1.BÖLÜM: "SÖZ"

69 10 10
                                    

Louane - je vole

-YARIM AY-

"Prensesimin uyku vakti mi gelmiş?" burnunu küçük kızın boynuna sürterek gıdıklayan genç adam geri çekilip gülümseyerek hayatının kadınına baktı.

Kadın, ressamın çizdiği bir şaheseri inceler gibi her bir ayrıntısına kadar inceliyor, karşısında ki mutluluğun resmine büyük bir tebessümle bakıyordu. Oturduğu tekli koltuktan kalkıp narin ve bir o kadar da zarif bir kaç adımla genç adamın yanına oturup küçük kızın saçlarından öpüp kucağına aldı.

"Ben götüreyim bizim fıstığı" dedi kızının fındık burnuna küçük bir buse kondururken. Genç adam başını onaylarcasına sallayıp genç kadının alnından öptü.

"Seviyorum sizi." dudaklarından dökülen iki kelime kadının keyfini yerine getirirken inci gibi olan dişlerini göstererek güldü ve genç adamın dudağında bir kaç saniye oyalandı dudakları. Geri çekildiğinde utanarak güldü ve kaçarcasına merdivenlere doğru hızlı adımlar atmaya başladı.

"Benden kaçamazsın." Genç adamın keyifli sesi kahkalarının arasından kendini belli ederken oturduğu koltuktan tavana sırıtarak baktı. Hayatının anlamıydı ikisi de, biri kalbiydi diğeri yaşama sebebi.

"Çık lan dışarı!" Ortaokul arkadaşının sesi sokakları inletirken genç adam ardı ardına atılan yumruklar sayesinde sarsılan kapıya baktı. Aklında dönüp duran sorular ve şaşkınlığını bir kenara iterek kapıyı açtı. Gözleri kan çanağı olmuş ve saçlarının her bir teli birbirine girmiş dostum dediği adama baktı şaşkınca.

"Nasıl yaptın lan bunu?"

Kapıyı sonuna kadar tekmesiyle açarak genç adamın yakasına yapıştı. Dudaklarında ki kan yıpranmış barajdan sızan su gibi kendini ufaktan ufaktan belli ederken gözyaşları yanağını sardı adamın. İnanamıyor gibiydi, içki kokuyordu ama her şeyi hatırlayacak kadar acı şeyler öğrenmişti.

Genç adamın yakasından düşen elleri saçlarını sıkıca sararken genç adam olanları kestiremiyor büyük bir şaşkınlık içinde dostunu izliyordu. Adam sessizce çöktü dizlerinin üzerine, sanki bir kamyon taşı sırtında taşımış gibi bir yorgunluk vardı üzerinde.

"Nasıl yapabildiniz, nasıl..."

Genç adama değilde kendine soruyordu sanki olanları, inanası gelmiyordu ama biliyordu gerçeklerin acı olduğunu. Bir an unutmak istedi her şeyi, kalbini söküp çıkarmak ve beynini ateşe verip kendini sakinleştirmek istedi lakin yapabileceği bir şeyi yoktu. Yolun sonu uçurumdu ve ölmesine sebep olan herkesi yakacak ateşini biraz olsun söndürecekti.

"Öldüreceğim seni !" Nefretle genç adama bakarak karşısına tekrar dikildi. Gözlerinde ki damarlar belli olurken genç adamın elmacık kemiğine bir yumruk atıp ağlamaya devam etti. Beraber ip atladığı kişi ipleri boğazına bağlamıştı sanki, öldürmek istiyordu ama anıları bir duvar örmüş önüne yapma dermiscesine bakıyordu adama.

Genç adam yumruğun etkisi ile bir kaç saniye sarsılsada karşısında ki adama kendisine gelmesi için yumruk atıp "kendine gel lan! Mal mal iş yapma ! " dedi ve yumruğun etkisiyle yere kapaklanan adamın ıslak yanaklarına koydu ellerini.

"Bunu bana nasıl yaparsın? Nasıl kardeşim dediğin birinin sevdiğine göz koyarsın lan!"

Genç adam duyduklarıyla beyninden vurulmuşa dönerken sarsılarak adamın yanağından düştü elleri.

"Ben, ben öyle bir şey yapmadım." Zoraki oluşan kelimer birbirini kovalarken adam dudağının kenarından akan kanı koluyla silip ayağa kalktı ve belinde ki tabancayı çıkarıp tetiği çekti.

YARIM AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin