Hogwarts'dan Bir Mektup (D)

11.4K 431 105
                                    

Bir insanın kendine inanması için etrafındakilerin ona inanması önemlidir. En azından annem öyle derdi. Her ne kadar biraz zayıf bir tespit gibi görünse de; annemin haklı olduğunu düşünmek için elimde yeterli kanıt var. Kanıtım ne mi? Tek kelime: Babam. Ben doğduğumdan beri benim ona yaraşır biri olacağıma inanmayan babam. Aksine, bir gün ailenin yüzkarası olup adını lekeleyeceğim yönünde kuvvetli bir inanç geliştiren babam. Sağolsun bu inancını da sık sık dile getirmekten kaçınmaz kendisi.

Çevremde olan şeyleri anlayabildiğim yaşlardan beri kendimi babama sevdirmek, onun bana inanmasını sağlamak için çırpındım durdum. Her düşüncesini benimsedim, her davranışını taklit etmeye çalıştım... Bana biraz bile inanmadı. Beni biraz bile sevmedi. Öz babanız bile size inanmazken kendinize inanabilir misiniz? Hayır mı? Bende öyle düşünmüştüm.

Her neyse. Hayatımın, daha doğrusu çocukluğumun tamamını baba sevgisi için ortalıkta koşuşturarak geçirdim. Sonuç: Elde var sıfır! Babam hala benden pek hoşlanmaz. Neticede ben onun pısırık oğlu Draco'yum. Çünkü babamın önem verdiği konularda asla başarılı olamadım. Ya da en azından ben öyle sanıyordum.

Quidditch antrenmanından eve dönmüştüm. Özel hocam bana çok başarısız bir oyuncu olduğumu söylemiş ve ceza olarak beni sahanın etrafında 10 tur koşturtmuştu. Vücudumun her tarafı ağrıyordu. Tek istediğim ne kadar işe yaramaz biri olduğumu bir kere daha dinlemeden önce biraz kestirmekti. Kapıdan girer girmez bir terslik olduğunu hissetmiştim. İkiside koltukta yan yana oturmuş hararetle konuşuyorlardı. Ben içeri girince konuşmayı kesip aynı anda bana döndüler. Babam elinin bir hareketiyle beni yanlarına çağırdı. Süpürgemi yavaşça kapının yanına bıraktım. Kafamın içi soru işaretleriyle doluydu. Acaba nihayet annem beni yatılı bir okula göndermeyi kabul mu etmişti? Yoksa yeni bir özel ders hakkında mı tartışıyorlardı? Veya... boşanma kararı mı almışalrdı?

"Draco, otur canım." dedi annem. Sesindeki yumuşaklık iyiye işaret gibiydi. "Bugün senin için çok önemli bir gün. Artık resmen büyücü sayılırsın. Öyle değil mi, Lucius?" Neler oluyordu?
"Annen haklı. Nihayet Malfoy ailesi için işe yarar birkaç şey yapabilirsin." Ne? Babamın başına saksı mı düşmüştü acaba?

"LUCİUS!! Tanrı aşkına, bir kerecik olsun her şeyi berbat etmeden duramaz mısın!" Annemin babama çıkışması şaşırtıcıydı. Sadece babamın ona bir şey yapamayacak kadar mutlu olduğunu bildiği zamanlarda böyle tepkiler verirdi.
"Neyse ne be kadın. Draco, dediğim gibi ailemizden biri olmak üzeresin."Neden bahsetiklerini anlamak için kafa patlatım ama aklıma tek bir şey bile gelmiyordu. "Nihayet, Hogwarts mektubun geldi."

"Ha?" o anda çıkarabildiğim en anlamlı ses buydu.

"Ağzını kapat, hayatım."

"Ihım, şey bir yanlışlık olmadığından emin misiniz?" dedim. Yıllarca süren aşağılamalardan sonra büyücü kanı taşıdığıma dair resmi bir belge çok anlamsız ve şüpheli gelmişti.

"Bu ne cüret! Sen beni mi sorguluyorsun!" diye kükredi babam. Yüzündeki iğrenme ifadesi hemen kaçıp gitmezsem kötü şeylerin olcağının habercisiydi. Bir bahane düşündüm ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu.

"Affedersiniz, babacığım. Şaşkınlığımı mazur görün. İzininizle odama çekilip biraz düşüneyim." bunları söylerken en sakin tonumu kullanmaya özen gösterdim.

"Hayır. Otur. Konuşacağımız şeyler var." Mecburen odama çıkan merdivenlere sırtımı dönüp salona ilerledim. Babama en uzak olan koltuğun ucuna iliştim. Boğazını temizledi. "Saygısızlığını, şaşkınlığına veriyorum. Evet, dediğim gibi, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na kabul mektubun bugün geldi-" Annem babamın sözünü kesip "Mektubu Draco'ya verir misin, Lucius?" dedi kibar bir ses tonuyla.

Babam onaylamaz bir ifadeyle anneme döndü. Sözünün kesilmesinden nefret ederdi. Normal bir zamanında olsaydı bana da anneme de günümüzü gösterirdi. Fakat o gün anneme bir an için öldürücü bir bakış atmakla yetindi. Mektubu eline aldı ve yanıma geldi. O kadar afallamıştım ki bir uzattığı ektuba bir onun yüzüne bakıyordum. Uzunca bir süre öylece kalmış olmalıyım ki babam sabırsız bir homurtu çıkardı: "Acele et! Tüm gün seni bekleyemem!"
O anda ayılır gibi oldum. Ben uzanıp mektubu alırken her şey yavaş çekimdeydi sanki. Mektubu alınca ilk dikkatimi çeken el yazısının düzgünlüğü ve güzelliğiydi. Okulun arması dikkat çekici derecede büyüktü ve mektubun baş köşesine kondurulmuştu. İçerikse hepsinde daha güzeldi:

Sevgili Bay Malfoy,

Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na kabul edildiğinizi bildirmekten mutluluk duyarız. İhtiyacınız olan tüm kitap ve ekipmanlar listesini ekte bulabilirsiniz.

Dönem 1 Eylül'de başlayacaktır. Baykuşunuzla göndereceğiniz mektup en geç 31 Temmuz'da elimize ulaşmalıdır.

Sevgilerimle,

Minerva McGonagall

Müdür Yardımcısı

Mutluluktan gözlerim dolmuştu. Ben, Draco Malfoy, yıllarca hor görülmüş, aşağılanmış, sevgisiz kalmış, başarısızlıklarıyla ün yapmış, Draco Malfoy. Seçilmiştim. Bir büyücüydüm. Aşağılık bir varlık değildim. Ailenin yüz karası değildim.

"Draco? Aşkım?" Annemin sesindeki endişe beni kendime getirdi. Babamın önünde ağlayamazdım.

"Bugün ayın kaçı?" diye sordum titrek sesimi saklamaya çalışırak.

"28 Ağustos. Endişelenme. Alışverişinin tamamı yarın halledilecek. Şimdi odana git ve fazladan bir ihtiyacın var mı kontrol et." dedi babam otoriter bir sesle.

Sessizce merdivenlerden çıktım. Odama girerken aklımdan geçen tek kelimelik koca bir soru vardı: NASIL? Nasıl olmuştu da beni seçmişlerdi. Evet, sihir yeteneği olan herkes seçiliyordu. Ve,evet, ben saftım. Annem de babam da büyücüydü. Yine de bu aptal soru aklımdan çıkmıyordu. Saçma sorular kafamı kurcalarken yatağıma uzandım.

Tanrım ne gece ama!

İnancını Kaybetme (Drarry FanFiction)Where stories live. Discover now