Şeytan Tuzağı(Hermione)

2.7K 232 57
                                    

Son dersin bitmesine yakın saniyeleri sayıyordum. Ve sürekli kıpırdanıyordum. Normalde hiç böyle yapmazdım... O çocuklar beni kesinlikle kötü etkiliyorlardı.

Dersin bittiğini haber veren zil nihayet çaldığında derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım. Tuhaf davranırsam insanlar fark eder, bu da bütün planı suya düşürebilirdi. Yavaş yavaş toplanıyormuş gibi yaptım. Herkes çıkınca kitaplarımı alıp hızla Gryffindor ortak salonuna ilerledim. 

Harry ve Ron henüz gelmemişti. Ne kadar az zamanımız olduğunu bilmiyorlar mıydı?! Draco da ortalarda yoktu! Nerede kalmıştı bunlar! Bir Gryffindorlu iken ortak salonun kapısında uzun süre beklemek kesinlikle şüphe çekerdi. Parolayı söyleyip kızlar yatakhanesine çıktım. Elimdeki kitapları yatağımın üzerine atıp jet hızıyla bekleme noktasına döndüm. Hala kimse ortada yoktu. Bir ileri bir geri volta atmaya başladım. Düşünceler acı veriyordu. Acaba bizi neler bekliyordu? Felsefe Taşı'na zamanında ulaşabilecek miydik? Draco neden bizimle gelmek istemişti? NEREDE KALMIŞLARDI? 

Tam Harry ile Ron'u -Draco pek umrumda değildi- aramaya gidecektim ki koridorun başında üç silüet belirdi. Harry, Ron ve Draco'yu yaklaşırken gördüğümde biraz rahatladım. Ama hala onlara kızgındım. 

"Nerede kaldınız? Zamanın ne kadar önemli olduğunu bilmiyor musunuz?! Hem siz niye sırıtıyorsunuz?"

"Sakin ol Granger! Yüzün kıpkırmızı oldu. Patlayacak gibi görünüyorsun." Draco bastırmaya gerek duymadığı sevimsiz bir sırıtışla cevap verdi. Ron, yere bakıp kıkırdıyordu. Harry de gülecek gibi görünüyordu; fakat sonra ciddi bir ifade takınmayı başardı.

"Üzgünüz Hermione, profesör dersi biraz geç bitirdi. Hem hala çok vaktimiz var."

Ne kadar kızarmıştım acaba? En son kızardığımda yüzümün halini hatırlayıp kıkırdadım. Muhtemelen kafam dev bir pancara benziyordu. Kıkırdamamla Harry ve Ron rahatlamıştı. Hep birlikte gülmeye başladık. 

"Haydi şapşallar, daha ne kadar güleceksiniz! Sizinle bir arada görünmek istemiyorum."

Draco'nun bunları söylemesiyle kendime geldim. Yaptığımız şey çok tehlikeliydi. Her an yakalanabilirdik! Koşmaya başladık. Gryffindor salonunu arkamızda bırakmıştık. Kuytu bir yer bulmalıydık. Bir anda kolumdan çekildiğimde neredeyse yere düşüyordum. Arkamı döndüğümde Harry'nin tuvaleti işaret ettiğini gördüm. Başımı sallayıp arkasından geldim.

Draco ve Ron kollarını kavuşturmuş, birbirlerine pis bakışlar atıyorlardı. Gözlerimi devirdim. Kaç yaşındalardı, 5 mi? Ayak seslerimizi duyunca ikisi de başlarını çevirip bize baktılar. Anında Draco'nun yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmaya başladı.

"Tebrikler Granger, resmi sapıklığa terfi ettin!"

"Sen neden bahsediyorsun?"

"Erkekler tuvaletine hoş geldin Granger!" Ne? Burası erkekler tuvaleti miydi? Elimde olmadan çevreme bakındım. Iyk! Bunu daha önce anlamalıydım! Bakışlarımı mermer zemine indirdim. Aman ne güzel, yine yüzüm yanıyordu. Geri zekalı Malfoy!

"Kapa çeneni Malfoy. Seninle uğraşacak vaktim yok. Harry, pelerini getirdin mi?" Harry başıyla onaylayıp eski püskü pelerini çıkardı. Yaklaşmamızı işaret etti. Hepimiz birbirimize sokulduk. Draco hariç. O hala kollarını kavuşturmuş köşeden bizi izliyordu.

"Eee ne bekliyorsun, davetiye falan mı?" Ron ters bir sesle sordu.

"Weasley, sizinle aynı odada bulunmak bile bir işkence; bir de size yapışmamı mı istiyorsunuz?"

"İstemiyorsan gelmeyebilirsin!" ded Harry iğneleyici bir ses tonuyla. Draco bir an kararsızca dikildi. Bizimle gelmekten vazgeçmesini tüm kalbimle diliyordum. Fakat o tiksinti dolu bir ifadeyle bize yaklaştı. Lanet olsun!

İnancını Kaybetme (Drarry FanFiction)Where stories live. Discover now