Şehrimin Işıkları

20 6 0
                                    

 Son bir kere baktım, ne kadar da güzel görünüyordu. Özellikle gece, bu şehir bir başkaydı... Çoğu insan sevmezdi. Gri derlerdi, denizi yok derlerdi... Ne kadar da aptalca. Böyle bir güzelliği göremeyecek gözleri vardı. Önlerindeki güzelliği görmemek için resmen gözlerini kapatıyorlardı. Hayatı yaşamak, hissetmek... Bunları pek de önemsemiyorlardı galiba. Standartların içinde kaybolmuş kayıp ruhlar... Hep görüyordum onlardan aslında.

 Kollarımı kaldırıp avuçlarımı açtım. Elimi çevirip, parmaklarıma baktım. Tırnaklarım uzamıştı. Duş aldıktan sonra kesmeyi unutmuştum. Neyse, bu sonra da çözülebilecek bir sorundu nasıl olsa...

 Sadece birkaç saat içerisinde tüm sahip olduklarımı bir sırt çantasına sığdırmayı başarmıştım. Elbette çok daha fazla eşyam vardı ama onlar bana ait değildi sanki. Çantama son bir kez göz attım. İhtiyacım olan her şey burada vardı işte. Defterim, kalem kutum, powerbank, kablolarım, bilgisayarım, bir tane kot pantolonum, bir tane kazağım, iki tane tişört ve de diş fırçalarım. Ne kadar garip, artık kitap taşımama bile gerek yoktu. Küçük bir ekrandan sınırsız sayıda kitap okuyabiliyordum. Teknoloji gerçekten çok garipti.

 Odama son kez göz attım. Aileme veda edecek gücü kendimde bulamıyordum. Onlara yazdığım mektubu, masamın üzerine bıraktım ve kapımı açtım. Sessiz olmam gerekiyordu. Yatağımın üzerinde duran kaskımı aldım ve yavaşça yürümeye başladım. Zemin ahşaptan yapıldığı için çok ses oluyordu. Çok dikkatlice, yavaşça çıkış kapısına doğru yürümeye başladım.

 Yürürken saatime baktım.

03:41

Tam zamanında...

 Kapıya geldiğimde yavaşça elimdeki kaskı zemine bıraktım ve ayakkabılarımı çıkardım. Bağcıkları bağlarken, ellerim hiç olmadığı kadar kararlıydı. Uzun zamandır, hiç bir şey hissedemiyordum. Kaybolmuş gibiydim, diğerleri gibiydim...

 Bundan kurtulma zamanı gelmişti.

 Bağcıklarımı bağladıktan sonra kaskımı aldım ve kapıyı çok sessiz bir şekilde açtım. Açılır açılmaz hemen otomatik sensör ışığı açtı. Bir anda gözüm kamaşmıştı, bu lanet olası ışık gereğinden fazla parlaktı.

 Kaskı, yerden alıp kapıyı çok yavaşça kapattım. Klik sesi geldikten sonra emin olmak için son bir kere çekip ileri doğru ittim. Daha sonrasında yavaşça merdivenlere doğru ilerledim. Asansör aşırı yavaş çalışıyordu ve bu beni kanser ediyordu. Zaten kalbim deli gibi atıyor, hiç olmadığım kadar canlı hissediyordum... Hiç bir şeyin beni yavaşlatmasına izin veremezdim.

 Merdivenleri nasıl indiğimi tam olarak algılayamıyordum bile. Sadece, bedenim hareket ediyor ve aklımda her zamanki gibi bin bir türlü konu dolaşıyordu. 

 Dış kapıya geldiğimde, kalbimin ne kadar hızlı attığını hissedebiliyordum. Durduğum yerde sanki bedenimi sarsıyor, beni hareket etmeye zorluyordu. Kapıyı açtım ve dışarı adımımı attığımda soğuk havayı ciğerlerime çektim.

 Rahatlamıştım...

 Hemen yürümeye başladım ve apartmanın önüne bıraktığım motosikletimin yanına geldim. Çok gürültülü çalışıyordu bu yüzden hemen onu çalıştırma riskini göze alamazdım. Sabah olana kadar gittiğim anlaşılmamalıydı. Tüm planımı buna göre yapmıştım.

 Gitmeme kimse engel olamayacaktı.

 Motorun üzerine bindim ve kaskı taktım. Çantam, tam da arka selenin üzerine oturmuş sanki bir sırtlık gibi bana destek oluyordu. Bu şekilde sürmek her zaman konforluydu. Tek problem, bu üç yüz kiloluk aleti ittirmekti. Üzerindeyken bunu yapmak biraz daha zor olsa da şimdi onu devirme riskini göze alamazdım. 

SON YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin