Bölümü medyaya eklediğim şarkıyı dinleyerek yazıyorum. İsterseniz siz de dinleyerek okuyabilirsiniz.
Günün sözü
"Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır.
Çünkü anlarsan, değişmek gerekir."
Peyami Safa
3. BÖLÜMZihninin içi cinayet mahali kadar sessizdi. Düşünceleri topraktan arınmış en temiz hali ile onu yönlendiriyordu. Kaçmak isteyen ruhların en yakın dostu olan rüzgar, kendisini ona bırakmasını istercesine saçlarını uçuşturuyor ve yüzündeki samimi olmayan gülümseme artık intihar etmek istiyordu.
Hava soğuktu, unutulan bir çocuğun kalbi kadar.
Titreyen elleriyle camı kapattı. Parmakları buz tutmuştu, tamamen buz tutmayı diledi. Soğuk onun acılarını da uyuşturur muydu?
İyi ve mutlu olmak gibi hayalleri vardı, kötü kalpli ruhlar onun umutlarını ateşe verene kadar.
Hırkasının fermuarını boğazına kadar çekti ve bu son kezmiş gibi aynadan kendisine baktı.
"Ece." diye fısıldadı.
"Kendine yüklenmekten vazgeç."İnsanlar ona güçlü olması gerektiğini hissettiriyordu.
Gökyüzü bile üzülünce ağlıyordu,
tonlarca yükün altında ezilen kalbi nasıl dayanabilirdi?Sakin adımlarla odasına yürüdü ve kendini yatağa bıraktı. Savaştan çıkmışçasına yorgun olan bedenine tezat, bilinci fincanlarca kahve içmiş gibi uyanıktı.
Durgundu ve arkada en sevdiği konser videosu vardı.Ece telefona göz atmasa bile Lana Del Rey'i* hayalinde canlandırabiliyordu.
Önce ufak ip uçları verecek, sonra şarkının adını söyleyecek, insanların sevinç bildiren tezahüratlarına karşı gülümseyecek, boğuk sesiyle şarkıya başlayacak, çığlıklar karşısında heyecanlanacak ve titreyen sesini kontrol etmeye çalışacak. Önündeki yüzlerce insanda dolaştıracak bakışlarını.
Aradığı tek bir kişi olacak. Onun gözlerine bakarak söylemek isteyecek, yapamayacak.
Nakaratta hayal kırıklığı ile kirpiklerini kırpıştıracak. Şarkı bitince yerde gezdirecek gözlerini. Üzgünlüğünü kimse anlamasın diye gülümseyerek bir diğerine geçecek.Çalmaya başlayan telefonu ile eş zamanlı olarak şarkı ve zihnindeki tiyatroda sergilenen oyun sustu. Kaşlarını çatıp telefonu açtı.
"Efendim Burak." sesinin canlı çıkmasına özen gösteriyordu.
"Cenaze töreni bu gün olacak. Saat 1'de seni alacağız." Arkadaşı için endişeliydi ve ses tonu onu ele veriyordu.
Ece onayladığını belirten bir cümle kurup telefonu kapattı. Gözü saate ilişti.
Bilgisayar bağımlısı arkadaşının sabah beşte aramasını yadırgamıyordu artık.Tekrar müzik dinlemek istemediğini düşündü. Uzun zaman sonra Araf'a bir şeyler yazmaya karar verdi.
"Biliyorsun, asla kırık bir kalple uyanmayı istemedim.
Ölüme hep yakındım ve o da bana.
Yanındayken sonsuzluk gibi hissettiriyorsun, son dakikalarım olsa bile.Yine biliyorsun, yaşanmışlıklarımın senin için bir anlam ifade etmediğini görebiliyorum. Anlatmam gereken bir şey var. Seni kaybettiğimde kendimi de kaybettim. Bütün üzmelerim için üzgünüm. Sadece bildiklerimi kabul etmek istemedim ve şimdi bazı şeyleri haykırmak için çok geç. Pişmanlık, yakıcı bir his. Ruhum duygularımın altında eziliyor.
Sense bana hayatın o kadar zor olmadığını söyledin. Öyleyse benim kalbim neden kırık?"
Hatalar ve sırlar vardır. Onları unutup hayatınıza devam edemezsiniz. Bu illetlerin sahibi sevdiğiniz bir insansa eğer, karşınızdakinden daha çok üzülürsünüz.
Affetmek isteyip affedememek, yıpratıcıdır.Özgür olmaya ihtiyacınız vardır. Sevmek beraberinde sorumluluk ve maskenizin yıpranma sebebi olarak gelir.
Ece için de geçerliydi bu.
Önceleri kimse anlamasın, ne olduğunu sormasın diye sürekli gülümserdi.
İnsanları sevdikçe artık kendini saklamaya gerek duymamaya başladı. Zor güvenir ve zor unuturdu. Bu onun zayıf noktasıydı. İnsanlara hiç güvenmemesi gerekirdi.Çünkü onu en kırık yerinden tekrar ve tekrar yaraladılar, kalbinden.
Kendi mezarını bile kendi kazacak kadar yalnızdı şimdilerde.
Gözlerine batan yaşları kabullenemiyor gibi sıkı sıkı kapattı gözlerini. Huzursuz ama gerekli bir uykuya daldı.
|||
Ölüm.
Çok basit bir kelime.
İçinde bir sürü anlam barındırıyor klişesine girmeyeceğim.
Ama sonrasında çok fazla acıyı beraberinde getirdiği yadsınamaz bir gerçek.Şimdiyse bedenimi siyah uzun bir elbise sarıyor. Amcamın çok sevdiği gözlerim ağlamaktan kızarmış ve çökmüş. Gözlüğümün içinde gizli. Görmesin, üzülür.
İnsanlar ağlıyor. Farkında olmasam bile ben de ağlıyorum. Bu bizim kabullendiğimizi gösterir.
Gitmişti. Yaşarken değerini bilmeyen ve işi düşmedikçe arayıp sormayan acınası insanlar onun yasını tutuyordu.
Bazıları bizim mutsuzluğumuzu izlemeye gelmişti hatta. Timsah gözyaşlarına kahkahalarını saklıyorlardı. Dişlerimi sıktım
Bakışlarım yüreğim kadar soğuk olan topraktaydı. Tanımadığım bir kaç genç en yakın arkadaşımı, amcamı acımasızca karanlıkta yalnız olmaya mahkum ederken kendimi yere atmak ve çocuk gibi şikayet etmek istedim. Onu geri getirmeleri gerekiyordu. Sırdaşıma, beni anlayan yegane insana ihtiyacım vardı.Canımın ne kadar yandığını anlamıyorlardı.
Gözlerim kararırken yapacağım bir şeyin olmadığını anlamanın getirdiği çaresizlik ile Araf'ın koluna tutundum.
Son hatırladığım buydu.
Bayramınızı kutluyorum.
Sonraki bölümde görüşmek üzere.*Lana Del Rey
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gri Kraliçe
Teen Fiction"Sevdik, yaşadık ve eğlendik. Kendi masalımızı yazıp siyah ve beyazı reddettik. Kral olduk, kraliçe olduk. Ruhumuzun sahiplerini bulduğumuza inandık; yanıldık. Benim ruhumun sahibi, intikam isteğiydi."