Mirza telefonu bana gösterirken kıkırdı yordu.
Gözüme soksaydın bari diyerek çıkış yaptım ve kolundan kavrayıp geriye doğru çekip telefondaki o benim kendimi bebek hissettiğim mesaj vardı.(bebekli kısmını yazmanın sebebi az sonra okuyacağınız mesajdan dolayıydı)
Mesaj annemdendi
Mesajda şöyle yazıyordu;
Bebeğim sabah doğru düzgün kahvaltı edemedin çantana beslenmeni kattım yazıyordu👶😩.
Çantana beslenmenin kattım ne demek ya. Ben alırım kantinden ne alıcaksam yerim demi yani.
Annem bana hep böyle hitap eder. Aşkım, cicim, balım.
Sanki şarkı söylüyor ya!
Adı neydi o sarkinin ??
Heh hatırladım şarkının adı "balım" dı.Mirza mesajı gösterirken kıkırdıyordu. O an utancımdan yerin dibine girmeyi planlıyordum ki mirza planımı bozup ''Cevabına ne yazıyım ana kuzusu'' deyince kendimi tutamayıp beş kardeşi yanağına yapıştırdım. Mirza'nın yüzü kızarmıştı. Attığım tokattan mı , yoksa utandığından mı bilemedim.
Aceleyle elinden telefonumu hızlı bir hamleyle çekip aldım. Cebimdeki iğrenç insanın telefonunu da sıraya çarptım. Sonra yüzüne nefretle pis bir bakış attıp , koşar adımlarla kapıya yöneldim. Kapıyı açıp , ergence bir tavırla kapıyı çarpıp dışarı çıktım. Arkamdan biri geliyordu. Büyük ihtimalle arkamdan gelen Derin'di. Derin bağırarak "Aybüke dur bir dakika yaa" deyip duruyordu. Ben Derin'den kaçmamın yanlış olduğunu kavrayıp yavaşladım. Derin yanıma gelince nefes nefese kalmıştı. Bana şevkatle baktı ve gülümsedi. Sonra eliyle benim duduaklarimin kenarlarından bastırıp yukarıya doğru hafifçe çekti. Sanki gülümsüyormuşum gibiydi. Ben ise kendimi tutamayıp Derin'in tüylü , toz pembe kazağına sıkıca sarıldım.
O içimdeki huzur tabiki de kazaktan değildi. Kazağı giyen insandandı. Bunları düşünürken yanağımın ıslandığını farkettim. Ağlıyordum...
Tuzlu ve küçük damlalar gözümden akıp Derin'in omzuna düşüyordu.Derin'i o an sanki kırk yıllık arkadaşım gibi içtenlikle sevmiştim...
(Zaten yaşım 17 kırk yıl görmüşüm gibi konuşuyorum👏)
Bu halde baya bir kaldık. Sonra,Derin omuzlarından tutup, beni hafifçe ittirip bizi ayırdı. Bana merhametli bakıp gülümseyerek "Bu kadar ağlamana gerek yok. O güzel gözlerine yazık! Gel elini yüzünü yıkayalım." dedi ve beni ellerimden tutup ayağa kaldırdı. Ben ise sadece kafamı öne arkaya sallayıp kazağımın kolunla gözümü silmemle yetindim. Gözlerimin şiştiğini hissedebiliyordum.
İçimden de kesin rimelim akmış diye düşünüyordum.Bu bölümün de sonuna geldik👏👏💕💕❤❤
Herkese çok teşekkür ederim
Umarım beyenmişsinizdir😊😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇARPIŞMA
Teen FictionAybüke o gün ne ile karşılaşacağını bilmiyordu O çarpışma hayatının aşkını mı yoksa başının belasını mı bulduracaktı. Ama tatlı mı acı mı bilinmez... Onlar yan yana olabilmek için yana yana alevlerin içinden geçenlerdiler. Onlar önlerine çıkan engel...