~1~

22 4 0
                                    

JIMIN

Sabahın ilk ışıkları ile gözlerimi araladım demek için nelerimi vermezdim ancak hiç uyumayıp bir sağa bir sola döndüğüm için adeta yarasa gibi yatakta baş aşağı bir şekilde odamı inceleyerek sabaha uyandım. Son zamanlarda aşırı derecede uyku problemi çekmeye başlamıştım ve doğal olarak bu ilk başta sinire neden olurken ardından koca bir yorgunlukla beni baş başa bırakıyordu. Sinirimi daha çok ev ahalisinin –özellikle de Jungkook'un- üzerinde çıkarıyordum ancak yorgunluğumu yok edebileceğim hiçbir yer olmayıp aksine etkisi günden günden artarak derslerimle aramda büyük bir sorun oluşturuyordu bu da artı olarak bana okulda hocamdan büyük bir fırçaya sebep oluyordu. Sinirimi Jungkook'tan....... diye devam eden aptal bir döngü yaşıyordum işte. Sabahın köründe yapmış olduğum hayatı sorgulamayı tam bitirmiş yataktan kalkarken odaya dalan tavşan kılıklı ayının esiri olup yatağa adeta gömülmüştüm çünkü benim çok sevgili hain dostum beni gıdıklamaktan öldürüyordu.

-Jimin-shii uyaaaannn ağağağğaağ yanaklara bak pofik pofik...

- Jung... kook.. se..ni ağahahah..apt..al ..kur...a.b.iiyee..aapapfgd

-Kurabiye mi? Ciddi misin hyung ya benim gibi kaslı yakışıklı boylu poslu kaslı olduğumu söyle......

-Anladım seni gerizekalı kaslısın ama bu senin aptal bir kurabiye olmadığını göstermez. hem bana hyung de!! Üstelik kalk üzerimden nefessiz kaldım.

Diyerek Jungkook'u üzerimden iteleyip yataktan aşağı yuvarlamıştım. Banyoya gitmek için ayaklandığımda Jungkook'ta beni taklit etmiş ben banyoya doğru giderken o da mutfağa doğru adımlamıştı. Banyoya girip kısa bir duş almaya hazırlandığımda aynada kendimle karşı karşıya kaldığımda sadece baktım ve düşündüm. Neden? Neden bunca şey bizim başımıza gelmişti,bunlardan nasıl kurulacaktık gibi binlerce soruyla kafayı yemek üzereyken sonunda banyoya girmeyi akıl edip ılık duşun altında birazda olsa rahatlayıp çıkmıştım. Hızlı bir şekilde giyindikten sonra bugünkü dans dersim için ekstra kıyafetlerimi alıp mutfağa ulaştım. Bizimkilerin çoktan yemeye başladığını farkettiğimde bende sofraya oturmuştum. O sırada abime;

- Hyung bugün tatilin olduğunu sanıyordum neden erkenden kalktın?

- Aishh Jimin zaten yorgun ve halsizsin bir de üstüne aç kalıp hastalanmanı istemiyorum ayrıca senin içinde minik tavşan geç saatlere kadar okulda dans ettiğini biliyorum o yüzden sizi aç bir şekilde yollamak istemedim. Hem bugün dışrda biraz işlerim var onları da halletmek için erkenden kalktım.

Tam o esnada Jungkookla bakışıp aynı anda abime kocaman sarılmıştık çünkü en büyük destekçimiz belki de oydu.

- Hyung bana tavşan dediğin gözümden kaçmadı ama yine de seni seviyorum

- Bende sizi seviyorum çocuklar lütfen kendinize dikkat edin olur mu ?

- Sen bizi düşünme hyung sende kendini boşlama lütfen son zamanlarda biaz kilo verdin çünkü lütfen dikkat et hadi Jungkook bizde geç kalmadan çıkalım

Kısa bir vedanın ardından mutfağı abime kitleyip evden ayrıldık. Abim -Jin hyung- Seoul Üniversitesini ilk kazandığı sene okula gidip gitmeme arasında çok karasızdı çünkü eğer buraya gelirse ben Busan'da yalnız kalacaktım çünkü ailem 4 sene önce yok olmuştu. Babam büyük bir şirkette genel müdür olarak çalışırken ne olduğunu anlamlandıramadığımız bir şekilde suikate uğramış annemde babamın acısına daha fazla dayanamayıp vefat etmişti. Geriye bir tek abim ve ben kalmıştık. Ölmeden önce annem beni abime abimi de bana emanet etmişti ve bundan dolayı abim beni bırakıp Seoul'e gelmek istememişti ama fedekarlık yapması gereken asıl kişinin ben olduğumu düşünüp abimle konuşmuş ve liseye Seoul'de devam edebileceğimden bahsetmiştim. Her ne kadar ilk başta kabul etmek istemesede bir şekilde onu ikna etmiş ve buraya gelmiştik. Zaten 3 sene sonra bende aynı okulu kazanmıştım. O sırada Jungkook'tan ayrılmak benim için çok zor olmuştu çünkü abimden sonra yanımda olan en değerli varlığım oydu. Jungkook ve ben çocukluk arkadaşıydık onunla ilkokuldayken kantinde sıra kavgası yaparken tanışmıştık ve arkadaşlığımız bu zamana kadar devam etmişti. Minik kurabiyemde benim özlemime dayanamamış ve o da anne ve babasını bizimle yaşamaya ikna ederek Seoul'e gelmişti zaten benden bir sene sonra o da aynı üniversiteyi kazanmıştı. Şanslı piç hem sesi güzeldi hem de efsane dans ediyordu bu da yetmezmiş gibi bir de resimde acayip yetenekliydi, cidden şanslı piçin tekiydi. Ama iyi ki vardı. Annem ve babamdan sonra yanımda olmasaydı belki hala toparlanmamış bile olabilirdim. Bunları düşünerek otobüs durağına vardığımızı farkettiğimde Jungkook'un kafasına bir tane patlatıp sarılmıştım.

- Ahhh! Bu ne içindi hyung önce dövüp sonra da seviyorsun aiishh cidden....

- İyi ki varsın kurabiyem

Jungkook aniden yaptığım itirafla biraz şaşırsada bozuntuya vermemiş ve gülümsemişti. Otobüsü beklerken bugünkü ders hakkında konuşuyorduk. Ben her ne kadar onun bir üst sınıfı olsamda ortak derslerimizi birlikte alıyorduk.

- Hoseok hyung bugün pestilimizi çıkarıcak biliyosun değil mi ?

- Nedenmiş o ?

- Dün dersten kaçtığımız için olabir mi hyung? Beni de kendine alet ettin ve sonuç ekstra 2 saat daha pratik demek yaaa cidden ...

- Söylenmeyi kes seni göt herif dün benimle gelmeni ısrar eden ben değildim aksine sen seni ayartmam için bana baskı yaptın ki ben sadece bir kere derse girmeyip eve gidiceğimi söylediğimde bir anda peşime takılan sendin şimdi bana söylenmeyi bırak ve bin şu otobüse.

- Hyunnggg tamam kızma ya fena mı oldu işte dinlendik ;) her neyse gidelim ve şu eziyet bir an önce bitsin

Ben de ona uyup otobüse binmiştim. Arkalara doğru ilerleyip boş yerlere oturduk ve Jungkook'un cebinden çıkarttığı kulaklığa bakıp gülümsedim. Şerefsiz herifin şanslı bir piç olduğunu söylemişmiydim sesi güzel olduğu için müzik coverlıyordu ve her okula giderken birlikte dinliyorduk. Sesi cidden güzeldi. Şarkıya daldığımız sırada otobüste okula doğru yol alıyordu.

~RAINBOW~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin