"Hey Evans!"
Ah harika, işte yine geliyordu. İki saat önce terslenmek yetmemiş gibi hala peşimde koşturabiliyordu. Kabul etmek istemesem de bu çocuktaki azime gerçekten hayrandım, sonuçta hangi erkek yıllardır kendisini reddetmesine rağmen aynı kızın peşinde koşabilirdi ki? Bu kesinlikle kaybetmeyi kendine yediremeyen, ukala,kendini beğenmiş, Quidditch manyağı James Potter'a yakışır bir hareketti.
"Evans!"
"Ne var Potter?!"dedim hızla arkamı dönerek. Normalde duymazdan gelmeyi başarabilirdim, hatta bunu büyük bir zevkle yapardım ama koridorda James'in deli gibi seslenmesinden ötürü üzerimde hissettiğim bakışlardan utanmaya başlamıştım.
"Reddetmeyi geçtim artık duymazdan gelinmeye de başladım he?" diye sordu. Açıkçası üzülmüş gibiydi en azından konuşma şekli öyleydi, kafamı kaldırıp baktığımda ise her zamanki alaycı Potter sırıtışıyla karşılaştım. Bir an da olsa insan gibi davrandığını düşündüğüm için lanetler okudum kendime.
"Ne istiyorsun?"diye sordum hiddetle
Hafifçe kaşlarını kaldırdı,"Daha önce hiç sakin olmayı denedin mi? Emin ol, o kadar da kötü değil."
"Sakin olmak sen etrafımdayken pek işe yaramıyor Potter." Hafif bir kahkaha atıp her zaman yaptığı ve tatlı olduğunu düşündüğü -ki kesinlikle öyle değil- saçlarını karıştırdı.
"Demek varlığımdan bu kadar çok etkileniyorsun, öyle mi Lily?" Gözlerimin en derinlerine bakarken o kadar masum görünüyordu ki, ne hale düştüğüme şaşırmıştım. Gözlerimi kırpıştırdım ne demem gerektiğini gerçekten bilemiyorum, belki bir kaç aşağılayıcı sözcük işe yarardı.
"Bak Potter" diyerek başladım. Bakışları bu kadar rahatsız ediciyken konuşmak pek de kolay değildi."Kaç kez reddedilmek sana yeterli gelecek inan bilmiyorum, ama artık yoruldum. Sürekli peşimde gezmenden, her koridorda karşıma çıkmandan, fırsat bulduğun her an sözde büyük aşkından söz etmenden gerçekten çok yoruldum. Okuldaki şu son 6 ayımda sana katlanmak istemiyorum, lütfen artık beni rahat bırak."
Ohh söylemiştim işte sonunda üstümden büyük bir yük kalkmıştı. Ne diyeceğini beklemeden hemen arkamı döndüm ve yürümeye başladım, konuşmasına fırsat vermemek en iyisiydi.
"Sözde büyük aşk mı?" Harika! Aramızda 5 metre olmasına rağmen hala konuşabiliyordu. Ama ses tonunda bir tuhaflık olduğunu anlamamak mümkün değildi.Kendime hakim olamadan arkamı döndüm. Yüzündeki ifade gerekten hayrete düşürücüydü. Söylediğim onca ağır şey ve hakarete rağmen hiç böyle görmemiştim onu. Yüzü ve ela gözleri tamamen, nasıl denir, hayal kırıklığıyla doluydu.
"Biliyor musun Evans?" dedi aramızdaki mesafeleri kısaltıp yanıma gelerek. "İstediğin her türlü hakareti et bana, alıştım artık gerçekten umrumda bile değil. Ama bir daha sakın sana olan sevgime laf etme. Sana olan sevgimi tahmin bile edemezsin." dedi sesindeki titremeye engel olamayarak. Fazla yakınımdaydı, dışardan gören biri için çok çok yakın. Kendimi toparlamam lazımdı.
"Sadece beni rahat bırak Potter, senden tek istediğim bu." Uzaklaşmam lazımdı, hemen arkamı döndüm ve hızla ilerlemeye başladım. James bir daha seslenmedi, ve hayalkırıklığı dolu gözlerine bakmak zorunda kalmadım.
********************
"Biri beni öldürebilir mi lütfen?" diye sızlanarak kitaplarımı yatağıma bıraktım. Oraya nasıl gittiğim hakkında bir fikrim yoktu, tek bildiğim ukala Potter'ın yanından hızla kaçmış olmamdı.
"Memnuniyetle, ama önce İksir ödevinde yardım etmelisin. Biliyosun yaşlı Slug'ın derslerinin tek kelimesini bile anlayamıyorum." dedi Sarah.
"Hep kendi çıkarların öyle değil mi?"
"Eee, çıkarlarını düşünmeyen kimse hayatta kalamaz canım" dedi gülümseyerek. Sarah birinci sınıftan beri en yakın arkadaşımdı, tabi Snape'i saymazsak. Geri artık onu arkadaş değil insan yerine bile koyamıyordum. Sarah açık kumral saçları ve mavi gözleriyle okulun en güzel kızlarından biriydi. 2 haftada bir düzenli olarak farklı kişilerden çıkma teklifi alırdı ve ara sıra kabul eder, bir kaç gün takılır sonra ilişkinin yürümeyeceğine karar verirdi. Her ne kadar benim tarzim değilse de sadece zaman geçirmek niyetinde olduğundan ve teklif aldığı erkeklerin de aynı fikirde olduğunu bildiğimden onu asla yargılamazdım. Fransızdı, ve kesinlikle Fransız asaletinden üstüne düşeni almıştı, fazlasıyla!
"Kesinlikle Slytherin'e girmeliydin.Seçmen Şapka nasıl oldu da seni Gryffindor'a seti hala aklım almıyor." dedim gülümseyerek.
"İşte biz bunaa cesaret deriz güzeliim." dedi yatağında zıplarak. Onun kadar enerjik ve hayat dolu bir insan zor bulunurdu. Her ne kadar ilk başta üstümü değiştirmeye karar verdiysem de sonra saate baktım ve akşam yemeğine daha bir saat olduğunu gördüm. Duş almak için vaktim vardı demek. Sıcak bir duş hala gözlerimin önünde olan Potter'ın bakışlarını silebilirdi belki.
*******************
"......sonra ona dedim ki... Lils? lily?" Uykudan uyanır gibi
"He? Ne var?"
"Yarım saattir Rawenclaw'daki çocuğu anlatıyorum dinlemiyor musun?" dedi inanamaz bir şekilde. Saatlerdir bir şeyler anlatıyordu ama nedense odaklanamıyordum en sonunda dinlememeyi tercih etmiştim.
"Kusura bakma ya iyi hissetmiyorum kendimi." dedim halsizce. Gözlerini açıp bana baktı
"Evet onu farkettim. Anlattığım şey de son derece komikti ayrıca." diyip güldü kendi kendine. Ben ise hala uzaklara bakıyordum. Endişelenmeye başlamış olmalıydı. "Lily, neyin var senin? Hasta falan değilsin yalan söyleme insan 3 saatte hastalanmaz."
Evet kesinlikle hasta değildim ama neyim vardı bilmiyordum ama her neyse Potter'la ilgiliydi bundan emindim. Sarah'a baktım, yıllardır en yakın arkadaşımdı ve beni benden daha iyi tanıyordu. Ona anlatmayacaktım da kime anlatacaktım? James 'le olan konuşmayı ve bana dediklerini hiçbir detayı atlamadan anlattım. Bütün konuşmamı hiç bölmeden dinledi,ki bu kesinlikle ciddi olduğunu gösteriyordu, normalde yorum yapmadan duramazdı.
"Böyle yani."diyerek bitirdim. "Moralim bozuldu açıkçası, belki bu sefer gerçekten onu incitmeyi başardım"
"Off Lily..Ne zaman farkına varacaksın?"diye sordu sızlanarak. Dediklerinden anlam çıkaramadım ve bir şeyler kapmak için yüzüne baktım. Hayır, kesinlikle bir şey anlayamıyordum. "Neyin farkına varmam lazım?"
"Sana inanamıyorum."dedi ve yataktan kalıp odanın içinde dolaşmaya başladı.
"Sarah sen neden bahsediyosun? Anlamı-"
"James'den bir damla bile hoşlanmıyor musun gerçekten?" dedi sabırsızca cümlemi bitirmeme izin vermeyerek.Bu da ne demekti şimdi? Ondan hoşlandığımı da nerden çıkartmıştı?
"Hayır."dedim kısaca kestirip atarak."Tabii ki hoşlanmıyorum bunu da en iyi sen biliyorsun."
"Yani hiç mi?" Israr etmeye bayılırdı."Eğer mutsuz bakışları bile bu kadar aklında kaldıysa bir nedeni olmalı."
"Hoşlanmıyorum dedim Sarah." dedim kesin bir ses tonu ile. "Şimdi lütfen yemeğe inebilir miyiz çok acıktım."
Hızlı adımlarla yüzüme bakmasına fırsat vermeden çıktım yatakhaneden çıktım çünkü göz göze gelirsek iddaasını devam ettireceğinden emindim. Ne kadar saçma bir düşünce, ben ve James he!...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Story ~ Lily&James
RomanceLily ukala Potter ile hiç bir zaman isimlerinin yan yana gelemeyecegini sanıyordu, James ise ona olan askını ispatlama derdindeydi. Belki de Lily kendinden fazla emindi, ne dersiniz?