✘ Giriş

1.7K 81 34
                                    

Yaşam dolu olmak bana göre değil. Ben karanlık bir insanım. Dıştan neşeli, eğlenceli, tatlı ve sıkıntısız biri gibi görünsem de, içim tam anlamıyla silik bir karaltı. İç gezegenimde beyaz yok. Tüm olaylar, kişiler ve eşyalar karanlık. İçimde kimse bir kibrit çakıp o gezegeni aydınlatamaz. Çünkü orası benim asıl yaşam alanım. Nasıl bu dünyayı siyah bir gezegene dönüştüremiyorsanız, benim iç gezegenimi de renklendiremezsiniz. İçimde hep bir karamsarlık, hep bir sıkıntı var. Çözemiyorum cidden. Sevdiklerimle olduğumda bazenleri gerçek anlamda gülüp eğlenebiliyorum fakat yalnız kaldığımda ve kendimle yüzleştiğimde o güne dair bir şey kalmıyor hayatımda. O kahkahalar da karanlığın içinde kayboluyor, eğlendiğim vakitler de.

Hiç kimse mutlu değil. İçlerinde bir yerlerde mutlaka ya eskilere dayanan kederler, ya da gelecek için olan kaygılar var. Bunları engelleyemez veya üstünü kapatamazsınız ama saklayabilirsiniz. Şu son zamanlarda kendi kabuğuma çekildim ve kabuğumun kırılmasını istemiyorum. İnsanlarla arama bir duvar ördüm ve bu duvarın yıkılmasını istemiyorum. Kendi halimde olmak ve rahatça yaşamak istiyorum. Tüm gün yataktan çıkmamak, uyumak istiyorum. Kimseyle konuşmak veya vakit geçirmek de istemiyorum. Dışarı çıkıp sahte gülümsemelerle nefret ettiğim insanların yüzlerine bakmak istemiyorum. Ben buyum ve ailemin de beni bu şekilde kabul etmesini istiyorum. Benim için yapabilecekleri bir şey yok. Kimse içimdeki o şeyi yok edebilecek bir güce sahip değil. Ama asıl ironi, benim bu durumdan şikayetçi olmamam. Ben, karanlık dünyamda mutluyum. Orada dırdır eden insanlar yok, "Neden böylesin?" diye başımın etini yiyen kişilikler yok mesela. Orada sadece ben varım. Ben ve ruh hallerim var.
Örneğin arkamda mutlu Nefes var. Ama sahte olanından. Gerçek mutluluğu yakalayabilmiş bir Nefes henüz yok. Arkamdaki Nefes de zaten geçmişte kalmış olanı. Yanımda karamsar Nefes var. O, bu yolda benim yanımda yürür ve beni asla yalnız bırakmaz. Diğer yanımdaki de kırılgan Nefes. Aslında o beni hep takip eder. Ama yanımdan yürür. Önümde, iyi ve hayata asla kötü bakmayan Nefes var. Onu bir türlü yakalayamadım aslında. Önümde, yani geleceğimde. Son olarak, ortada 'ben' varım. Tüm bunların arasında kalmışım ve kurtarılmayı bekliyorum. Fakat etrafım sarılı bir kere. Ne kadar uğraşsam da, başkaları iç dünyama dalıp yok etmeye çalışsa da ben de diğer insanlar da bunu başaramazmışız gibi geliyor. "Hiçbir şey için geç değildir." diyenleriniz olur belki ama benim için çok geç. 

Bu dünyayı, kimseye ama kimseye yansıtmadım. Dıştan hep mutlu ve iyiyim. İçimden hep kendimi yiyorum. Evden dışarı çıkmamayı amaç edinmişim mesela. Evdeki diğer herkes çıksa da benim içimden gezmek tozmak falan gelmiyor. Nedenini soracak olursanız, ben de bilmiyorum gerçekten. Annem ve babam da bu durumu fark etmiş olacaklar ki harekete geçmeye çalıştılar. Aslında sadece annem. Babamın umurunda bile olduğumu sanmıyorum.
Annem internetimi ve telefonumu almakla beni tehdit ettiğinde ona sadece gülümsemiştim. Ama içimde giderek büyüyen ateş tüm bedenimi kaplamıştı. Sinirden kendimi yiyecek dereceye gelmiştim adeta.
Önüme bir çok imkan sunuldu ve bu konuda anneme minnettarım. Benim bu halime üzülüyor ve benim için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Onu bu hallerimle üzdüğümün farkındayım ama ben ilgi veya imkan istemiyorum. Hayattan soyutlanmış gibi hissediyorum ve gün geçtikçe öyle oluyor. Sonum pek iyi görünmüyor ama bu umurumda da değil açıkçası.
Aslında kimse umurumda değil.
Kendim bile.
Herkesten nefret ediyorum, kendimden bile.
Bu karamsarlıktan da nefret ediyorum.
Bu karamsarlığı bir psikolog yardımıyla atlatabileceğimi düşünüyorlar. Ama hangi salak daha yeni tanıştığı birine tüm hayatını ve hissettiklerini anlatır ki? En yakınına bile anlatmıyorken 5 dakika öncesine kadar tanımadığı insana nasıl içini dökebilir? Evet, psikolog olmayı isteyen bir kişi olaraktan bunları söylüyorum, biraz garip tabi. Ama gerçekler her zaman acı ve gariptirler. Gerçekler şaşırtır ve üzer. Dünya bu yüzden yalan üzerine kurulu. Yaşanılabilir bir yer olması için.
İnsanlarla bir derdim yok, cidden. Ama onlardan nefret ediyorum. Çok iticiler ve çok yalancılar. Güvenebildiğim sadece birkaç insancık tanesi var. İnsanların en büyük yanlışları şu ki, ceza verdiklerinde tüm her şeyin sonlanacağını ve yaşamlarının düzeleceğini düşünüyorlar. Ama düşündüklerinin aksine, karşıdaki kişi daha çok sinirlenip kin güdüyor ve daha çok yıpranıyor.

Beni anlayacak birilerine ihtiyacım var. Dert ortağım olacak birileri... Ama bu kişi kesinlikle 45-50 yaşlarında, elinde kalem kağıt tutan ve gözlüklerinin yukarısından bana bakan, yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirmeye çalışıp tüm samimiyetsizliğini belli eden bir psikolog olmamalı. Bu kişi benim yaşlarımda ve benimle aynı sıkıntıları yaşayan biri olmalı.
Benim ilaçlarım psikoloğun yazacağı küçük reçetede değil; benim ilaçlarım yaşıtlarımın söyleyeceği küçük kelimelerde saklı. Adım Nefes ve 17 yaşındayım...

KARALTI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin