Burak'ın nefeş alış verişi hala yavaşlamamıştı. Sınıfın kapısında gördüğü kızın Alicia olup olmadığından defalarca emin olmuştu. Yine de inanamıyordu. Şans yüzüne nasıl bu kadar gülebilirdi?
Yaşadığı şokun ardından sınıftaki tek boş sıranın yanındaki sıra olduğunu farketti. Klasik oturma sisteminin aksine sıralar teker teker sıralanmıştı. O yüzden Alicia'nın oturabileceği tek boş sıra ondan neredeyse 1 metre uzaktaydı. Bu uzaklığın daha uzak olmadığına sevinircesine kendisine bakan Alicia'ya kibar bir şekilde gülümsedi. Alicia da buna karşılık olarak gülümsedi.
"Bir insan nasıl bu kadar güzel gülümseyebilir." diye düşündü Burak.
Belki de şimdiye kadar gördüğü en güzel gülüştü. Alici'ya doğru hala salakça gülümsediğini farketmesi uzun sürmedi. Alicia tam yanına oturmuştu. Tam o sırada sınıfın kapısından ince topuklu ayakkabı ve kalem etek giyen bakımlı bir kadın girdi. Kadının yaşı en fazla öğretmenliğe yeni başlayan biri kadardı. En fazla 27 yaşındaydı. Üzerindeki ipek bluz yaşını yansıtmasa da gerçekten üzerine yakışmıştı. Kadın içeri girdiğinde tüm sınıf adeta kadından büyülenmişcesine sessizliğe büründü. Kadın kapıyı biraz sertçek kapatıp eline tebeşir aldı. İsmini tahtaya yazmaya başladı. Burak böyle klişe bir hareket beklememesine rağmen hayal kırıklığına uğramadı.
İsmi yazmayı bitirdiğinde isminin gerçekten kısa olduğunu farketti.
Tahtanın ortasında kocaman
"Serpil Alın" yazıyordu.
İsminin herkes tarafından okunduğundan emin olduktan sonra sesini az da olsa yükselterek:
"Evet , hepiniz ismimi okuduğunuza göre sanırım branşımı da öğrenebilirsiniz. Ben sizin kimya öğretmeninizim. Hep beraber güzel bir sene geçireceğimiz umarım. İlk dersimiz olduğu için sizi fazla zorlamıyorum."
Eren bunları duyduktan sonra önemli bir yarışma kazanmışcasına sevindi.
Sonrasında Burak arkasını döndü ve Eren ile sohbet etmeye başladı. Bu kadar kısa zamanda bu kadar iyi bir arkadaş yapabileceğinden hiç emin değildi. Sohbet ederlerken zaman hızlı geçmişti. Sohbet etmelerine rağmen Burak'ın gözü sürekli Alicia'ya takılmıştı. Herkes birisiyle sohbet ederken o , deri sırt çantasından orta kalınlıkta bir kitap çıkarmış ve onu okuyordu. Kitabın ismini tam olarak görememişti ancak son kelimesi "Öpücük"tü. Bunu gördükten sonra bu kitabın aşk kitabı olmasından başka bir seçenek düşünmedi.
Tenefüs olmuş ve Eren ile dışarı cıkmışlardı. Ancak Alicia kafasını hala kitaptan ayırmamıştı. "Çok heyecanlı kitap olsa gerek." diye düşündü Burak. Eren onu kolundan çekti ve genişçe koridora çıkardı. Koridorda yavaşça çekerlerken Eren konuşmaya başladı.
"Aslında bu okuldaki neredeyse her kız güzel ama bu kızların yarısı bana bakmaz."
Eren bunu derken hem kendine güvenmeyen hem de çok güvenen bir karakter takınmıştı.
Burak'ın gözlemlerine göre Eren kızlar konusunda kendine güveniyordu. Kendisini aşan güzellikteki kızlara bile iş atacak güven vardı içinde. Sağ elinin serçe parmağını dışarı çıkararak Burak'a uzattı ve:
"Ben bu okul içerisinde bir kızla çıkarsam sen bana 1 hafta boyunca hergün yemek ısmarlayacaksın."
Burak iddiaya girmeyi çok sevmese de bu sefer heyecanlanmış ve bir nevi gaza gelerek o da serçe parmağını uzatarak Eren'inkilerle birleştirdi. Bu hareketinden sonra:
"Ancak biriyle bile çıkamazsan 2 hafta boyunca bana yemek ısmarlayacaksın."
Eren kendine gerçekten güveniyor olacak ki bu iddiayı kabul etti.
Burak sanki zaferi kazanmış gibi sevindi. Çünkü yeni arkadaşının böyle birşey yapamayacağından neredeyse emindi.
İddia muhabbeti biraz daha devam ederken Burak susadığını farketti. Kantin görevlisinin bulunduğu tarafa kafasını çevirdiği anda birinin ayağına bastı.
"Sanırım benden intikam almak istedin." diye bir söz duyduğunda ayağına bastığı kişinin tanıdık olduğunu farketti. Markette çarptığı için utanan Alicia şu anda çok da utanmışa benzemiyordu.
Burak cevap vermediğinin farkına vararak:
"Çok özür dilerim , iyi misin?"
Alicia ayağını tutarak:
" Sanırım yaşayacağım." dedi. Bunu derken markette Burak'ın onunla dalga geçmesinin intikamını alıyormuş gibi konuştu ancak yüzünde muzip bir gülümseme vardı.
Burak da ona gülümsedi. Ancak ağzından herhangi bir kelime dahi çıkmadı. Daha fazla konuşulmayacağını anladıktan sonra Alicia "Görüşürüz" diyerek yanlarından ayrıldı. "Umarım" diyerek iç geçirdi Burak. Sınıfa geçip de ders başlayıncaya kadar Burak afallamış bir şekilde ortalarda dolanıyordu. Dersin başlamasıyla beraber yerine oturmuş ve tahtaya boş boş bakıyordu. Bundan sonraki her derste de etrafına boş boş baktı. Her gelen öğretmenin Alicia'nın diğer taradından geçerek yürümesi için adeta dua ediyordu. Çünkü öğretmenler ne zaman oradan geçseler Alicia'nın yüzünü ve gözlerini yakalanmadan inceleyebiliyordu. Tüm gününü neredeyse Alicia'nın yüzüne bakarak geçirmişti.
Son dersin bittiğini anladığında yorgun olup eve gideceğine sevinsin mi yoksa Alicia'nın yanından ayrılacağına üzülsün mü karar verememişti.
Eren ile ayrılırlarken gözleri okul bahçesinde Alicia'yı aradı. Göremedi. Büyük ihtimalle çoktan gitmişti. Servisler daha kalkmamıştı ancak ebeveynlerinden birisinin alması olasıydı.
Burak kendisini evine götürecek servise binerken bir anda arka koltuğa tüm ağırlığını bırakıverdi. Eve gidene kadar yamuk oturmasına rağmen beli ağrımıyordu. Servisten eve gidene kadar uzun bir zaman geçmişti ve eve girdikten sonra bile aklında okulun ilk gününün güzelliği vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı
RomanceBurak için hayat sadece; çello dersleri , okul ve ev 3'lüsünden ibarettir. Çello derslerine yeni başlamasına rağmen hayatında yeni bir heyecan olmayacağını zanneden Burak'ın hayatına giren bir çift yeşil göz tüm hayatını değiştirecektir.