Bu zamana kadar verdiğiniz destekler için çok teşekkür ederim. Aslında her hikaye benim için değerli ama bu seferki biraz daha nasıl desem... Kendi duygu durumumu da kattığım bir hikayeydi; beğenmeniz beni çok mutlu etti.
Bir müddet dinlenmede olacağım, Loved adlı kitabımı da bitirip wattpad' hayatımı sona erdireceğim. Şimdi sizi uzun bir finalle başbaşa bırakıyorum.
İyi okumalar 💝
•
Sadece sen, bebeğim.
•
"Canımı yakıyorsun," Yoongi iç çekip konuştuğunda şekerleme yapmaya çalışan Hoseok onu duydu ve uykusunu boşverdi. "Güzelliğin... Ne zaman sana baksam başımı döndüren güzelliğe sahipsin. Bazen, melek olduğunu hatta yanılsama gördüğümü düşünüyorum; oysa sadece sensin. Karşımdaki beden sana, aşkıma, ait. Lakin o kadar canım yanıyor ki, tekrar gideceksin diye. Ah, yanımdayken özlüyorum seni. Ölüyorum, yok oluyorum."
Yavaşça gözlerini açan Hoseok, yutkunarak aşağıdan sevgilisine baktı. Yoongi ona bakmıyor; geldikleri dağ evinin penceresinden karın beyaz manzarasını izliyordu. Adem elmasına öpücük kondurdu, Hoseok. Sevgilisi huylanıp başını ona doğru eğdiğinde ise dudaklarına aynı öpücüğü kondurmaktan çekinmedi.
Yoongi, yavaşça saçlarını okşadı. Eskiden turuncu olan saçları şimdi siyah, yanlarında ise mor tutamlara ev sahipliği yapıyordu. Böyle oldukça ateşli görünümesi Yoongi'nin sürekli onu arzulamasına bir yandan da onu koruma isteğinin ortaya çıkmasına neden oluyordu. Yaşadıkları kırıcı ayrılığın izleri hala geçmemişti.
"Bugün," yutkundu Hoseok. "Akşam yemeğini özel olarak ben hazırlayacağım. Kutlama yapmak istiyorum, seninle."
Ne kadar üşense de Yoongi, kafasıyla onu onaylamış mor tutamlara öpücük bahşetmişti. "Şehir merkezine inip alışveriş yapayım o zaman." Hoseok'un alnını son kez öpüp kalktığında koltuğun üzerinden montunu, masadan da arabasının anahtarını almıştı. Anahtarı cebine attı ve montunu hızlıca giydi. "Dikkatli ol, yerler buz tutmuştur."
Yoongi kısa bir baş sallamasından sonra dağ evinin kapısından çıkıyordu ki, arkasından eko yapan sese ait cümleyi duydu. "Evli çiftler gibiyiz." Gülümsedi ama Hoseok o huzurlu gülümsemeyi göremedi.
❄️
İki sevgili yavaşça masaya oturdu. Yoongi hemen -bir beyfendi gibi- kadehlere şarap doldurdu. Bu hareket Hoseok'un gülümsemesine ve sevgilisinin damarlı ellerine bakmasına neden olsa da, Yoongi bunlardan bi'haberdi elbette. Hoseok bu özel yemek için fransız çorbası, fırında tavuk ve vişneli pasta yapmıştı. Özellikle Yoongi vişne sevdiği için bu tatlıyı seçmişti. Sevgilisinin beğeneceğimden emindi.
Çorba içildi, ana yemek yenildi, arasıra aşklarından bahsedip kıkırdayan ikili tatlıya geçtiklerinde Yoongi zamanın geldiğini düşünerek ayağa kalkmış sevgilisinin sandalyesine bir adım kala durmuş; tek dizinin üstünde yere çökmüştü. Hoseok kaçmasın diye de ellerinin arasına o ince, nazik eli alarak cesaretlendirmeye çalıştı kendini.
Hoseok, ne olduğunu anlamadan Yoongi'ye bakıyor; gözlerini masumca kırpıştırıyordu.
"Bu bir evlenme teklifi," dedi Yoongi, başını eğerek. "Geç kalınmış bir evlenme teklifi." Biraz bekledi. Cümlelerini toparlamaya çalışıyordu. "Ben ki, seni kaybetmiş bir aptalım. Sen ki, benden umudunu yitirmiş olmana rağmen bana yine kollarını açan aşkım; her güne onunla başlamak istediğim insansın. İzin verirsen, sadece basit bir ilişki üzerinde değil, sağlam bir yeminle birleştirelim ruhlarımızı. Ebediyen ait kılalım birbirimizi. İzin verirsen, ben yapayım seni. Ayrılma benden, bir olalım. Sadece bir evet demene bakar; yaşama sevincim."
Yoongi, Hoseok'un gözlerine bakarak yutkundu.
"Benimle hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde; dünya üzerindeki edilen tüm yeminlerin şahitliğinde ömrünü geçirmek için yemin eder misin, sevgili?"
"Yemin ederim, Min Yoongi. Peki ya sen?"
"Yemin ederim, Jung Hoseok."