Gözlerim üçü bulmuş olan saate kayıyor. Evimde yalnız, gözyaşlarım çenemde iz bırakarak süzülürken oturuyorum. Kulaklarıma bir uğultu geliyor, bunu tanıyorum. Bu benim anım. Annem beliriyor bütün o sessizliğin içinden. Elinde bir demet çiçek, gözleri hüzünlü.
Bir şeyler söylüyor bana. Sesindeki sertlik hiç duymadığım derinliklerinden. Kafa sallıyorum usulca ona. Çiçeğin kırmızı yaprakları dökülüyor, arkasında bırakıyor. Kırmızılar akıyor, aynı benim bulunduğum ortamdaki gibi. Soluyor ve bir daha geri dönmemek üzere rüzgarda savruluyor. Gerçekliğe dönüyorum o sırada. Elimde yudumlamaya devam ettiğim boş bardak, dörde çeyrek kalan saat, dizlerinde çocukluk yaraları olan ve gitmediğim sürece gelmeyecek birini beklemem. Tüm olan biten bundan ibaret.