Bulaşık

89 10 14
                                    

Bir anda aklına geldi. Her şey birden bire netleşti gözlerinin önünde. Nasıl bu kadar kör olabilmişti? Bu zamana kadar nasıl bunları farketmemişti?

Sinirli sinirli tabağı aldı bulaşık kovasının içine soktu. Kaynamış su döktüğü kovada eli yandı, hızlı bir şekilde elini çekti. Hemen içine soğuk su doldurdu kovanın. Eli mühim değildi, kalbi elinden çok daha fazla acıyordu. Deterjanı döktü içine, eliyle şöyle bir çırptı, suyu köpürttü. Dolapta yıkanacak ne varsa boşalttı. Ne zamandır yıkanmayı bekliyorlardı ve kafasını rahatlatmak için tam zamanıydı. Şöyle bir biriken bulaşığa baktı kettle'a biraz daha su koyup düğmesine bastı. Önce bardaklardan başladı, sonra çatal, kaşık, bıçak...

Tabaklarda kalanları sıyırdı çöp poşetine ve kettle'ın sesini duydu. Tencerelerin içine paylaştırdı suyu. Köpürttüklerini durulamaya başladı o sırada. Biraz durakladı, eğilmekten ağrıyan belini doğrulttu. Boynunu sağa sola çevirdi, yan gözle tencerelere baktı. Yorgunluğu unutup hemen işine devam etti. Şimdi dursa olmazdı.

Bulaşık suyunu döktü ve kettleda bıraktığı azıcık suyla yeni bir bulaşık suyu hazırladı tencereler için. Döndü ilk tencereye el attı, hepsinin kapaklarını topladı. O anda kapakların temiz olduğunu düşündü. Tencereler ne kadar kirliyse kapaklar o kadar temizdi. Tencere içinde güzel bir yemeği de; küflenmiş, bozulmuş, berbat kokan bir yemeği de barındırıyordu. Ama kapak hepsinin üstünü örtüyordu. Ne tencerenin içindeki pisliğini ne de güzelliğini yansıtıyordu. Kapak olmasa o leş koku odaya yayılacaktı. Ama yanda mis gibi pişen yemeğin kokusunu da o gizliyordu. Birden kendisinin bir kapak olduğunu düşündü. Onun bir sürü kusurunu, kusursuzca kapattığını hatırladı. Onun muhteşemliğini bir sürpriz gibi saklıyordu içinde.

Ne kadar çok şeydi aslında. Öfkesi geçer gibi oldu. Derin bir soluk alıp, gözlerini kapattı. Öfkesinin bu kadar çabuk dinmesine kızdı sonra. Hemen, iyi olan her şeyi uzaklaştırdı aklından. Bu defa olmayacaktı, bu defa kanmayacaktı ona. Hoş, o ne yaparsa yapsın içinde kopan fırtınaları hiçbir zaman bilmiyordu nasılsa. Bunun da ne olduğunu hiç anlayamayacaktı. Aslında anlatmak istiyordu ona. Kendi gözünden, bir kez olsun, bütün bu yaşadıklarını ona anlatmak istiyordu ama o muhteşem dünyasında o kadar mutluydu ki, onun ne yaptığının hiçbir önemi yoktu. Bu değersizlik onu yavaş yavaş çürütmeye başlamıştı artık!

İsyan mı ediyordu yoksa? Hayır. Sadece artık rahat bir nefes almayı hak ettiğini düşünüyordu. Bir başkası için yaşamaktan bıkmıştı artık. Etrafa neşe dağıtıyordu, mutluluk dağıtıyordu. Herkesin derdine koşup, çözümler, çareler üretiyordu. Kendi için bir kez olsun ne yapmıştı? Bulaşık yıkarken ne çok soru soruyordu kendine. Yolda yürürken, yalnız kaldığı her anda... Bu kadar fazla soruyu ne ara biriktirmişti? Soru sormayı kendisine sorunca güldü. Birine bir şey anlatırken ne kadar zorlanıyordu. Düşünceler yine aklında dolaşıp, hızla koşturmaya başlamışlardı.

Elindeki süngeri öyle kuvvetlice bastırıyordu ki tencerelere! Kolu yorulmuştu. Biraz dursam mı diye düşünürken, son bir çırpınışla devam etti, bu sorgulama ona iyi gelmişti. Bütün hırsını tencereden alır gibiydi. Onun bu tuhaf sevgisi tencerenin dibine yapışan yemek gibiydi. Ne kadar kaynar suda bekletse de çıkarmaya çalışırken illa bir yeri acıyordu. Şimdi, tırnakları ve kolu ağrıyordu. Bir de kalbinden çıkarabilseydi onu. Nefreti yapış yapış yayılmıştı içine. Yağ gibiydi. Suyla çıkarmaya çalışmak imkansızdı onu. Tertemiz süngeri ne hale getirmişti. Bu şekilde olmayacağını anladı. Eline biraz bulaşık ilacı döktü, yıkadı. Süngere tekrar dokunduğunda içi acıdı. Ruhunu kaplayan nefret gibiydi. Yapış yapış ve soğuk, dokunduğu her şeyi mahvetmeye hazırdı, bütün pisliğini geçirmeye...

Yağı çözmek için tezgahın altından kimyasal bir madde aldı. Tam içine dökecekken durdu. Hayatında ona zarar veren o kadar çok şey vardı ki, bir de bu kimyasal malzemeleri almak istemedi vücuduna; içinde biriken nefret gibi, tüm kanserojen maddeleri biriktirmek istemiyordu. Ne diyordu annesi, elma sirkesi!

Başınıza Gelmesi Muhtemel Şeyler SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin