Bu bölümde rahatsız edici ögeler bulunmaktadır. Lütfen bunun bilincinde okuyunuz.
Uykusuzluktan gözlerim farklı bir boyutta cisimleşmiş, çevreyi o boyutta izlemeye başlamıştı ki, göz kapaklarımın birleşmesine izin verdim. Her ne kadar uyumayacak olsam da bir nevi dinlenebileceğimi düşünüyordum. Son bir haftadır evden çıkmayı reddetmiş, Arasla dahi görüşmemiştim. Utanç işte. Belki biraz da vicdan... kalbimde öyle bir ağırlık yapmıştı ki, uyuyamamış, içime derin bir nefes dahi çekememiştim. Hastanede olanları düşünmeden edemiyordum. Her ne kadar unutmak istesem de zihnimdeki tek açık kapı buydu.
Peki, yaşananlardan hangisi beni daha çok yaralamıştı? Aras'ın bana bağırması mı daha çok canımı yakmıştı yoksa Yalın'ın yargılayıcı bakışları mı? Belki de Yalın bu hikayedeki en saçma karakterdi. Zaten daha fazla dinlememeye karar verip odayı terk etmişti. Nereden bakarsan bak, onun orada olması fazla nedensiz değil miydi zaten? Benim neyim oluyordu da özelimi öğrenebilecek kadar yakınımda bulunuyordu? Aklıma belki de tüm hafta boyunca süren karantinam sürecinde bininci defa gelen düşünceler sinirlenmeme neden olurken hızla gözlerimi açtım. Farkında olmadan dişlerimi sıkmaya ve tavandaki o pürüzlü beyazla bir kez daha bakışmaya başlamıştım ki, çalan telefonum dikkatimi kendine çekti.
İşte yine Aras arıyordu... benim ulaşılmaz şovalyem. Normalde arasa koştura koştura o telefonu açar ve sesiyle kavuşmak için derin bir arzu duyabilirdim ama bu normal zamanlardan biri değildi...
Aras, benim küçüklük arkadaşım, dostum, sırdaşım, aşkım... onu koymak istediğim her kalıbın şeklini alan kimse. Her zaman birlikteydik onunla. Ne yaşarsam yaşayayım sağ yanımda bulurdum onu. Anlayacağınız ona aşık olmamak elimde değildi. Bunları düşünmek yüzümde ufak bir tebessüm oluştururken acıklı acıklı baktım o telefona. Açmayacaktım.Hızla yataktan doğrulup çalan telefonun sesini ardımda bıraktım ve çoktan giymiş olduğum okul formalarımla evden ayrıldım. Tekrar dikkatim bozulsun istemiyordum. Yeşillik ve ağaçlarla kaplı yola çıktığımda bir sigara yaktım ve gerginliğimi atmaya çabaladım. Esen rüzgarın sesi dahi beni yargılıyormuş gibi hissettiriyordu fakat her zaman ki gibi önemsememeye çalıştım. Gözlerimin altı çökmüş, uzun bukleli saçlarım çatallaşmış ve ten rengim sarıya çalmaya başlamıştı. Anlayacağınız oldukça zindeydim!
Okula varmıştım ki, sigarayı söndürüp kapının hemen yanındaki çöp kutusuna attım. Kendimi zehirlemeye karşı değildim lakin çevreye zarar verecek her türlü şeyden kaçınırdım. Benim için dünyada kendimden iyi ya da kötü bir iz bırakma düşüncesi korkunçtu. Kafamı sağ sola sallayıp zihnimin bu karmaşasını dağıtmaya çalıştım.
Sinemle o günden beri konuşmamıştım. Onun da yokluğunu hissediyordum bir nevi. Belki de sandığım kadar önemsiz değildi benim için... Onu bulmaya karar verip etrafıma göz gezdirmeye başladım. Biraz geç gelmiştim. Muhtemelen şu an banklardan birinde oturmuş simit yiyordu. Sabah rutini işte. Etrafıma bakmaya başladığımda belki Sinem'i görememiştim fakat neredeyse tüm öğrencilerle göz göze gelmiştim. Bunun nedeniyse hepsinin bana bakıp bir şeyler konuşuyor olmasıydı. Gerilirken kaşlarım istemsizce çatılmıştı bile. Yine de vazgeçmedim ve Sinem'i aramaya devam ettim. Sonunda bahçenin köşesindeki ikili banklarda bir kız grubunun içinde onu fark etmiştim. Ayaklarım o yöne doğru gitmeye başlarken pür dikkat beni izleyen gözler kız grubuna kaymış ve bir uğultu ortaya çıkmıştı. Allah aşkına ne oluyordu burada?! Sadece bir hafta gelmemiştim bu da neydi böyle? Çevreme biraz daha sert bakmaya başlamıştım ki banka ulaştım. Benim gelmemle gözlerin hepsi bana sabitlenmişti, biri dışında.
"Sinem, biraz konuşalım mı?" Dedim sevimli olmaya çabalayan bir tavırla fakat fazla kasıntıydı sanki. Sinem'in gözleri gözlerime bakmaktan kaçınıyor, her bakmaya karar verdiğindeyse tekrar yerle buluşuyordu. Nedenini anlamaya çabalarken önüme başka bir kız çıktı ve Sinemle aramızda bir blok oluşturdu. Yüzündeki aşağalayıcı bakış ise bir şeyler döndüğüne emin olmamı sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yerçekimli Karanfil
Teen Fiction~ Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde Oysaki seninle güzel olmak var Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor. Sen o karanfile eğilimlisin, alıp s...