the truth untold

yalnızlık bahçesinde açan çiçek tıpkı senin gibi,

jeon: jimin,
mm
bir şey sormak istiyordum.

jimin: sorabilirsin, jungkook.
yoksa, kumdan kale mi yapacağız?
beni parka mı götürmek istiyorsun, jungkookie?

jeon: hayır, bu defa farklı şeyler yapmak istiyorum bebeğim.
yalnızlık bahçesine gitmek ister miydin?

jimin: yalnızlık bahçesi nerede, jungkook?
oraya gittiğimizde, beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?

jeon: bırakmayacağım, jimin.
önceden, yani seninle tam anlamıyla tanışmadan önce sürekli gittiğim bir yer.
bu yüzden ismi yalnızlık bahçesi diye kaldı.
uçurumun kıyısında, kasabadan uzak tenha bir ormanlık alan.
fakat böyle söylediğime bakma, cennetten bir hediye gibidir.
dünyanın pisliğinden arınmış, henüz keşfedilmemiş bir yer.
sana göstermek istiyorum.
üstelik, ilk defa oraya birini götürmüş olacağım.

jimin: cennetini benimle paylaşmak mı istiyorsun, jungkookie?
bundan emin misin?

jeon: sen hayatıma girmeden önce, evet benim cennetimdi.
fakat, şimdi biliyorsun meleğim.
benim cennetimin sen olduğunu biliyorsun.

jimin: beni eski cennetine götür, jungkook.
ben de seni kalbime götüreceğim.
bunun için çabalayacağım.