Joke

121 11 47
                                    

"Baba bu check-up'lar artık cidden gereksiz değil mi sence de?"

"Değil, Nialla, hadi."

Odasından çıkıp zıplayarak yanıma gelince gülümseyerek ona baktım. Yine peri gibi görünüyordu günlük kıyafetleriyle bile. Saçlarını kaşıdım sevgi göstergesi olarak. O da gülümsedi bana. Alt kata inip garaja geçtik.

"Hadi bakalım bugün sen kullan." diyip anahtarı ona verdim. Önce anlamadı dediğim şeyi. Sonra gözlerini kocaman açıp 'hiiih' gibi bir ses çıkardı. "Çevreyoluna girmeden alırım ama direksiyonu."

"Tamam tamam." dedi heyecanla sürücü koltuğuna otururken. İkimiz de kemerlerimizi bağladığımızda kızım derin nefes alıp arabayı çalıştırdı. Sorun olmadan evden ayrılığımızda keyfine diyecek yoktu.

Dediğim gibi çevreyoluna girmeden arabayı aldım. Biraz mızmızlansa da yapılması gereken buydu. Henüz ehliyetini almamış bir sürücüyü çevreyoluna katmak manasız ve tehlikeliydi.

Yan koltuğa geçer geçmez mesajlaşmaya başlamıştı. Tonio ile olduğunu tahmin edip bir şey demedim. Kısa bir süre sonra hastaneye vardığımızda her zamanki gibi içimden dua ediyordum Nialla'da bir şey çıkmaması için. Kanser hastası bir anne ve erken yaşta kalp krizi geçiren bir babanın kızı olarak fazla sağlıklıydı. Sadece alerjik astımı vardı. Buna ek olarak yıllar önce anksiyete bozukluğu teşhisi koyulmuştu ve şimdi daha iyiydi. Ama ara ara bu ikisi için de ilaçlar kullanıyordu. Şükürler olsun daha ileride bir şeyi yoktu. Olmaması için de belirli aralıklarla bu check-up'ları yaptırıyordum. Kendini kötü hissetmemesi için ben de bunlara giriyordum. Bende her zaman uyarı vardı: ALKOL KULLANMAYIN, UYUŞTURUCUDAN UZAK DURUN. Her raporun sonuna bunu ekliyorlardı bilmiyormuşum gibi.

Arabayı park edince kolumu uzattım, koluma girdi. Hastaneye girdiğimizde "Kafeteryaya gideceğim, bir şey istiyor musun?" diye sordu. "Birlikte gidelim." dediğimde "Sen randevuyu teyit ettir, hemen geliyorum ben." diyip kafeteryaya doğru hızla gitti. Ben de onun dediği gibi yaptım.

Doktorun odasına gittim ve kapıda Nialla'yı beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra o da gelince içeri girdik. Doktor Bay Davies ayağa kalkıp benimle tokalaştı hemen. Nialla ile karşısındaki koltuklara oturduğumuzda doktor kalkıp dosyalarımızı alıyordu.

"Dilerseniz sizin dosyanızdan başlayalım, Bay Horan." dedi doktor iki dosyadan birini açarken. Dikkatle yazanlara bakarken başını sallıyordu. "Ne olur ne olmaz diye tekrardan kontrol ettim. Büyük bir sorun yok. Sadece birkaç vitamin kullanmanızı önereceğim. Ve her zamanki uyarımız, tabii." dedi ve güldü. Ama sıkıntılı bir gülüştü sanki. Kişisel bir sorun olduğunu tahmin ettim.

"Zaten babam uyuyor uyarılara." dedi Nialla şirin şirin gülümserken. Ben de ona gülümsedim.

"Çok güzel o zaman." dedi ve dosyayı kapattı Bay Davies. Diğer dosyayı aldı eline. "Sıra küçük Nialla'da." dedi ve tekrar o sıkıntılı gülüşü sergiledi.

"Nialla'nın annesi akciğer kanserinden vefat etti, değil mi?" diye sordu Bay Davies.

"Maalesef evet." diye cevapladım.

Adam derin bir nefes aldı. "Raporları defalarca kontrol ettim. En ince ayrıntısına kadar inceledim yanlışlık olmasın diye. Aslında bunu Nialla'nın yanında söylemem doğru değil ama bunu anlayabilecek bir kız olduğunu düşünüyorum."

Dizimi sıktım sertçe. "Sorun nedir, Bay Davies?" diye sordum daralmaya başlayan göğsüme inat.

"Nialla akciğer kanseri. Acilen tedaviye başlamamız lazım. Geç kalmış sayılmayız ama erken teşhis vakti de geçmiş."

Supermarket FlowersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin