Mucize'm

542 47 18
                                    

Hani hayeller vardır. Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurduğumuz, hiçbir insanoğlu anlayamaz işte o an sizi, yere göğe sığdıramazsın o küçücük kalbinizi paramparça eden o duyguyu.
Şimdi bütün duygularımı ve acılarımı alıp gidiyorum. Geride sadece beni hatırlamanız için birkaç satır bırakıyorum.
Bu kitabı tüm DEĞİŞİM AİLESİNE ithaf ediyorum.🌛

"Canım çok acıyor!" Doktor, anlayışla başını salladı. "Peki burası acıyor mu?" Boynumun, köprücük kemiği ile birleşen kısmında narince elini gezdirdi. "Biraz!" Eli bu kes yüzüme gitti. "Eskisinden daha güzelsin, sadece biraz zaman. Bir süre sonra yüzündeki morluklarda kaybolacak." Belki de haklıydı sadece zaman lazımdı... Birazcık zaman.

* * *

Her zaman olduğu gibi o gün de babamdan aldığım emanet arabayla okula gidiyordum. Henüz sitenin çıkışındaydım ki, biraz gaza yüklenip, vitesi kestirme yola doğru kırdım. Son ses müzik açıp yoluma devam ediyordum. Okulunun önüne geldiğimde arabadan ağır adımlarla inip okula doğru yürümeye başladım. Aslında bende herkes gibi okula gitmek istemiyordum. Tam anlamı ile "cehennem" diye bilirim. Ama mecburum buna herkes gibi...

Sınıfa girdiğimde henüz kimse gelmemişti. Bunun verdiği rahatlıkla sırama doğru gittim. Ama keşke sıramı eskisi gibi bulabilseydim. Ne yazık ki insanoğlunun her istediği olmayabilmiyor. Tıpkı sıramın her tarafı karalı üzerinde saçma yazıların bulunması gibi, o kadar saçma şeyler yazıyordu ki gözlerimi devirip sırama oturdum. "hayır olmaz" dedim kendi kendime, "ağlamamalısın"

İlk dersin bitmesi ile acıktığımı fark edip kantine indim. Kendime bi simit alıp boş bir masaya geçtim. Simidimden bir parça alırken gözüm istemsizce karşı masada bulunan çeteye kaydı. Acaba orda mı diye bakındım. Çünkü ilk derse girmemişti. İster istemez merak etmiştim. Evet, tahmin ettiğim gibi ordaydı. Her zamanki tehlikesi ile tam karşımda duruyordu. Gözleri gözlerimi bulduğunda ne yapacağımı şaşırdım bi an, direkt gözlerimi çekip oturduğum masadan kalktım. Yarım kalan simidimi de yanıma alarak kantinden çıktım. Gözleri hala üzerimdeydi bundan eminim.

Sınıfa geldiğimde kafamı direkt sırama gömdüm. Aradan kaç ders geçmişti bilmiyorum. Birinin omzumu şiddetli bir şekilde dürtmesi ile bi hışımla uyanıverdim. "N'oluyor ya?" Ben gözlerimi ovuştururken Merve tam karşımda durmuş boş gözlerle bana bakıyordu. "Duru, beden hocası seni çağırıyor. Eğer gelmezsen yok yazacağını söyledi." Aman ne güzel!

Merve ile beraber spor salonuna indik. Herkes serbestti, kimileri bahçeye inerken, kimileri ise voleybol oynamak için spor salonunda kaldı. Bende hocanın yanına gidip burada olduğumu söyledikten sonra spor salonunda en görülmez bi yer seçip oturdum. Ardan kaç dakika geçti bilmiyorum. Telefonumla öylesine oyuna dalmıştım ki birilerinin geldiğini duymamıştım bile, önce aldırmayıp telefonumla oyun oynamaya devam ettim. Ama o'nun sesini duyunca olduğum yerde kaskatı kesildim. Bu ses... evet, evet onun sesiydi. Rüzgar...

"Olum bu teslimatı halledersek bizden kralı yok." Yasa dışı işler çevirdiklerini biliyordum ama hiç bu şekilde kulak misafiri olmamıştım. "Ama eğer halledemezsek, Bahadır bizi yaşatmaz." Olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Nefesim bile bi ara kesik kesik geliyordu. "Hallederiz lan, bi sıkıntı çıkmazsa." Artık alt dudağımdan kan tadı alıyordum. "Sesiz ol Duru, olabildiğince sesiz!" Dizimi karnıma doğru çekip ellerimli dizimde birleştirdim. " teslimatı nerede alacağız Rüzgar, bi fikrin var mı?" İşte tam da sırasıydı.

Umarım söyler, umarım. "İki sokak aşağıdaki boş depo var ya hani, geçen sene Mertlerle silah takas ettiğimiz yer." Karnıma sancılar girmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. "Tamam, neyse lan ben acıktım kantine inelim." Sesler yavaş yavaş uzaklaşırken gizlendiğim yerden çıktım. "Elime düştün işte, Rüzgar Demir!"

Bir Mucize Olsun! #Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin