Arkadaşlar öncelikle bu hikayeyi okuyup da oy veren herkese çok teşekkür ederim. Çok üzgünüm hikayemin devamını getremiyorum. O yüzden bu hikayeyi böylece bırakmayı düşünmüştüm. Ta ki şuana kadar. Sizden bir şey istiyorum. Bu hikaye icin yazdığım 8 bölümden 7'sini unutun. Aklınızda sadece ilk bölüm kalsın ve bende başka bir kurguyla ilk bölümden devam edeyim. Bunun yerine başka bir hikayede yazabilirdim. Ama bu hikayenin karakterlerini çok sevdiğimden buna devam etmek istedim. Şuana kadarki okurlarımın hepsine çok teşekkür ederim ve tekrar herkesten çok özür dilerim.
İsmim Arya ama ben bu ismi kullanmayı uzun zaman önce bıraktım. Şuanda kullandığım isim ise arkadaşlarımın bana taktığı bir lakap. Anka.Masallarda adı geçen, gerçekte var olmayan efsanevi bir kuşun adı. Bu kuşun adını neredeyse herkes bilir fakat bu ismin neden bana verildiğini bilmez.
Anka kuşu bir çok efsaneye konu olmuş, ateş kırmızısı bir vücuda sahip devasa bir kuştur. Aynı benim saçlarım gibi. Ama bu ismin bana veriliş sebebi sadece bu değil.
Bir efsaneye göre anka kuşu, çok uzun olan ömrünün sonuna geldiğini anlamış ve en kuru dallardan kendine bir yuva yapmış. Sonra da yuvayı ilginç bir zamkla kaplamış ve yuvanın içine yerleşip kızgın güneş ışınlarının yuvayı tutuşturmasını beklemiş. Güneş ışınları bu yuvayı yakmış ve anka kuşu küllere dönmüş. Küllerin arasında bir de yumurta bulunmuş yani anka kuşu küllerinden yeniden doğmuş. Bu sebeple anka kuşu dirilişi simgeler. Bana bu ismin verilmesinin asıl nedeni budur işte.
Bazıları bu kuşun bir efsane olmadığını, çok uzun yıllar önce yaşamış ve soyunun tükenmiş olduğunu savunur. Hatta bu kuşun dünyanın yok oluşuna üç kez şahit olduğu bile söylenir.
Bana sorarsanız bu kuş sadece efsanelerde var olmuş. Evet belki bu kuşun varlığına inanmayabilirim fakat bu kuşa yüklenen anlam tam da benim hayatımı anlatır. Tam her şey bitti derken yeniden doğuşumu anlatır. Bu yüzden bu kuşun yeri bende başkadır.
Kısaca kendimden bahsetmek için geçmişe dönmem gerekicek. Aslında hiç kurcalanmaması gereken gecmişe...
Ben zengin bir ailenin tek çocuğuydum. 13 yaşıma gelene kadar istediğim her şeye sahiptim. Daha 13 yaşımdayken Almanca ve İngilizceyi kendi dilim gibi konuşabilirdim. Gitar çalar, şarkı söyler, her zaman okul konserlerinde solist olarak görev yapardım. Başarılı ve popilerdim. Dışardan bakıldığında mükemmel yaşam standartlarına sahip kıskanılacak bi kişiydim. Ama aslında herşey dışardan görüldüğü gibi değildi.
Babamla annem birbirlerinden her zaman nefret ederlerdi. Aileleri iş ortaklarıymış. Babamla annemde ailelerinin arkadaşlıkları daha güclü olsun diye zorla evlendirilmiş. Simdi sorucaksınız o halde sen niye dogdun diye. Tamamen KAZA! Aslında annemler benim hiçbir zaman olmamı istememişler aldırmayı düşünmüsler fakat artık çok geçmiş. Bu yüzden beni hiç sevmediler. Hatta ellerinden geldikleri kadar beni evden uzak tutmak istediler. Özel dersler, dil kursları ya da müzik aletleri. Evet belki bunlar benim gelişmeme yardımcı oldu fakat bu kurslar yüzünden hep evden ve aile sevgisinden uzak kaldım.
Sonra bir gün yine o rütin kurslarımdan birindeyken evde büyük bi yangın çıkmış. Kimse kurtulamamış. Sadece ben kaldım. Yetkililer böyle zengin, köklü bir ailenin itibarını zedelememek için yangını annemin çıkarttığını kimseye söylemediler. Bana bile. Sigortayı suçladılar. Ama ben bunu annemin yaptığını biliyordum. 13 yaşımdaydım ve aklım her şeyi algılayabiliyordu. Annemin bizden ve yaşamaktan nefret ettiğini anlayabiliyordum. Tabi bir de annemin günlüğünü kurcalarken orada ölmek istediğine dair yazılmız 5 koca sayafa okumuştum. Sadece ölümü konu alan 5 koca sayfa...
O günden sonra ailemin tek varisi bendim. Mal, mülk, para her şey bana kalmıstı. Ama ben kimsesiz kalmıştım. Bir de bu yetmiyormuş gibi yalandan akrabalar ortaya çıkmıştı. 40-50 yaşındaki insanlar sırf parama konmak için kendilerini karşımda küçük düşürdüler. Yapmacık tavırlarıyla beni tavlamaya çalıştılar. Böyle insanlar beni her zaman güldürmüştür zaten. Yaklaşık 4 ay boyunca yalancı akrabadan yalancı akrabaya gezdim durdum. Hiç biri sosyal hizmetlere kendini benim akrabam olduğunu kanıtlayamadı. En sonunda yetimhaneye verildim. Yaklaşık 2 yıl kadar orada kaldım. Aynı zamanda 3 ay psikolojik tedavi gördüm. Daha sonra yetimhaneden kaçtım. Gündüzleri 8 saat bir kafede çalışarak kendi paramı kendim kazanmaya başladım. Geceleri de ailemden kalan küçük bir evde tek başıma yaşamaya başladım. Evet biliyorum bana bir sürü mal, mülk, para miras kalmıştı. Fakat ben sosyal hizmetlerden kaçan bir kaçaktım.
Yaklaşık 5 ay böyle idare ettim. Ama sonra bu hayatı yaşamanın beni ne kadar çok yıprattığın fark ettim ve yetimhaneye geri döndüm. Her ne kadar oradan nefret etsemde çaresiz kalmıstım. 18 yaşımı doldurur doldurmaz ayrıldım yetimhaneden ve ailemin mirasının başına geçtim. Ve yepyeni bir hayata başladım. Yetimhanede sevdiğim ender kişilerden olan Işıl ve Belçim ile bir eve yerleştik. Artık ben küllerinden yeniden doğmuş ANKA'ydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka
Teen FictionHerkes kitapları sever değil mi? Kitaplar güzeldir. Kimisi kahramandır karekterlerin, kimisi yardıma muhtaç bir çocuk... Karekterler kim olursa olsun sonu hep mutlu biter. Kimisi sevdiğine kavuşur, kimisi özgürlüğüne... Peki ya gerçekten de her şey...