2. Bölüm

163 5 0
                                    

Multimedyada resimdeki ve klipteki kız Işıl. Herkese iyi okumalar.

Evet üçümüzde 18'imizi doldurduğumuz için yetimhaneden ayrılmıştık. Artık bizde birer yetişkin sayılıyorduk. Ama hala hayata atılmaya hazır değildik. Lise daha bitmemiş, Lys'ye daha girmemiştik. Yangından sonra eğitimimde büyük aksaklıklar olmuştu ama toparladım. Ygs'den Işıl ve Belçim ile yaklaşık aynı puanları aldık. Artık önümüzde üniversite için Lys'ye sadece 1 ay kalmıştı.

Ben bu kadar yoğun günler geçirirken şirket başıboş değildi tabiki. Eski bir aile dostu olan Raif amcadan bir süreliğine şirketi kendi üstüne geçirmesini istedim. Üniversite biter bitmez hisseleri tekrar üzerime alıcaktım ama böyle olmadı.

Biz Lys'ye girdik ve sonucumuza göre tercihlerimizi yaptık. Üçümüzde aynı üniversitenin farklı bölümlerinde okumaya başladık.

Şu an 2. sınıfız. Normalde 2 yıl sonra üniversiteyi bitirip şirketin başına geçmem gerekiyordu ama geçen hafta elime yüklü miktarda para ve uzunca bir mektup geçince şirketin satıldığını öğrendim.

Eski aile dostumuz olan Raif amcanın bir çok kişiye borcu varmış. Borçlarını ödeyemeyince şirketi satmış. Bütün borçlarını kapatmıs ve artan parayı da özür dolu bir mektupla bana göndermiş. Bu sayede ben yine kimseye güvenmemem gerektiği ile ilgili ders aldım. Ama bu sefer diğerleri gibi bu dersi unutacak değilim.

Koskoca aile mirasımdan geriye beş-altı daire ve bir kaç küçük arsa kaldı. Yine de birçok kişiye göre oldukça zengindim. Halimden yakınacak değilim ama Raif amcanın bana yaptıklarını yanına bırakacak da değilim.

---------------------------------------------

"Anka kalk hadi bak şu telefonuna. Sabahtan beri beynimizi si-"

"Ev kuralları. Ev kuralları. Ev kuralları. Bu evde küfür YASAK. Kuralları hep ihlal et zaten Işıl."

"Ev kurallarıymış. Küfür etmek yokmuş. Nesin sen annem mi? Gerçi annem bile yapmadı ya senin bu yaptığını."

"Ay tamam istediğin küfürü et tamam mı? Sen cehenneme gitmeden önce bir yanına uğrar halini hatrını sorarım bende."

"Hı hıı sorarsın Belçim sorarsın."

"Ay yeter be bi uyutmadınız sizde."

"Şuna bak ya hala uyutmadınız diyo. Biz ne yapalım. Senin telefonun sabahtan beri beynimizi si- pardon anne(!) sersemletiyo ya. Biz bir şey diyor muyuz sana?"

"Telefonum mu çalmış ki? Kim aramış?"

"Ooo günaydın prenses. Sabahtan beri Anıl'ın arıyo. Sen gelmiş bize 'telefonum mu çalmış ki' diyosun."

"Kim şu Işıl'ı tersinden uyandırdı yine?"

"Valla Anka Işıl ne dese haklı. Telefonun susmadı sabahtan beri. Artık o Anıl'ın kulağını mı çekiyosun napıyosan yap ama artık sabahın köründe aramayı bıraksın. Yeter. Bu da kafa yani. Dayanmıyo artık."

Telefonumu elime aldım. Oha be Anıl. Sabahın 7'sinden bu yana 12 defa aranır mı? İyi bi sebebi olsa bari. Yoksa kızlar telefonu sessize almadım diye önce beni sonra sabahtan beri arıyo diye Anıl'ı öldürürler.

"Alo Anıl abi. Nasılsın? Bende iyiyim. Sabahtan beri niye 12 defa aradın?..."

"O Belçim şuna bak. Hala Anıl ABİ diyo. Bize gelince 'ahy bakın hayatımın aşkı. Ne de tatlı ya' ya da 'kızlar bakın enişteniz."

"Aynen Işıl. Bir insan ancak bu kadar dönebilir. Kız söyle selamımızı söyle. Baldızlarının selamı var de. Anlar o."

"Bir saniye Anıl abi. Kızlar bir şey söylüyo sanırım."

Telefonu usulca kulağımdan çektim. Kızların telefon çaldığından beri susmayan seslerini ölümcül bakışlarımla susturdum.

"Bakın telefonla konuşmak için mutfağa gidiyorum. Zaten az önce yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz. Eğer beni biraz daha kızdırırsanız cezanız ×10 artar. Anlaştık mı?"

İkisi de usulca kafasını salladı. Ama ben mutfağa geçer geçmez kahkaha atmaya başladılar. İşte bu ikisini bu yüzden seviyordum. Aramızda ciddi ortamların oluşmasına engel oluyorlardı. Anıl telefonda hiç hoşuma gitmeyecek şeyler söylemişti. Moralimi ancak kızlar düzeltebilirdi. Telefon konuşmamı bitirir bitirmez elime bir sürahi alıp ağzına kadar suyla doldurdum. İşte şimdi kızların ceza çekme saatleri gelmişti. Onlar bunu çok önceden haketmişlerdi. Sessizce girdim içeriye. Kimse yoktu. Ses de çıkmıyordu. Demek ki bu tek taraflı bir ceza olmayacaktı. Bu fırtına öncesi sessizlikti. Bu savaş demekti!

Yavaş adımlarla evin içini gezmeye başladım. Banyonun önünden geçerken Belçim'in bacağını gördüm. Tam Belçim'i ıslatmak üzereyken arkamda saklanan Işıl elindeki su dolu kovayı başımdan aşağıya boşalttı. Ben ne olduğunu anlayamadan Belçim elimdeki sürahiyi alıp onu da başımdan aşağıya döktü. Sonra Belçim konuşmaya başladı.

"Asıl sen cezayı hakettin. Hala Anıl'a açılamamışsın. Dün söz vermiştin."

"Anıl şuan benim patromum konumunda ona açılamam."

"Senin bu işe ihtiyacın yok. Anıl'dan çok daha zenginsin. Hayır ille de çalışmak istiyorum diyosan sat dairelerini kendine yeni bir işyeri kur. Kendi kafende çalış. Kendi kafende şarkı söyle, garsonluk yap. Böylece Anıl senin patronun olmaktan çıksın."

"Hayır, olmaz. Bakın anlamıyorsunuz. Anıl'ın benimle ilgilendiği yok. O çakma sarışın, dolgun memeli, koca götlü, kendinden yaşlı ve aşırı makyajlı kadınlardan hoşlanıyo. Üst kattaki Çiğdem yellozu gibi. Benim Anıl ile vakit geçirebilmemin tek çözümü onunla çalışmak. Siz çalışmaktan çok mu mutlu olduğumu sanıyorsunuz? Değilim. Ben sadece Anıl'ı görebildiğim için orada çalışıyorum."

"Bak sen Anıl'a açıldığın zaman Anıl senden hoşlanmaya başlayacak. Söz veriyorum. Hem Anıl seni sevmiyorsa neden sabahın köründe 12 defa arasın ki?"

Sessiz kalmayı tercih ettim. Işıl usulca yaklaşıp ellerimi tuttu. Söylemem için ısrar eden gözlerle baktı. Onu kıramadım.

"Bugün Anıl ve yelloz Çiğdem bir haftalık yurtdışına tatile çıkacaklarmış. Son anda karar vermişler. 11'de uçakta olmaları lazımmış. Akşama da çok önemli bir müşteri varmış bara gelen. O yokken yönetim işi ile benim ilgilenmem gerekiyomuş. Yani bunu yapar mıyım diye sordu. Çünkü en güvendiği elemanı benmişim. Bu yüzen saat 1 gibi evdeb çıkıp akşamki misafir için bardaki hazırlıkların başında durmalıymışım. Hatta tek yapamayacağımı düşünürsem sizde benimle gelebilirmişsiniz. Hem bunun için ek maaş da alacakmışım"

Ben bunları söylerken bi yandan da ağlamaya başladım. Işıl ve Belçim bana sıkıca sarıldı. Tam bu esnada kapı çaldı. Ben hemen üzerimi değiştirmek için odama girdim. Kurulanıp gözlerimin kızarıklığının geçmesini bekledim. Sonrada içeri geçip kızlara seslendim.

"Kim gelmiş?"

İçeriden bu evden olmayan ama tanıdık bir ses cevap verdi.

"Benim. Şey... seni görmek istedim. Uzun bir süre görüşemeyeceğimizi bildiğim için."

AnkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin