En güzel rüyamın tam ortasında sarsılarak uyandırıldım.
Yetimhanede böyleydi işte saati geldiğinde ayakta olmalıydın.
Oflayarak sert yatağımdan kalktım tabi yatak denilirse.Yetimhane müdürü Mehtap salağı kulağımın dibinde bağırıyordu.
Kaldığım yetimhane yalnız kızlar içindi. Bu yüzden de bu cadoloz kadın Müdürümüz olmuştu."Artık kalkmayı düşünüyorsunuzdur umarım Selin Hanım. Saat bir hayli geç oldu da."
Birkaç gün sonra 18 olacağım için nasıl olsa kovulacagim düşüncesine güvenerek bir hışımla üstümdeki battaniyeyi yere fırlattım ve Müdüre döndüm.
" Başımda bozuk plak gibi aynı şeyleri tekrar edip durmasana. Valla mecbur olmasam bir saat bile durmam burda"
Mehtap dik dik bakmaya başladı ve dudaklarını araladı.
"Mecbur değilsin zaten Selin. Bavulunu topla çıkışını yapsınlar."
Hı! Bu kadar erken mi olacaktı?
Dolabdaki kıyafetleri hızlı bir şekilde bavuluma fırlattım. Ayakkabılarımı da daha küçük bir bavula koydum ve çıkışa doğru ilerledim.♤♤♤♤
Karşımdaki yıkık binayı şaşkın gözlerle inceledim. Üstündeki pansiyon yazısını görmesem sadece terkedilmiş bir bina olduğunu düşünürdüm. Ağır adımlarla kapıya doğru ilerledim. Yıpranmış danışman yazısının önünde durdum.
19-20 yaşlarında genç bir çocuktu. Gözleriyle baştan aşağı vücudumu süzdü. Huzursuzca yerimde kıpırdandım.
"Birkaç günlüğüne burada kalmam gerekiyor. Anahtar alabilir miyim?"
Tam arkasındaki anahtar askılığından en küçük olanını çıkardı ve verdi.
"Burası sana uygun değil ufaklık "
Mırıldanarak söylediği şeyi duymamazlıktan gelip hızlı adımlarla merdivenlere yöneldim. Bu lanet olası yerden hemen kurtulmak için bavulumu odaya fırlatıp hızlı adımlarla kendimi dışarı attım.
Şimdi nereye gidecektim, oturup onu düşünecek vaktim yok. Bu yüzden kafamı dinlemek amacıyla aklıma gelen ilk yere gittim.
Sahile...
Bir mağazaya girip üstüme şort ve bir tişört aldım. Yetimhaneden üstümü değiştirmeden çıkmıştım çünkü.
Hızlı adımlarla sahile ilerledim. Gittiğimde kendimi yere attım ve manzaranın keyfini çıkardım.
Biraz orada bekledikten sonra saatin epey geçtiğini fark edip oturduğum yerden kalktım.
Geldiğim yere geri dönüyordum. Sabahki çocuğun bana dediklerini hatırladım. Neden öyle demişti ki? Üstelik beni tanımadan. Basımı iki yana salladım ve pansiyona doğru ilerledim.
Cok uzakta değildim ama saat 10 olmuştu bu beni korkutmaya yetiyordu. Hava kararmış güneş kaybolmuştu. Yalnızca sokak lambalarının loş ışığının aydınlattığı bu sokakta korkarak yürüyordum.
Çok geçmeden pansiyona varmistim. Elimi kapının üstüne koydum ve ittim. Çıkan gıcırtılı ses ile yüzümü buruşturdum.
Ortalıkta kimse gözükmüyordu. Çantamdan bana verilen küçük anahtari çıkardım ve yukarı çıkmaya başladım.
Kendi kapımın önüne gelince ses çıkmamasına dikkat ederek yavaşça anahtari kapı deliğine soktum.
Yavaşça yatağıma doğru ilerlerken gördüğüm görüntü karşısında elim gözlerime gitti.
"O NEYDİ GIZ!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Altında
Teen FictionPansiyonda çalışan uyuşturucu bağımlısı haylaz bir genç... 18'ini yeni doldurmuş yetimhaneden atılmış genç bir kız... Nasıl karşılaşır bu iki insan, üstelik birbirlerini tanımazken? En önemlisi nasıl birbirlerinden ayrılamaz hale gelirler? Gelin he...