#8

31 4 0
                                    

"Vay be, ilk haftadan takıma alındığına göre güzel oynuyor olmalı." dedim Cansuya. Kafasını salladı ve konuya hakim olan Ogedaya sorular sormaya başladı. Ogeday ise sabırla sorularını cevaplıyordu. Sanırım Mert ona bağışıklık kazandırmıştı ve antrenmanlıydı.

"Nasıl oynuyor voleybolu?" sanırım en mantıklı sorusu buydu.

"Dehşet. "

"O kadar iyi oynuyor yani?"

"Hayır hayır öyle değil. Kız gerçekten dehşet oynuyor. Etrafa dehşet saçarak. Anlatabildim mi?"

"Pek sayılmaz..."

"Yani şöyle smaçları öyle bir vuruyor ki geçen sene bir kızın yüzüne gelmişti, daha doğrusu burnuna. Oyun yarıda kesildi ve kız hastaneye kaldırıldı. Fenaydı."

Cansu kaşlarını kaldırırken ben çatmıştım. İnsanları sakatlayarak voleybol mu oynuyordu? Bu saçmalıktı!

"Sence sadece o mu? " diyerek araya girdi Mert ve devam etti. "İnsanlar maça çıkmaya korkuyordu. Bileğini burkan, kolu üstüne düşüp yaralanan... Fazla güçlü. Bana kalırsa dikkatli olun."

"İyi de, " itiraz pozisyonumu almıştım. "Hiçbir hoca müdahale etmiyor muydu? Onca insan karşı çıkmıyor muydu? Bu çok mantıksız!" evet, şimdiden Gül denen kıza cephe almıştım. Bana kalırsa bu da mantıksızdı. Neyse ben gecenin bir yarısı markete Olafla gitmiştim, bu daha hiçbir şeydi.

"Tabiki herkes şikayet ediyordu ama nasıl anlatsam... Gül çok akıllı bir kızdır. Kuralların dışına çıkmadan oynuyor."

"Zarar veriyor." diyerek Ogedayı düzeltti Mert, ters bakışlarıyla. "Kuralların dışına çıkmadan zarar veriyor. " Gül'ü o da pek sevmiyordu sanırsam.

"Her neyse işte. Takımdan atılamıyordu çünkü aykırı bir davranışı yoktu, üstelik bütün maçları da kazandığı için okulun ismi duyuluyordu." kafasını salladı Cansu.

"Vay be! Sıkı maç olacak desene." kısa bir süre daha maçlar hakkında konuştuk. Onlar da basketbol takımındaydı ve zaten anlaşılıyordu. Lise 3e geçecek olan 2 kişinin bu kadar iri ve uzun olmasının başka açıklaması yoktu zaten. Kendilerine güveniyorlardı çünkü yaklaşık 7 yıldır oynuyorlarmış, aynı zamanda haftada 3 kez antrenman yapıyorlarmış beraber. Ve bilginiz olsun diye söylüyorum - bundan sonra antrenmanlarını bizim sitenin içinde olan basketbol sahasında yapacaklardı.

Onları görmem muhtemeldi.

_____________

Son pasta dilimini de plastik beyaz tabağa yerleştirdim ve sahibine verdim. Aynı tabağa Mert de pastasından koydu ve kız yerine geçti.

Öğle teneffüsündeydik ve pastalarımızı karşılaştırma zamanı gelmişti bile. Herkes önündeki tabakta bulunan 2 dilim, farklı meyvelerle süslenmiş pastaya bakıyordu büyük açlıkla. Bu da yüzümdeki gülümsemenin genişlemesine sebep oldu. Heyecanlıydım çünkü birkaç kişi iddaya bile girmişti! Şaka gibiydi. Ve bunlardan birinin Ogeday ve Birce'nin olması ayrı şakaydı. Birce beni, Ogeday Merti tutuyordu. Klasik. Ama kazananın ne yapacağı ya da isteyeceğini söylememişlerdi.

Bizimki de belirsizdi aslında. Kazanan ne isteyecekti ki? Belki bir yemek ısmarlama. İfşa verme. Ya da ne bileyim. Bir basketbol topu falan isterdi benden. Fakat ben ne isterdim bilmiyordum. Birçok defa düşünmüştüm ama onu fazla tanımadığım için elimde bir koz olarak saklardım muhtemelen. Bir süreliğine.

"Umarım adaletli davranarak puanlarsınız. Afiyet olsun." denildiği anda başta erkekler olmak üzere yumuldular pastaya. Puanlama yapılacaktı ve umarım herkes hakkaniyetli davranırdı. Tipe göre değil, tada göre puanlarlardı çünkü işim tipe kaldıysa kaybeden yüksek ihtimalle ben olurdum.

BİRLİKTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin