''Kırılmış kızların saçları hep kısadır'' sözlü bir şarkı dinlemiştim geçenlerde, bu şarkının ne kadar doğru olduğunu bugün üvey annemin beni kapı dışarı atmasıyla bir kez anlamıştım. Mağazanın camındaki yansımamdan saçlarıma baktım ve onlarında en az benim kadar yorgun ve bitkin olduğunu gördüm. Hayatımın daha ne kadar kötüye gidebileceğini düşündüm bir süre yansımama bakarken. Sonra gözümden bir damla yaş düştü ve elimle hemen sildim. Ağlamamak için kendime söz vermiştim. Dimdik ayakta duracaktım. Başkalarına muhtaç olan bir kadın olmayacaktım. Yere bıraktığım valizi elime alıp sokak boyunca yürümeye başladım. Allah'tan bu yaz sinema salonunda çalışmıştım da para biriktirmiştim. Paranın çoğunu üvey annem benden araklasa da elimde bir hafta bana yetebilecek kadar miktarda para vardı. Ya bir hafta sonrasında ne yapacaktım? işte o zaman sıçmıştım. Bir iş bulup çalışabilirdim. Evet evet büyük ihtimalle bunu yapardım. Tabi bu zamanda iş bulmak o kadar kolaydı sanki. Salak Bade diyip kafama vurdum. Sokak boyunca biraz daha ilerlediğimde iş bulmak için ilerdeki ilanlar asılan duvara baktım.
Çocuk bakıcılığı? hayır çocuk sesi kaldırabileceğimi sanmıyorum.
Köpek bakıcılığı? ben köpeklerden korkarım. Isırır falan şimdi bir de hastanelerle uğraşamam
Off bu işlerin hiç biri bana uygun değil ki ya, el mahkum birini seçicem mecbur sonuçta aç kalamam ya. Kafamı biraz daha ilanlarda gezdirirken kenarda duran, gri renkli, altın çerçeveli bir ilan gözüme ilişti. Bu bir iş ilanı değildi. Yarışma gibi bir şeydi bu. İlana biraz daha yaklaşıp küçük yazıyı okumaya başladım.
ON KİŞİYLE, BİR EVDE, SINIRSIZ YİYECEK, GİYSİ, HERKESE AİT ODA, TEK YAPMANIZ GEREKEN İLANDA Kİ ADRESE ULAŞMANIZ. KAZANAN EVİN SAHİBİ OLUYOR.
Tamam da nasıl kazanılacağı yazmıyor. Katılsam mı acaba? Sonuçta kazanmak için oynamasam bile kalacak bir yer bulmuş olurum. Tabi ya kesin katılıyım. Acaba televizyonda falan mı yayınlanıyor. Yok canım sosyal medya falandır. Kanal ismi de yazmıyor. En iyisi gidip bir görüşmek, beğenmezsem geri dönerim.
****
Kendimi kocaman duvarların önünde zil gibi duran şeyin önünde buldum. Bu ne böyle ya cidden bu kadar sert önlemler gereklimiydi. Biraz tereddütlü olsam da zile bastım. Kapı çok gürültü bir sesle açıldı ve kapkaranlık ortama bir göz gezdirip içeriye girdim. Kapı arkamdan kapatılınca aniden gözümü kör edecek denli bembeyaz ışık odayı doldurdu. Gözlerimi kısarak etrafa bakındım fakat kimse yoktu. Sadece yanımda küçük bir delik gibi bir şey vardı. Aniden bir ses kulaklarımı doldurduğunda irkildim.
-Çantanı, telefonunu ve yanında herhangi kesici bir alet varsa onu delikten içeriye at.- dedi. İyide ben daha konuşma yapıcaktım ya sizinle bu biraz hızlı olmadı mı?
-Hey, konuşmam gereken şeyler var.-
-Sorgulamadan denileni yap.- diyince biraz sinirlensem de valizimi, telefonumu, kulaklığımı ve yanımda her zaman bulundurduğum biber gazını montumun cebinden çıkarıp delikten içeri attım. Atar atmaz delik kapandı ve önümde ki kapı aniden açıldı. Kendime koskoca bir bahçenin içinde buldum. Etrafta bana bakınan beş tane genç vardı. İçlerinden biri;
-Sonuncumuzu bu kadar taş beklemiyordum. Şımardım ama.- diyip güldü. Yanında ki gözlüklü çocuk ona şakasına vurup önüme geldi. Elini uzatıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FISILTI GİBİ
ChickLitAÇIKLAMA KISMI YAZILMAMIŞTIR. TANITIM KISMINI OKUYABİLİRSİNİZ...