Ayaklarımı artık cidden hissetmiyordum. O kadar koştum ki artık karıncalanma hissinin ötesine geçmiştim. Telefonumu çıkarıp saate baktığımda 4 saattir koştuğumu fark ettim. Şaşırmıştım evet,beklediğim daha fazla bir süreydi. saat 12 'yi çoktan geçmişti ve benim balo için hazırlanmam gerekiyordu. eve doğru koşarken aklımda bugün yapacaklarımı tekrardan gözden geçirdim. eve geldiğimde Harry'nin o iğrenç caz müziği kulağıma doldu.
"kapat şu lanet müziği! kulaklarım ağlıyor!" diye kükredim evi inleten sesimle. onun yaptığı tek şeyse gözlerini devirmek oldu. hızla odama giden basamakları tırmandım. hızlıca duşa girip temizlendim. duştan çıkıp saçlarımı kuruladım ve maşayla şekillendirmeye başladım. o sırada çalan telefonum beni işimden alıkoydu. ekranda egoist yazısını görünce gözlerimde şimşekler çaktı ve dışarıda bir gürültü koptu. ağacı devirmiştim! harika! hızla telefona dönerek açtım;
"buyur?"
"hazır mısın?"
"henüz değil"
"bir saatin var.hızlı ol" diyerek suratıma kapattı. bense buna nasıl cüret ettiğini sorgulamakla meşguldüm. sinirden dört köşeydim. hemen gözlerimi kapatıp odaklandım ve Jack'in kolunu kırdığımı hayal ettim ve gözlerimi zaferle açtım. kolunu alçıda görmek için can atıyordum. sonrasında hızlı hareket ettim. saçımın bir kısmına su dalgası görünümü verdikten sonra kalan kısmı balık sırtı olarak ördüm. şarap kızılı,diz kapağımdan bir karış yukarıda,derin sırt dekolteli elbisemi üzerime giydim. hafif bir fondöten sürüp rimelle kirpiklerimi şekillendirdim. toprak rengi rujumla dudaklarımı renklendirdim. son olarak siyah çantam ve siyah bilekten bağlamalı topuklu ayakkabılarımı giyip odadan çıktım. birkaç basamağı indikten sonra harry'nin ıslık sesini kulaklarımda işittim. hafifçe gülümseyip bana doğru uzattığı eline elimi bıraktım. beni kendi etrafımda dödürdü ve;
"nefes kesici olmuşsun. cidden esmer bombanın dibi düşecek" deyip sırıttı.
"evet öyle olmasını umuyorum." dedikten sonra çantamda titreyen telefonumu hissettim. sakince çıkarıp;
"evet?"
"kapıdayım. in"
beklemen gerek. üzgünüm!" dedim ve tam cevap vereceği sırada telefonu suratına kapattım. yaşasın kötülük! o sırada lavaboya girdim,makyajımı tazeledim,tekrar tekrar parfüm sıktım.evet artık hazırdım! kapıdan çıkıp evin önündeki basamakları indiğim sırada sert,derin ve kesik bir nefes sesi duyunca sırıtmamı bastırdım. Jack bana doğru yönelip kapımı nazik bir hareketle açtı. arabaya biner binmez onun kokusu burnuma dolunca istem dışı çok derin bir nefes aldım. yolda ilerlerken Jack;
"podyum olacağını bilmiyordum" dedi yola bakarken. benim ona bakmaya hazır gözlerim anında onun lacivertleriyle buluştu. derin bir bakışmanın ardından toparlanıp
"derken?"
"çok abartılı giyinmişsin" dedi hala gözlerimin içine bakmaya devam ederken. umursamazca gülümseyip önüme döndüğümde
"rahatsız olduysan benimle gitmek zorunda değilsin. hala bi şansın var." derken sırtımı ona döndüm ve ayakkabımın bilek bağcıklarını sıktım. o sırada Jack "siktir" diye bir küfür homurdanınca doğrulup ona baktım ve o sırada ani bir fren yaptığı için bulunduğum pozisyondan ötürü ona doğru savruldum ve onunda eli aniden belime dolandı. lacivert hareleri koyulaşmıştı. sinirle nefes alıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm meleği
Science FictionAvcılar, lorpfortlar, büyücüler ve sınırısızlar arasında bir kız... Annesi sınırsız ve babası bir avcı... Onlar kendilerini kızları için feda ediyor ve o zaman Emma daha çok küçük. Halası onu büyütürken aynı zamanda türünün tek örneği, bir ölüm mele...