Sabah kulak tırmalayan alarmın sesiyle uyandım. Banyoda kendime çeki düzen verdikten sonra okul pantolonumun fermuarını çektim. Gri kumaş pantolon ve siyah tişörtten ibaret olan okul kıyafetimiz sade ama şıktı. Koyu kumral saçlarımı açık bıraktım ve her zamanki gibi o doğal buklelerimin serbest kalmasına izin verdim. Saçlarım dün banyo yaptığım için cidden çok güzel kokuyordu. Sonrasında yüzüme nemlendirici sürüp odadan çıktım. Harry ortada yoktu. Bu Maral denen şımarıkla bütün Setcauntry'i alt üst ettiklerine yemin edebilirdim. Her seferinde bunu yapıyorlardı çünkü. Aslında çok da büyük bir şehir değildi ama bizim yaş grubumuz için idealdi. Eğlenceli yerlerin çoğunlukta olduğu bir şehirdi Setcauntry. Mısır gevreğimi yedikten sonra Bumblebee'ye doğru yol aldım. Göz alıcı lacivert boyası adeta insanı büyülüyordu. İnsanın halasını milyoner olması bazen işe yarıyordu. Arabayı çalıştırıp okulun yolunu tutarken olmazsa olmazım müziği ihmal etmedim. Linkin Numb'dan Linkin Park şarkısı çıkınca son sesi açtım. Okul garajına geldiğimde ise tüm gözlerin Bee'de olduğunu fark ettim. Evet mükemmel insanların mükemmel arabası olurdu. Havalı bir iniş yaptıktan sonra okul binasının yolunu tuttum. Sınıfa geldiğimde Harry uyukluyordu. Çantamı sıraya fırlatıp suratına tokat patlattığımda gücünü kullanarak kulak tırmalayan bir çığlık attı. Ellerim istemsizce kulaklarıma giderken Harry'nin aniden sesi kesildi. Gözlerimi açtığımda hala ağzının açık olduğunu gördüm. Neden sesi çıkmıyor? Ellerimi kulaklarımdan çekip yavaşça ona yöneldiğimde sesi yavaşça çıkmaya başladı. "Yeni bir gücün ortaya çıktı ve bunu benim üstümde deneme kararı aldın öyle mi?" Dedi kırılmış gibi yaparak. "Yeni güç?" Dedim şaşkınca. "Şakın haberim yok deme Emma!" Dedi sinirlenerek. Cidden haberim yoktu. "Hey hey hey! Sakin ol. Cidden bilmiyordum nasıl yaptığımı bilmediğim gibi" dedim. Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak ister gibi gözlerimin içine baktı ve istediğini almış gibi minik bir tebessümle "önemli değil. Peki ne hissettin?" Dediğinde ise az önceki ana odaklanıp düşünmeye başladım. "Sesinin kısıldığını düşündüm" dedim sakince. Biraz düşündükten sonra"Emma bence senin güçlerinin temeli düşünce ve hayal üzerine. Baksana tüm güçlerini kafanda kurgulayarak ya gerçek olduğunu hayal ediyorsun yada öyle düşünüyorsun" dedi sanki çok önemli birşey anlatıyormuşçasına. "Haklı olabilirsin Har" dediğimde ise zil çalmış ve öğretmenimiz bayan sarı kafa kapıda gözükmüştü. Bu kadın cidden çok iyi bir zamanlamaya sahipti (!). Bugün için dinlenmeye odaklanarak sarı kafayı boşverip uyumak için kafamı sıraya koymuştum ki kapı çaldı ve yeni öğrenci Jack içeri girdi. Geç kağıdını öğretmenler masasının üstüne bıraktıktan sonra kendi yerine doğru gidiyordu ki Harry'nin orada olduğunu gördüm ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne ara oraya gitmişti o! Ben hala anın sinirini yaşarken Jack'in gece kadar lacivert olan gözleri bana döndü. Aslında gözüne güneş gelmese gözlerinin lacivert olduğunu bu mesafeden anlamama imkan yoktu. Adımlarını bana doğru yönelttiğini görünce huzursuzca yerimde kıpırdandım. Çantasını bırakıp yanıma oturdu ve defter kalemini çıkarıp derse odaklandığındaysa benim aklım hala lacivert gözlerde kalmıştı. Aniden kafasını çevirip bana baktığında istifimi hiç bozmadan devam ettim. "Ne bakıyorsun?" Dedi tek kaşını kaldırarak. Esmer teni ve siyah saçlarıyla muazzam bir uyum içinde olan lacivert gözleri beni sorguluyordu. "Çok ineksin" dedim çıkardığı defter ve kalemi göstererek. "Yeni tanıdığın herkesle böyle mi konuşursun sen?" Dedi egolu bir tavırla. "EGO'nu sınıfa girerken dışarıda bıraksaydın keşke. Sınıfta başka yer yok ayakta kaldı maalesef" dedim pis pis sırıtarak. Şaşkın lacivertleri bana bakarken tekrar işime odaklandım ve uyumak üzere kafamı sıraya koydum. Aradan 15-20 dakika geçti ve ben tam uykuya dalarken sırtıma hırka tarzı birşeyin örtüldüğünü hissettim. Harry olduğunu düşündüğüm bu kişiye minnetlerimi iletemeden uyku benim etrafımı ağ gibi sarmıştı bile...
* * *
Zilin sesiyle gözlerimi açtığımda okulda olduğumu yeni fark ettim. Telefonumu çıkarıp saate baktığımda öğle arasının bittiğini görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı. 3 saat uyumuştum. Vay anasını! Sınıfın kapısından öğrenciler yavaş yavaş içeri girdiler ve ellerindeki buroşürle ilgili sohbete başladılar. Dikkatimi onlara yönelttiğim sırada yanımda biten Harry meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Ne var?" Dedim sıkılmış bir şekilde. "Ne oldu o esmer bombayla aranızda?" Dedi sinsice sırıtarak. "Hiçbir şey olmadı Har. Egoist insanları sevmediğimi bilirsin." Dedim iğneleyici bir sesle. "Sen uyuduktan sonra hırkasını senin üstüne örtünce birşeyler var sanmıştım" dedi otuz iki dişini gösteren bir gülümsemeyle. "Bu hırka ona mı ait?" Dedim tiksinir gibi. "Ne sandın?" Dedi yüce bir şekilde. Gözlerimi devirirken Harry çoktan yanımdan kalkmıştı. Jack sınıfa girdiğinde gözleri anında beni buldu ve sadece benim göreceğim şimşekler çaktı. Sesli bir şekilde yutkunduğumda ise çapkınca gülümseyerek yanımda bitti. Gözlerimi ondan çekip telefonumu açtım ve asla yapmayacağım şeyi yaptım. İnstagram'a girip mesaj isteklerimi açtım. 400'den fazla olduğu için hepsine bakmam imkansızdı. Çıkma teklifi aldığım bir mesajı görünce parmaklarımı ona yönlendirdim. Jack'in beni izlediğini biliyordum. Mesajı açtım ve profili incelemeye başladım. Yakışıklıydı ve bizim okuldaydı. Hangi sınıfta olduğunu soran bir mesaj attım. Anında geri dönüş yaptı. 12-C sınıfındaydı. Gülümseyip telefonumu cebime koydum. Jack anlamını çözemediğim bir şekilde bana bakıyordu. Elini cebine atıp bir broşür çıkardığında kızların elindeki broşür olduğunu hemen anladım. Bana uzattı ve sınıf incelerken konuşmaya başladı "yarın okul bir parti düzenliyor. Katılmayı düşünüyorum. Sende geleceksin" dedi ve beni anlık bir kahkaha krizi tuttu. "Pardon da sen kimsin ki bana böyle emir veriyorsun!" Dedim sesimin yükselmesine hakim olamayarak. Bir anlık şaşırsada hemen toparlandı " bana söylediğin onca lafa sesimi çıkarmadım. Bu partiye benimle gelmeye mecbursun. Bunu bir özür olarak kabul edebilirim" dedi pişkince sırıtarak. Tam büyü kullanmak üzereyken Harry'nin kafamdaki çığlığını duydum. Daha ne olduğunu anlayamadan sesler netleşti ve "Emma bu teklifi kabul et. Dediğimi yap." Dedi kafamdaki Harry. Dönüp ona baktığımdaysa endişeli bi şekilde ağzını oynatarak "kabul et" dedi. Onun ne yaptığını bildiğini düşünerek "tamam,öyle diyorsan öyle olsun bakalım" dedim. "Güzel. Yarın sana seni kaçta alacağıma dair mesaj atmam veya aramam lazım bu yüzden numaranı vermen gerekiyor" dedi. Başta şüphe etsemde onaylayıp numaramı ona verdim ve sonrasında hoca sınıfa geldi. En fazla ilgi gösterdiğim ders fizikti. Bu nedenle dersi can kulağıyla dinledim. Zil sesini duyunca çantamı toparlayarak çıkışa yöneldim. Garajdaki siyah Bugatti'den inenleri görünce resmen dilim damağım kurudu. Robert amcam ve ultra yakışıklı kuzenlerim Kayra ve John. Kayra benim gibi Türk olduğu için benim aksime Türk ismi verilmişti. John zaten ailenin hep şımarık ve çapkın veliahtıydı. Hafifçe yutkunup başımla selam verdikten sonra Bumblebee'ye doğru ilerledim. Kaportası yaslanmış Harry'i görünce tüm samimiyetimle gülümseyerek şöför koltuğuna geçtim. Har bindikten sonra "neden Jack'le partiye gitmem için bu kadar ısrar ettin. Ayrıca o büyü nasıl oldu?" Dedim nefes almadan. "Çünkü sen bir körsün. Aradığın yem ayağına geldi farkında değilsin. Bende sana yardımcı oldum. O büyü benimle alakalı değildi. Senin yeni bir yeteneğin. Ama çok işe yaradığı kesin" dedi yola dikkatle bakarken. Bende kafamdaki tüm taşları yerine otturtduktan sonra "dostum sen bir dahisin!" Dedim sevincime engel olamayarak. Eve geldiğimizde Harry'e yorgun olduğumu söyleyerek odama çıktım. Sıcak bir duştan sonra kendimi yatağa atıp uykunun huzurlu kollarına teslim ettim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm meleği
Ciencia FicciónAvcılar, lorpfortlar, büyücüler ve sınırısızlar arasında bir kız... Annesi sınırsız ve babası bir avcı... Onlar kendilerini kızları için feda ediyor ve o zaman Emma daha çok küçük. Halası onu büyütürken aynı zamanda türünün tek örneği, bir ölüm mele...