Bölümler düzenlenerek yayınlanacak.
Tiz melodi sesiyle bakışlarımı önümdeki evraklardan ayırıp telefonuma yönlendirdim. Ekranda "annem" yazısını görünce aramayı yanıtladım. Özlem kokan sesimle "Efendim annecim"
"Canım kızım nasılsın"
"Yarınki ihale için son kontrolleri yapıyorum, biliyorsun şirketimiz için çok önemli. "Annemle telefon görüşmesini sürdürürken evin üst katından tıkırtılar kulağıma ulaştı. Evde çalışan yardımcımdır diye düşünerek konuşmaya devam edecektim ki bir şeyin devrilme sesiyle anneme "Annecim ben seni sonra arasam olur mu ? Çok önemli bir ayrıntıyı gözümden kaçırmışım da."
"Peki kızım dikkat et kendine. Görüşürüz.." Aramayı sonlandırdıktan sonra "Hatice abla sen misin?" diye seslendim. Ah kafam Hatice abla bugün izinliydi ya. Peki bu yukarıdaki kimdi? Ayağa kalkıp yukarıya çıkan merdivenlere doğru adımladım. Yüksek sesle "kim var o... Bir bezin burnuma kapatılmasıyla cümlem yarıda kesildi. Korkuyla çığlık atmaya çalıştım ama bu girişimim eter kokusunu almamla son buldu. Gözlerim kararırken son duyduğum şey adamın "hiçbir şey cezasız kalmaz" diyişiydi.----------------------------
Ben Meran. Aklımdaki onca sorudan sıyrılıp,bütün ruhumu ele geçiren sorularla baş başaydım...
Korku neydi?
Karanlık bir odada tek başıma olmam mı? Yoksa karanlığın ta kendisi mi?
Peki ya özgürlüğüm....
Bedenim ve düşüncelerimin hapsolduğu bir dört duvar arasında sıkışıp kaldı.....
"Hey kimse yok mu? Yardım edin. Nerdeyim? Neden burdayım? Sesimi duyan yok mu?" Lanet olsun kimdi bunlar. Kafamın içinde adamın son sözleri yankılanıp durdu."Hiçbir şey cezasız kalmaz, hiçbir şey cezasız kalmaz......" Ne demek istemişti.
Aklımda bir sürü soru vardı. Buraya nasıl geldiğim,neden burada olduğum... Kim getirmişti beni buraya. Peki neden karanlıktı her taraf ? İçeriyi aydınlatan tek şey kapının altından sızan ışıktı. Evet evet gelip geçen ayak gölgelerini görüyordum....
"Hey beni neden burada tutuyorsunuz ? Kimsiniz cevap verin?
Sorularım cevapsızdı....
Ne kadar zamandır burdaydım,nasıl geldim ki buraya...Kafamın içindekilerle boğuşurken kapının önünde bir gölgenin durduğunu gördüm.
Korkuyordum...
Kapının kilidi açılıyordu.
Ne yapacaklardı bana. Dirseklerimi bedenime doğru çektim ve olduğum yerde olabildiğince küçüldüm. Gözümün ucuyla kapının olduğu yere bakıyordum. Kapı açıldı. Gözlerimi olduğunca açmak istemiştim ama içimde oluşan korku kısılmalarına sebep oluyordu.
Karşımda uzun boylu, hafif toplu, 24 yaşları civarında bir adam duruyordu. Sormam gereken bir sürü soru vardı. Lakin korkudan ağzımı açamıyordum. Karşımdaki adam da hiçbir şey demiyordu. Gözleriyle baştan aşağı beni süzmeye başladı. En sonunda kendimi toparlayıp kafamdan geçen soruları ardı ardına sordum.
"Ne istiyorsun benden? Kimsin sen? Beni neden burda tutuyorsun?"
Sorularım cevaplarını bekliyordu. Ama karşımdaki adam tek bir söz bile etmiyordu.
Arkadan bir ses;
"Asır abi" diye seslendi. Demek adı buydu. Tok sesiyle;
"geliyorum" diyip dışarıya doğru adımladı ve kapıyı kilitledi. Arkasından koştum ama yetişemedim.
Hırsla elimi kapıya vurdum. Yine kafamdaki cevabı olmayan sorularla baş başa kalmıştım. Delirecek durumdaydım. Yeter be! Biride gelip konuşsun artık yoksa kafayı sıyıracağım. Ne lanet bir durum böyle insanın dört duvar arasında esir alınması. Yalnızdım ve yalnızlığıma eşlik eden kapının altından sızan ışık da sönmüştü. Artık tamamen yalnızdım. O kadar başım ağrıyordu ki dayanamayıp soğuk zeminde uykuya daldım.-------------------------
Ayak sesleriyle araladım gözlerimi. Ne kadar süre uyudum bilmiyorum ama başımdaki ağrı dinmişti. Yaklaşan adım sesleri yine birilerinin geleceğini gosteriyordu. Kilit açılıp kapı aralandı ve içeriye dün adının Asır olduğunu öğrendiğim adam girdi. Elinde bir tam ekmek ve bir şişe su vardı. Onun elinde görmeyene dek acıktığımın farkında bile değildim. Önüme koyup;
"ye şunu " diyip tam çıkacakken sol ayağından yakalayıp sıkıca tutundum. "Kimsin sen cevap ver?"
Sağ ayağını yüzüme vurmasıyla ellerimi ayağından çekip geriye savrulmam bir oldu. Acıyla çığlık atıp ağız dolusu küfürler saydırdım. Bu nasıl bir acıydı. Ellerimi yüzüme doğru götürdüğümde kanın uğursuz rengi dudaklarımdan ellerime bulaştı. Hayvan herif dudağımı patlatmıştı. Tam tekrar ona doğru yönelecekken kapıyı üzerime kapatıp gitti. Lanet olsun hayatımda ilk defa biri bana vurmuştu.....Burdan kurtulursam ona ve ona yardım edenlere bunu ödeteceğime dair kendime yeminler ettim. Bütün herşeyi bir kenara bırakıp önümdeki ekmeğe yöneldim. O kadar acıkmıştım ki, bir anda ağzıma yönelttim. Allah'ım bir ekmek bu kadar mı güzel gelebilirdi. Bütün ekmeği yiyebildiğim kadar hızlı yemiştim. Sonra şişedeki suyu diktim kafama. Tam son bir yudum daha alacakken tekrar kapı açıldı. Bu sefer Asır yerine başka biri girdi içeriye. 1.80 boylarında beyaz tenli kahverengi saçlarına uyumlu açık kahve gözlü bir adamdı. Kapının hemen yanında duran sandalyeyi önüme çekti ve oturdu. Bütün bedenimi süzerken gözleri turuncu saçlarımda takılı kaldı.
"Ne hoş bir renk" dedi.
"Kimsiniz ? Neden beni burada tutuyorsunuz ? Hemen bırakın beni ? Ben size bir şey yapmadım...."
"Çok konuşuyorsun öncelikle tanışalım güzelim. Ben Caner. Bundan sonra sık sık görüşeceğiz. İstersen bu zamanlarımızı soru sorarak geçirmeyelim" diyerek pis bir gülüş atıp göz kırptı....."Birincisi; ben senin güzelin falan değilim.
İkincisi; seninle hiçbir türlü geçirebileceğim bir zaman olmayacak." Diyerek ayağa kalktım. Sinirli sinirli ona bakmaya devam ederken sakince ayağa kalktı ve üstüme gelmeye başladı. O yaklaştıkça geriye doğru adımlar atmaya başladım. Sırtımın soğuk duvara çarpması kaçacak bir yerimin olmadığının kanıtıydı. Aramızda santimler vardı ve şimdi o santimleri tamamen doldurdu. Birden bire pis pis sırıtmaya başladı ve ben ne olduğunu anlamadan sol eliyle saçımı kavradı. Canım yanıyordu. Saçlarıma asıldığında bir anlık refleksle dişlerimi bileğine geçirdim ve var gücümle ısırmaya çalıştım. Elini saçlarımdan çekmesini sağlamıştım ama yanağıma inen tokat darbesi ile sendeleyip yere düştüm. Sol elimi yanağıma götürdüm. Kafamı kaldırıp ona baktığımda çok sinirli görünüyordu.
"Bir daha sakın deneme" diye tısladı. O acıyla o an cevap veremedim. Hırsla ayağa kalkıp göğsünden ittirdim.
"Defol git burdan hayvan herif "
Sağ elini tekrar saçlarıma götürürken engel olmaya çalıştım ama başaramadım. Dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. Ne kadar itmeye çalışsam da becerememiştim.
"Şimdi beni iyi dinle. Burdan çıkışın veya kaçışın yok. Benimle ne kadar iyi anlaşırsan, son anlarını o kadar güzel geçirirsin".
Ne demek istiyordu. Ne yani ölecek miydim? Son anlarım mı? Allah'ım yardım et. Elini saçlarımın arasından çözüp kapıya doğru ilerledi. Omzunun üstünden bana bakıp;
"Dediklerimi aklına iyice kazı güzelim". Diyip gitti. Lanet olsun burdan nasıl kurtulacaktım. Aklımdaki onca soru yetmezken birde bu pislik çıktı....💥Sizce Meran neden kaçırıldı?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Karanlık İzi
Teen FictionKaranlığı dost edinen,karanlığı seven birisi... Bulanık olan bir geçmişi ve yalanlarla dolu intikam meselesi.... Yok oluş kaçınılmazken,yeniden varoluşun hikayesi..... Hayatlarını mahveden intikamdan,aşka tutunmuştu ikisi..... Alevler ile bezenmiş c...