Alarmımın çalmasıyla gözlerimi açmış ve yataktan kalkmıştım.
Saat daha 5'ti çünkü sabah koşusuna çıkmak için her gün bu saatte uyanıp 5.30'da evden çıkar ve Seoul sokaklarında koşar, yürür ve bazen de yorulup bir parkta otururdum.
Yaklaşık 1 saat koşu yaptıktan sonra saat 6.30 - 7 gibide bir kafeye gider sabah kahvemi içerdim.
Bazı zamanlar kafede Chae Mi ya da Byeon Sunbea ile karşılaşırdım.
Onlar da benim gibi sabah sporuna çıkarlardı.
Hepimizin yaptığı bir spor dalı vardı.
Chae Mi ve Taeyong voleybolcu, Byeon Sunbea dalgıçlık, ben ise patenci, platesçi ve jimnastikçiyim. Ve aramıza yeni katılan Taehyung ise boksör ve aynı zamanda yüzücü.
Anlayacağınız takımımız sporculardan oluşuyordu.
Ama üniversite de hepimiz spor dışında ki bölümlerde okuyorduk.
Chae Mi giyime önem veren birisi olduğu için moda tasarımı okumayı tercih etmişti. Taeyong Japon dili ve edebiyatı, Byeon Sunbea siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler, ben İngiliz dili ve edebiyatı, Taehyung ise Alman dili ve edebiyatı okuyordu.
Koşumu yapmış bir parkta soluklanırken yanımda ki hareketlenmeyle biraz irkilsem de bunu belli etmedim.
Gözümü hafif sağ tarafa doğru çevirdiğimde şaşırmama engel olamamıştım."Beni gördüğünde neden hep şu ağzın bir kara delik gibi açılıyor ki? O kadar mı seviyorsun beni Yoksa?"
Taehyung'un burnuma doğru giden eline vurup bir kez de yüzüne yumruk atmak istedim ama nedenini bilmediğim bir şekilde bunu yapamadım. Sadece eline vurmakla kaldım.
"Ama Ha Ri.."
"Ne?"
"Sence de bu kıyafet fazla açık değil mi? Sabah biliyorsun ki sarhoşlar oluyor. Sarkıntılık yapmalarını istemezsin. Hem güzelsin."
"Şuan da senin yaptığın gibi mi, Taehyung-shi?"
"Yani konumuz bu mu şimdi?"
"Konumuz şuan benim açık giyinmiş olmamı öne sürmen ama ben her sabah spor yaparken böyle giyinirim."
"Her gün bi de?!"
"Evet her günde, niye bu kadar gerdi bu seni?"
"Çünkü dünden beri benim kağıt üzrinde ki sevgilimsin. Yani bu da demek oluyor ki sana karışma hakkım var."
"Ama kendin diyorsun, kağıt üzerinde ki diye. O yüzden yani karışmaya hakkın yok. Hem de uzaktan yakından. Şimdi eğer izin veriyorsan, sevgili sevgilim Kim Taehyung, koşuma devam edeceğim."
Taehyung'un birşey demesini beklemeden suyumu da aldıktan sonra kulaklığımı takıp koşuma devam ettim.
Çok geçmeden bir süre sonra Taehyung yanıma gelmiş ve benimle koşmaya başlamıştı.
Müziğin sesi çok açık olmadığı için ne dediğini duyabiliyordum."Nasıl olsa duyamıyorsun ve bana karşı çıkamayacaksın. Kağıt üzrinde olsa da sen benim sevgilimsin o yüzden şuan da kağıt üzerinde ki sevgilimi koruma iç güdüsüyle yanından koşuyorum. Sapıklardan korumak adına tabi. Kötü huylu insan çok."
Taehyung'un dediklerine gülümserken bana baktı ve şaşkın bir şekilde konuştu.
"Ne yani duyuyor muydun? Ah hadi ama insan söyler."
Onun bu hallerine gülümsemeye devam ederken o da bana bakıp güldü ve öyle öyle koşmaya devam ettik.
Sanırım aramızda ki buzları yavaş yavaş eritmeye başlamıştık.
Bu iyiye işaretti. Rol yaparken aramızın kötü olmasını istemezdim.Kafenin önüne geldiğimizde durdum ve derin bir nefes aldıktan sonra içeriye girdim.
Taehyung'un da arkamda olduğunu hissedebiliyordum.
Ben tam buzlu kahve isteyecekken Taehyung benden erken davranmış ve kasiyere,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EUPHORIA
FanfictionŞuan da ölü olmadığımı inkar edemeyecek kadar ölüyüm, ki bu senin yüzünden. Bana ne zaman öyle baksan, ne zaman ruhuma dokunsan seninle ölüp seninle diriliyorum, Kim Taehyung. Benim çiçekli bahçemde ki ölü yanım. -Yoon Ha Ri.