Şuan neden yaptığımı bilmediğim bir şekilde buruk bileğimle odama doğru gittim ve partiye uygun kıyafet giydim.
Hemen önden bağcıklı siyah bluzumu ve fırfırlı siyah eteğimi giydim.
Üzerime ince bir yelek alıp siyah sandaletlerimi de giydikten sonra çantamı da alıp evden çıktım.
Hye Ji'nin attığı snaplerden olduğu yerin konumuna baktım ve hemen oraya sürmeye başladım.
Konuma tam olarak geldiğimde derin bir nefes alarak arabadan indim ve içeriye girdim.
İçeride ki buram buram kokan içki kokusu genzimi yakarken Hye Ji'yi aramak için çantamdan telefonumu çıkardım.
Tam arayacakken arkamda birisinin omzuma çarpmasıyla sinirlendim ve hızla arkamı dönüp bağıracakken o kişinin Jae Bum olduğunu gördüm.
Parmağını şaşırmış bir şekilde yüzüme doğru uzatmış bir şekilde konuşmaya başladı."Oh! Sen?"
"Jae Bum-shi? Ah burada da karşılaştık."
"Ev-"
"Durun bir dakika Ha Ri senin burada ne işin var ve siz Jae Bum'la tanışıyor musunuz?"
"Hye Ji'yi tanıyor musun?"
"İlk okul arkadaşım. Siz nereden tanışıyorsunuz?"
"Ev arkadaşıyız."
"Voah. Biz de Ha Ri ile bugün küçük bir kazada tanıştık."
"Bir saniye Ha Ri senin ayağın bu hergele sayesinde mi burkuldu? Aish Jae Bum hiç rahat durmuyorsun. Eskisi gibi."
"Ya öyle değil."
"Her neyse Jae Bum o zaman Ha Ri'ye üzüntünü belli etmek amaçlı içki ısmarla. Hadi gidelim masaya oturun bende ortalığı sallayayım azıcık."
Hye Ji'nin dediği şeye gülerken bir yandan da gözlerim Taehyung'u arıyordu.
Jae Bum ile birlikte masalardan birisine geçtiğimizde Jae Bum içki alıp geleceğini söyleyip masadan kalktı.
Geri geldiğinde elinde soju ve bira vardı. Sojuyu bana uzatarak konuştu."Hye Ji sojudan başka bir şey içmediğini söylediği için sana bunu getirdim."
"Teşekkür ederim."
Gülümseyip elinde ki bardağı aldım ve sojumu yudumladım.
Bir süre sonra lavaboya gideceğimi söyleyip masadan kalktım.
Karanlık koridorda lavaboyu ararken yan koridordan birisinin bileğimden çekip ağzımı eliyle kapatmasıyla korkmuş ve gözlerimi sıkı sıkı kapatmıştım.
Duyduğum tanıdık ses ve tanıdık kokuyla gözlerimi yavaşça araladım.
Taehyung?"Gelmişsin."
"Gelmişsin derken? Gelmem gereken bir yerde miyim?"
"Eve senin için davetiye göndermiştim ama sen hariç başka birisi geldi."
"Ne? Eve benim davetiye gönderdin ama ben değil başkası geldi. Yani Hye Ji. Senin gönderdiğini biliyordu çünkü, değil mi?"
"Tam üzerine bastın. Jae Bum'u nereden tanıyorsun?"
"Sen nereden tanıyorsun?"
"Önce ben sordum."
"Taehyung çocuk gibi önce ben sonra sen diye oyun mu oynayacağız şuan burada? Söyle işte."
Taehyung beni belimden kavramış ve dudaklarıyla kulağıma fısıldamıştı.
"Beni zor kullanmak zorunda bırakma, RiRi."
Taehyung'un bu tavrı tüylerimi diken diken ederken sesli bir şekilde yutkunduktan sonra onu bedenimden uzaklaştırdım ve heyecanımı bastırarak konuşmaya çalıştım.
"Zor kullanman ya da kullanmaman gram umrumda değil Taehyung. Buraya beni neden davet ettiğinle de inan uzaktan yakından ilgilenmiyorum. Sadece senin, hayır sizin, neler çevirdiğinizi anlamaya çalışıyorum. Ayrıca şuan deli gibi sarhoşsun ve ne yaptığını bilmiyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EUPHORIA
FanfictionŞuan da ölü olmadığımı inkar edemeyecek kadar ölüyüm, ki bu senin yüzünden. Bana ne zaman öyle baksan, ne zaman ruhuma dokunsan seninle ölüp seninle diriliyorum, Kim Taehyung. Benim çiçekli bahçemde ki ölü yanım. -Yoon Ha Ri.