1. Bölüm (Azra'nın Ağzından)

11 0 0
                                    

"Heraaa! Neredesiin? Yine mi işten kaçıyorsun?" diye bağıra bağıra etrafta deli gibi dolanıyordum. Hera, her zaman ki davranışını sergileyip iş yapmaktan kaçınıyordu. Kolileri yukarı taşırken yardım etmişti ama iş evi temizlemeye gelince hep yaptığı gibi kaçtı. Ben etrafta bağıra çağıra Hera'yı ararken telefonum çaldı. Arayan Ada'ydı. "Bebeğim beni özlediğin için mi aradın?" diye sorunca Ada tabi ki de beni azarladı. Ada evin ihtiyaçları için markete gitmişti. Ada hep bizi düşünürdü. Her konuda bizim isteklerimize saygı duyardı. Beni kısa bir süre azarladıktan sonra istediğiniz bir şey var mı diye sordu. Ben de ona Hera'yı bulabilirsem istediği bir şey var mı yok mu sorarım diye sitem ettim bağırarak. Sonrasında Ada bana 21. yüzyılda olduğumuzu ve telefon adında bir iletişim aracımız olduğunu hatırlattı. Ada'yla konuşmayı bitirdikten sonra Hera'yı aradım. Telefonu çalıyordu ama yakınlarda olmadığı belliydi. Çünkü telefon sesi duyulmuyordu evin içinde. Bir süre telefon çaldıktan sonra Hera telefonu açtı. Ama bağırışma sesleri geliyordu. Bağırarak "Hera! Ne oluyor?!" dedim. Hera "Şu anda seninle konuşamam Azra!" diye bağırarak telefonu yüzüme kapattı. Ben daha olayın şokunu atlatamamışken dışarıdan sesler gelmeye başladı. Bir kız sesi duydum. Kız bağırarak "Ulan beni çileden çıkarmayın demedim mi ben?!" dedi. Camı açıp dışarı baktım ve ne goreyim. Hera kollarını sıvadı başını bir sağa bir de sola eğdikten sonra karşısında duran iki çocuğa doğru koşmaya başladı. Hemen kapıya koşup, ayakkabılarımı ayağıma geçirip aşağı indim. İndiğimde Hera çoktan kıvırcık saçlı bir çocuğu dövmeye başlamıştı. Bir yandan da başka bir çocuk onları ayırmaya çalışıyordu. Ben de aralarına girip onları ayırmaya çalıştım ama saniyesinde Hera'nın yumruğuyla öpüşmem bir oldu. Sonrasında ise kendimi yerde buldum. Dudağım acıyordu. Elimi dudağıma değdirdim ve elimdeki kanı görünce çığlığı bastım. Ben çığlık atınca herkes durdu ve bana baktı. Kendimi kaybetmiştim ve titremeye başlamıştım. Etrafı bulanık görmeye başlamıştım ve son duyduğum ses Hera'nın sesi olmuştu. "Azra özür dilerim!" dedi ağlamaklı bir sesle.

Gözümü açtığımda başımda 3 kişi vardı ve bana korku dolu gözlerle bakıyorlardı. İçlerinden sadece birini çıkarabildim, Hera'yı. Hera ben gözlerimi açınca "Azra iyi misin? Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu endişeli bir şekilde. Ben bedenimi kaldırmaya çalışırken bir kolumdan Hera diğer bir kolumdan ise Hera'nın kavga ettiği kıvırcık saçlı çocuk tutuyordu. Kalkmama yardım ettiler ve sonra Hera "Azra cevap versene. Kendini nasıl hissediyorsun?" dedi ısrarla ve yine endişeli bir şekilde. "İyiyim iyiyim." dedim kısık bir sesle. Hera "Ben gerçekten çok özür dilerim. Sana bilerek ve isteyerek vurmadım." dedi mahçup olmuş bir şekilde. "Önemli değil, bebeğim. Ama keşke her tartışmada şiddete başvurmasan. Bak nelere sebep oluyorsun. Sana kaç kere diyeceğim tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye." dedim sakin bir şekilde. Hera dediklerimi önemsemiyormuş gibi gözüküyordu, ardından "Hera bebeğim beni neden takmıyorsun. Bak ben burada senin iyiliğin için bir şeyler diyorum. Bir gün senin bu güzel yüzüne birileri vuracak diye çok korkuyorum." dedim elimi yüzüne narince dokundurarak. Sonra Hera'nın bana sinirle baktığını fark ettim. Ardından gözüm yanımızdaki iki çocuğa takıldı. Kıvırcık olan çok şirindi diğeriyse uzun ve yakışıklıydı. Yüzüme şirin gülümsememi yerleştirip. "Merhaba ben Azra. Biz bu binaya yeni taşındık. 4. katta oturuyoruz." dedim. Kıvırcık saçlı olan gülümseyerek "Merhaba ben de Anıl. Biz de bu binada oturuyoruz ve tesadüfe bak biz de 4. katta oturuyoruz." dedi ardından ve yanındaki çocuğun kolunu dürttü ve "Olum tesadüfe bak lan karşı komşularımızmış." dedi ve kahkaha attı. Yanındaki yakışıklı çocuk bana baktı sonra Hera'ya baktı ve "Hoşgeldiniz! Biz bir yıldır burada oturuyoruz. Karşımızda bir yıldır kimse oturmuyor. Buna alıştığımız için bazı durumlar sizi rahatsız edebilir bu yüzden şimdiden özür dileriz." dedi. Ben de "Pardon ama bu durumlar ne gibi durumlar? Mesela sevgililerinizi falan mı getiriyorsunuz evinize?" dedim. Ardından Hera kolumu cimcikledi ve "Kızım ne diyorsun saçmalama." dedi sessiz bir şekilde. "Ya bir dur sen bilmezsin taktik diyoruz biz buna." dedim aynı şekilde sessizce ben de. Sonra kafamı onlara çevirdim ve gülümseyerek "Cevap vermeyecek misiniz?" dedim ve gözlerimi kırpıştırdım. Kıvırcık saçlı olan yani Anıl "Benim sevgilim yok ki. Hiç olmadı." dedi sırıtarak ve ardından ağlamaya başladı. Kafasını yakışıklı olana dayayıp "Abi çok sapım beeee! Niye hiç bir kız bana bakmıyor?" diyerek ağlamaya devam etti. Ondan sonra ben "Ağlama canım benim niye ağlıyorsun ben sana bakarım." dedim ve der demez Hera ayağıma bastı. "Aahh! Ya niye basıyorsun be, acıdı pislik!" diye bağırdım. "İnsanlarla ilk tanıştığın anda böyle şeyler dememelisin." dedi Hera. "Evet haklısın dememeliyim direk kafa göz dalmalıyım." dedim sitem ederek. Sonra Hera tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki o sırada yakışıklı olan çocuk "Her neyse iyi günler kızlar. Biz artık gidelim." dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı taa ki ben ona "Dur bakalım. Daha çözmediğimiz bir sorun var. Benim aşkımı niye kızdırdınız?!" diye bağırdım. Yakışıklı olan arkasını döndü ve dedi ki "Onu arkadaşına sor.". Kafamı Hera'ya çevirdim ve soru soran gözlerle ona baktım. Hera "Ben gereksiz yere kimseyle kavga etmem biliyorsun. Bana resmen laf attılar." dedi. Sinirli bir yüz ifadesiyle Anıl'a ve onun yanındaki yakışıklı çocuğa baktım, "Bu ne demek oluyor şimdi? Siz ne hakla laf atabiliyorsunuz benim aşk kuşuma?" dedim. Anıl öne çıktı ve "Özür dilerim ama bir yanlış anlaşılma oldu. Biz Aker ile mankenler hakkında konuşuyorduk. Ben moda bölümü okuyorum bu sebeptenden dolayı göğüz numarası hakkında konuşuyorduk. Üstünde çalışacağım mankenin göğüs ölçüleriyle arkadaşının göğüs ölçüleri çok yakın olduğundan kaç numara giyindiği sordum. O da bunu yanlış anlayıp üstüme saldırdı." dedi masum bir şekilde. "E kardeşim madem bir şey soracaksınız neden gelip düzgün bir üslup ile sormuyorsunuz? Hangi kadına giderseniz gidin bu şekilde direk kaç numara sütyen giyiyorsunuz diye sorun benimle aynı tepkiyi verir. Sapık olduğunuzu düşündüğüm için ben de böyle bir atakta bulundum size karşı." dedi Hera. Kafamı sallayarak Hera'ya hak verdiğimi belirttim. Sonrasında ise "Lütfen bir daha hiçbir kadına bu tür sorular sormayın, özellikle de Hera'ya." dedim Anıl'a bakarak ve kafamı Aker'e çevirip "Bak şirin arkadaşın ne güzel de sorduğum soruya cevap verdi. Senin gibi bir öküz ile onun gibi tatlı biri nasıl arkadaş olabilir? Anlam veremiyorum." dedim. Aker'in yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu. "Bana öküz diyen ilk insan değilsin bilgin olsun." dedi ve yeniden arkasını dönüp gitti. Bu hareketleri beni çok sinir etmişti ve gözümdeki bütün yakışıklılığını alıp götürmüştü. Onlar gittikten sonra Hera ile birlike evimize gittik. Biz eve vardıktan 10 dk sonra Ada kapıya dayandı. Ama Ada'da bir değişim vardı. Bizim erkeklere her zaman somurtan şirin Ada'mız, yanındaki erkeğe otuz iki diş sırıtıyordu. Yanındaki erkeğe "Yardım ettiğin için çok teşekkür ederim. Kapının önüne kadar poşetleri taşımana gerek yoktu." dedi sırıtarak. Yanındaki çocuk da Ada'ya gülümseyerek "Hiç önemli değil. Buraya kadar poşetleri tek başına zaten taşıyamazdın. Ben sadece insanlık görevimi yaptım. Ayrıca ben zaten hemen karşı dairenizde oturuyorum." dedi Ada ile gelen çocuk. Bu resimden anlaşıldığı üzere market alışverişi dönüşünde birlikte buraya kadar yürümüşlerdi ve yakışıklı beyefendimiz Ada'ya poşetleri taşımasında yardımcı olmuştu. Aralarındaki samimiyet kafamı karıştırsa da bu hareketin şirin bir hareket olduğunu tek düşünen ben değilimdir umarım. Her neyse sonrasında Ada yeniden teşekkür ederek içeri girdi. Poşetleri tek tek mutfağa taşıdık ve her şeyi yerleştirdik. Ada evde yapılması gereken işleri adil bir şekilde hepimize bölüştürdü ve işleri yapmaya başladık.

Akşam olmuştu ve artık hepimiz deli gibi yorgun ve açtık. Acaba ne yesek diye düşünüyorduk. "Bence pizza yiyelim." dedim ben pizzaya asla hayır demezdim. Ardından "Hep pizza sipariş ediyoruz. Çiğ köfte yiyelim bu sefer." dedi Hera. "Pizzadan çiğ köfteye nasıl geçtin birden sen ya. Pizza başka bir dünya çiğ köfte başka bir dünya." diye çıkıştım Hera'ya karşı. "Çiğ köfte aşktır bir kere aşk." diye çıkıştı Hera da bana karşı. Tam ağzımı açıp bir şey diyecekken Ada her zaman ki mantığını konuşturarak "Tencereleri koliden çıkardık. Marketten de makarna almıştım. Elimizde zaten suyumuz var bence makarna yapıp yiyelim. Hem akşam akşam 40 küsür liramız gitmez. Unutmayın kızlar eve taşınmak için bir sürü masraf yaptık. İnternet dediniz internet aldık televizyon dediniz televizyon aldık. Artık tasarruf yapmalıyız." dedi. Pizza yiyememek her ne kadar sinirimi bozsa da lanet olası mantıklı konuşuyordu. Hera ve ben istemsizce "Peki." dedik bu fikre. Ada ayağa kalktı, mutfağa gitti. Hemen ardından kapı çaldı. Hera'ya baktım kapıyı açsın diye ölü taklidi yapmaya çalıştı. "Bir gün üşengeçliğinden gerçekten öleceksin, pis üşengeç ergen!" dedim ve gözlerimi kısarak baktım Hera'ya. "Sanki sen üşendiğinden bana kapıya bak demiyorsun. Bir de ergen diyor bana asıl sen ergensin be!" diye bağırdı arkamdan ben kapıya doğru yönelirken. Arkamı döndüm, dilimi çıkarıp kapıyı açtım. Kapımızı çalan sabah Ada ile gelen şirin yardımsever çocuktu. Gülümsemesi o kadar güzeldi ki dedim ki Allah'ım neler neler yaratıyorsun. Her neyse konumuz bu değil. Çocuk her zaman ki gülümsemesi ile "İyi akşamlar! Eğer yanlış anlamazsanız sizi akşam yemeğine almak istiyoruz. Düşündük ki bugün taşındınız eve ve bir şeyleri yerleştirmekten yemek yemeye vakit bulamamış olabilirsiniz. O yüzden sizin için yemek hazırladık. Ne dersiniz?" dedi. İçimden 'Allah'ım bana da bunun gibisinden' gibi dualar ederken dışımdan sadece gülümseyerek "Ne kadar da düşüncelisiniz. Biz de tam acaba ne yesek diye düşünüyorduk. Ama yine de bir ev arkadaşlarıma sormam lazım bir saniye." deyip hemen mutfağa gidip "Olduğun yerde kaaall!" diye bağırdım. Ada olduğu yerde kalarak dondu. "Sevgili karşı komşularımız bizi akşam yemeğine almak istiyorlarmış." dedim gözlerimin içi parlayarak. Ada "Eee ne yapalım yani? Çoktan makarna suyunu koydum kaynıyor." dedi umursamaz bir şekilde. Bu tavrı beni şaşırttı sabah o çocuğun yanındayken gözlerinin içi bile gülümsüyordu ama şu anda umursamıyordu o çocuğu. "Salak mısın Ada? Sabah poşetleri taşımana yardımcı olan çocuk bizi akşam yemeğine çağırıyor. Gitmeliyiiiizzzz." dedim yavru kedi bakışları atarak. Ada durdu şaşkın gözlerle "Barış karşı komşumuz muymuş?" dedi. "Kızım mal mısın çocuk sabah dedi ya karşı dairede oturuyorum diye. Ayrıca çocuğa adıyla hitap etmeler falan sen hayırdır?" dedim çapkın gülüşümle. "Adı barış ne diye seslenmemi bekliyordun pardon da?" diyerek beni bozdu. Sonra hemen hızlı adımlarla kapıya yöneldi. "Barış merhaba." dedi gülümseyerek. Adı Barış olan çocuk "Ada merhaba biz sizi yemek yemeye vaktiniz olmayacağını düşündüğümüz için akşam yemeğine çağıralım dedik. Ama eğer rahatsız olursanız yemekleri buraya da getirebiliriz." dedi gülümseyerek. Ada beni yine şaşırtarak "Yok yok rahatsız olmayız. Zaten biz ne yesek diye düşünüyorduk. Aklımızda bir fikir yoktu yemek için." dedi. Hayatı sorgulamıştım daha az önce kendisi makarna yemek için ısrar eden değil miydi? Ne demek bir fikrimiz yoktu. Ben hayatı sorgularken Barış yüzündeki gülümsemeyi otuz iki diş sırıtmaya çevirdi ve "Tamam o zaman masayı hazırlayayım ben." dedi ve Ada da "O zaman biz de üzerimizi değiştirip gelelim 10 - 15 dakikaya geliriz." dedi. Kapıyı kapattıktan sonra ocağı kapatmalıyım dedi. Hazırlandık ve karşıya geçtik. Ev, erkek evi olmasına rağmen gayet düzenliydi ve güzel gözüküyordu. Masaya geçtik. Sabah Hera'nın kavga ettiği çocuklar da oradaydı. İçimden 'Allah'ım cennete düştüm de haberim mi yok' dedim. Resmen karşı komşumuz 3 yakışıklı erkekti. Hepsi çok yakışıklıydı. Güler yüzlülerdi ve tüm gece boyunca bize iyi davrandılar. Ama bütün mükemmel özellikler bir arada olabilir miydi? Her şey bu kadar mükemmel olabilir mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 28, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TRIPLE AHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin