-2-

32 4 7
                                    

    Defteri henüz kapatmıştı ki, gıcırdayan kapı sesi onu yerinden sıçrattı. Gelen Ertus'tu. Göz devirdi ve defteri masaya koyup odanın ortasına geldi.

   "Ne oldu Ertus?" diyerek odanın ortasında biraz dolandı. Ertus gözleri ile onu takip etti ve bir an gölgelerle ayaklarını yere kenetledi.

   "Halletmem gereken bir iş var Charoite."

   Ayaklarına baktı ve derin nefes alıp ona döndü. "Nedir o? Ayaklarımı bağladıysan ailenin haberi olmayacak kadar kötü bir iş mi? Benimle ne alakası var?"

   Ertus tekrardan süzdü ve hızlıca boğazına yapıştı. Duvara kadar götürdü.

   "Seni öldürmek halletmem gereken iş." Ertus bu sırada gölgekerle lambanın önünü kapatıyordu.

   Charoite, Ertus'un bileğini kavramıştı ve bırakması için çırpınıyordu.

   "Ah ne yazık. Yapacak hiçbir şeyin yok." diyerek kahkaha attı Ertus. Charoite sinirlenmişti ve gözlerinin içine bakıyordu. Bu çok fazlaydı ona göre.

   Lütfen, lütfen, lütfen bir yeteneğim olsun ölmek istemiyorum, diye içinden yakındı Charoite. Kendini sert tahtada yatarken buldu. Eline kıymık battığından şüphe yoktu. Ertus onu kolundan sertçe tutup kaldırdı ve duvara sertçe itip güldü.

    Ertus'un pis sırıtışı onu her ne kadar sinirlendirse de, elinden bir şry gelmeyeceğini biliyordu. Ve her şey tam o sırada oldu.

Ertus'un yeteneği kayboldu.

   Gölgeler yerine geçti, ortamın hakimiyetini sessizlik üstlendi.

   "Ne... ne oldu?!" Diye böğürdü Ertus.

   Charoite bile bilmiyordu. Her şey aniden olmuştu. Sessizce başını "bilmiyorum" anlamında salladı. Bu Ertus'a bir cevap değildi.

   "Sen yaptın! Lanetini üzerimize bulaştırdın! Seni anneme ve babama söyleyeceğim Charoite! Sana çok işkence yapacaklar!"

   Sert adımlarla yürümeye başlarken tahtalar gıcırdıyordu.

   Kapı nüyük bir gıcırtıyla kapandığında Charoite, odada tek kalmıştı.

   Ne oluyor? Neden böyle bir şey oldu? Canımın yanmasını istemiyorum! Bu haksızlık! Her şeyi bilerek yaptığına eminim!

   Odada volta atarken dua okuyordu. Üç çift ayakkabı sesi merdivenlerden yükselirken, Charoite gözlerini yumdu.

   Kapı yüksek bir sesle açıldı. Şimdi dövmece oyunu başlıyordu.

   İlk baş Wergus tarafından ittirildi ve yere düştü. Glaria uzakta duruyor ve kendi sırasını bekliyordu. Ertus ise vahşeti anımsatan bakışlarıyla Wergus'u izliyordu.

   Aslında mantıksal açıdan bakılırsa Ertus da artık bir yeteneksizdi. Yani doğal olarak ailesinin onu dışlaması gerekiyordu.

Burası Ceatra'ydı. Burada sevgi yoktu.

   Wergus kemerini çıkarttı ve hızını kullanarak Charoite'a vurdu. Klasik bir geceydi denilebilir.

   Glaria, saçlarından tutup yerde sürümüş; Wergus ise tekme atıp kemeriyle dövmüştü. Ertus ise şoktan dolayı bu işte yer almamıştı.

   Her tarafı sızlıyor ve burnu kanıyordu. Elbette elindeki kıymıklarda ayrı bir acı yaratıyordu. Tüm ışıklar kapanmış ve tüm aile yatarken, Charoite burnunda tuttuğu bez parçasına sığınarak yamalı yorganın altında ağlıyordu.

   Günüm bu kadar berbat bitmemeliydi.

   Charoite sonunda ağlamayı kesmişti ve gözleri ağrıdığı için gözlerini kapatmıştı. Şimdi, kesik kesik hıçkırıyor, iç geçiriyor, burnunu çekiyor ve uyuyordu.

   Karanlık şekillendi ve insan halini aldı. Resmen süzülerek masanın başına geldi ve avcunu açarak mum oluşturdu. Mumu yaktı ve sessizlik içinde masaya koydu.

   Yaklaşık 1.80 boyunda, turkuaz saçlara sahip bembeyaz tenli birisiydi. Sağ gözü kırmızı, sol gözü ise mor renkteydi. Dizinin biraz altında biten siyah kaşe paltosu vardı. Aslında giydiği her şey siyahtı. Fötr şapkası bile.

   Gülümseyerek sandalyeyi çekti ve oturup günlüğün kilidini açtı. Yaptığı her şey büyük bir sessizlik içindeydi. Tüyü alıp mürekkebe batırdı ve günlüğün kapağına dokundu. Açtı.

   Rastgele bir sayfa açtı, ve yazmaya başladı:

   Sevgili Günlük,

   Demek buradaydın, seni aradım. Aslında bakarsan tahminimden çok daha farklı birisine denk geldim. Ben oldukça güçlü birisidir diye tahmin etmiştim. Fakat isminin Ertus olduğunu öğrendiğim çocuk ona lanet diye hitap ettiyse demek ki yeteneksiz. Ah... biliyorsun ben yeteneklerle besleniyorum.

    Kabul edelim, Ertus'un yeteneği güçlüydü. Ve bu güzeldi. Benim için... lezzetliydi desem?

    Kızın başını derde soktum. Ve günlüğümü kullandı! Bu korkunç bir şey! Neyse ki, yıllar öncesinden çaldığım yetenek sayesinde yazılarımı görünmez kılabildim. Aslında biliyor musun, bu kız da bana benziyor. Mesela bende seni ilk bulduğumda günlük olarak kullanmıştım.

   Sanırım senin başında duracağım vakit onun başında da durmuş olacağım. Başı daha çok derde girecek. Belki yeteneksizliğinden öledebilecek.

    Yararımadır belki. Kötü kimseler kötülerede yardım etmez sonuçta. Bu benim çıkarıma olur. Youhiri'nin tek avcısı ben olmalıyım. Başka kimseler değil.

   Ben Yuzaru ve bir yetenek avcısıyım. Tahtımda benden sonra kimse oturamayacak. Çünkü intikam ateşiyle tutuşanlar gazabıma uğrayacak. Tıpkı bu küçük kız gibi.

Tarih: 08.10.199×

   Günlüğü kapattı ve kilitledikten sonra mumu elini sallayarak söndürdü. Sandalyeden kalktı ve mumunu alıp odanın köşesine yürürken siyah bir dumanla ortalıktan kayboldu.

Yetenek Avcısı: Sevgili GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin