4. Bölüm

156 16 2
                                    

Arkadaşlar tüm okuyanlar yorumlar ve oylar için çok sağolun oylarımız artarsa daha hızlı bölüm koyucam. Yani herşey sizin elinizde. Bu bölümde bir konuşma çoğunuzun okuduğu "Kumsaldaki Meteor" hikayesinden bir parçaya benziyor. Ama olaylar tamamen farklı durum tamamen farklı. Sadece bir konuşma benzer. Yanlış anlaşılma olmasın diye söylüyorum. Hepinize iyi okumalar... :))

Sarp Arda'ya yumruk atmak için hazırlanıyordu ki paniklediğimi hissederek elini havada yakladım.

Şu an tam aralarında duruyordum. İkisinin de kasları gerilmiş dişleri sımsıkı sıkılmıştı.

"Saçmalamayın yaa çocuk azcık bira döktü diye kavga çıkarmak nedir? Lütfen sakin olur musunuz?"

"Sen karışma!" ikisi de aynı anda söylemişti fakat biri bile gözünü kaçırmamış birbirlerinin gözlerinin içine bakmaya devam ediyorlardı. Umutsuzluğun içimi kaplamaya başladığını hissediyordum. Merdivenlerden gelen bir sesle irkildim.

"Alev, ne oluyo orda?"

Tanrım bu Rüzgar'dı. Küçüklüğümüzden beri yan yana evlerde yaşıyorduk. Annelerimiz bizi aynı gün doğurmuş, hastanede tanışmışlardı. Yan yana iki ev almışlar, anneler buluştukça biz de birlikte oyun oynardık. Küçükken benimle devamlı uğraşırdı. Büyüdükçe bağlarımız birazcık kopsa da birbirimizin peşini hiç bırakmamıştık. Ve işte oradaydı. Aynı okulu seçmiş ama tüm gün birbirimizi oryantasyonda görmemiş olmalıydık. Sonuçta okula katılan herkes oryantasyona gelmek zorundaydı. Üzerine yapışan siyah tişörtüyle kaslarını rahatlıkla görebiliyordum.

"Rüzgar yardım et başlamak üzere olan bir kavga var!"

Herkesin bizi izlediğini fark ettiim ama umrumda değildi. Ve tam benim dikkatim dağılmışken. Arda beni sollayarak Sarp'a yumruğunu yapıştırmıştı. Sarp afallayarak Ardanın tam gözünü hedef almıştı. Arda'nın gözü kanlanmaya başlamıştı ki Rüzgar'ın kavganın ortasına doğru koştuğunu fark ettim.

Aralarına dalarak onları birbirinden uzaklaştırdı. Fakat ayırırken dudağına bir darbe almış olmalıydı ki kanıyordu. O sırada Sarp'ın arkadaşları da lobiden birinci kata çıkıyorlardı. Sarpı da çekiştirerek yanlarına aldılar. Ama Sarp hiç sakin gözükmüyordu.

"Bu iş burada bitmedi piç kurusu!" Arda'nın sesi yankılanırken Rüzgar'ın yanına koştum.

"Rüzgar iyi misin yaa off benim yüzümden oldu off ama napıyım birbirlerine girdiler son anda yetişmeseydin biri fena yaralanacaktı.Çok özür dilerim yaa." Biraz hızlı mı konuşmuştum neydim?

"Alev, sakın ol canım bir şey olmaz minik bir yaradan, iyiki beni çağırdın yoksa arada kalırdın. Zaten sen kendine kızmakla beni üzüyosun söyliyim" bunları söylerken gülümsüyordu. Ben de gülümsedim.

"Geliyosun, pansuman yapmadan bırakmam seni ona göre!"

Revire benzeye bir yer aramaya başladım. Arda'nın yanından geçerken oldukça kıskanç diyebileceğim bir bakış attı. Arda kızkanmış mıydı yok canım olamazdı. Ben neyiydim ki onun kıskancak beni Rüzgardan? Iste simdi saçmalamıştım. Kendi kendime kızarak pansuman odasına girdim.

Hemşireden biraz gazlı bez isteyerek çıktım.

Otelin cafesine oturmakta karar kılarak yerleştik.Gazlı bezle dudağını silerken o da konuşmaya çalışıyordu.

"Şaşırdın mı beni burda görünce artık aynı okuldayiz?"

"Şaşırdım ve baya sevindim aslında beni kollucak bir kardeşim var artik amaa susarsan ve dudağini oynatmassan daha da sevinicem" İkimizde kıkırdadık.

Gülümsemesi sönerken kaşlarını kaldırdı. Kafasını sabit tutarak aşağıya baktı.

"Beni arkanı kollayan bir kardeş olarak mi görüyosun?"

Yüzü ciddileşmiş ve ne yalan söyliyim kırılmış duruyordu. Ona kardeşim dememi istemiyor muydu?

Ama o küçüklükten beri kardeşimdi. Ben ona öyle seslenmesem de hep benim için orada olduğunu bilmek güven verirdi.

"Rüzgar, biz senle artık bebekliğimizi paylaştık kardeşim olarak görmem doğal değil mi sence?"

"Ben sadece.. daha fazlası... boşver"

Kolundaki saate baktı.

"Pansuman için çok, saol acısını dindirdin. Yarın görüşürüz." Gülümseyerek uzaklaştı. Ama sanki kırgın bir gülümsemeydi bu anlam veremesem de...

Saate baktığımda 23.45 olduğunu gördüm. Uykum yoktu ama yatağa girince geleceğini biliyordum. Yarın yine uzun bir gün olucağını düşünüyordum ki cafenin kapısına yaslanmış olan Arda'yı gördüm.

"Neden beni yalnız bıraktın?"

"Arda, sarhoşsun sen.."

"Neden beni yalnız bıraktın dedim! Neden? O rüzgar mıdır nedir onun yarasını sardın? Benim yaram kalbimde sarması zor olduğu için mi ha!"

"Arda kendine gel, o benim bebekliğimden beri arkadaşım dudağını patlattınız çocuğun, senin bir şeyin yok ki. Ve bak Irmak la olanlar için gerçekten üzgünüm ve elmiden ne gelirse yarın kafanı rahatlatmanı sağlıycam ama şimdi uyumamız gerekiyo."

"Sen neden bu kadar iyisin? Irmak'ın yaptıklarını öğrendikten sonra benim için kanatsız bir melek oldun ben burda durmuşum sana kızıyorum.."

"Peki neden kızdı-.. herneyse Arda şu an iyi değilsin gel odalarımıza çıkalım istersen."

"Hayır ilk önce sorunu cevaplıycam. Neden kızdım biliyo musun? Çünkü kıskandım Alev, kıskandım! Irmak beni bu kadar sevmeyip bir köşeye attı ama sen Rüzgar'ın en küçük olayında bile yanına gittin.."

"Benim de sana ihtiyacım var Alev sana ihtiyacım var!"

Az önce Arda bana ihtiyacı olduğunu söylemişti! İnanamıyordum! Ne saçmalıyorum ki ben? O sarhoştu. Yarın büyük ihtimalle söyledikleinin yarısını hatırlamıycaktı. Ama şu an beni çekim gücüne almıştı. Bana bir adım daha yaklaştı. Artık nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Burunlarımızın arasında çok az bir mesafe vardı. Ve bir anda gözleri dudaklarıma kaydı..

İki seçeneğim vardı. O sarhoştu ama ben değildim ve eğer buna izin verirsem yarın benim için açıklamak fazlasıyla zor olabilirdi. Ya da anı yaşayabilir elimde olan şeyleri değerlendirebilirdim. Sonuçta fırsatlar elimize tek bir kez geçiyordu. Karar vermek zorundaydım, dudaklarımız buluştuğunda herşey için çok geç olabilirdi..

StepbrotherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin