Yazar gözlerini kızdan alamıyordu. Onu yazacaktı ama yine onu izlemekten yazamıyordu. Yemeden içmeden kesmişti onu yeşil gözler. Gülünce en içten parlayan o yeşil gözler. Ağlarken hafifçe kızaran, gözyaşlarını saklamak ister gibi nereye bakacağını bilemeyen yeşil gözler. Sinirlenince sanki üzerine kara bir sis çöken yeşillik. Kirpiklerini bile ayrı seviyor Yazar. Tek tek seviyor. Hepsinin hakkını vermek istermiş gibi seviyor.
Yazar düşündü.O saçların arasında dolaşan rüzgar ne şanslı! Kor gibi kıpkırmızı saçlar. Rüzgar ile sallandıkça sanki alev gibi parlayan saçlar. Yeşilliğin üzerinde onu korumak istermiş gibi duran perçemler. Omuzlarından aşağı şelale gibi dökülen alev kırmızısı teller. Her bir tel için tüm evreni yakar Yazar. Asla pişmanlık duymaz bunun için. Her bir tel Yazarı yakıyor çünkü. Kızın saçları güneş gibi kokuyor. Güneş gibi yakıyor. Güneş gibi parlıyor.
Kızın dudakları görülmemiş bir şekilde. Yazar için dayanılamaz bir çekicilikte. Dudakları kuruyunca oluşan boydan küçük çizgileri de seviyor Yazar. Her milimetresini öpmek için neleri feda etmez ki? Şeftali pembesinin bir ton açığı. Öyle tatlı öyle hoş bir renk. Yazar kızın dudaklarının her hareketiyle kendinden geçiyor.
Dudaklarını taşıyan hafif kavisli çenesi. Çenesinden yukarı gözleriyle değil dudaklarıyla çıkmak isterdi Yazar. Elmacık kemiklerine ulaşmak ve orada bir ömür yaşamak. Çıkık elmacık kemikleri zayıflıktan belki ama apayrı bir hava katmış. Elmacık kemiklerini ısırmak istedi Yazar. Canının yanmasını bile umursamadan ısırmak.
Kızın kardan daha beyaz boynu sanki ışıl ışıldı güneşin altında. Kızın her hareketi ile daha belirgin olan köprücük kemiği. Yazar'ın sayfalarca anlatsa yeterli bulamayacağı köprücük kemiğini tek kelimeyle ifade etmek gerekirse; ölünesi. Uğruna ölünesi. Tam olarak bu.
Boynundan kollarına ve en sonunda kızın küçük nasırlı sol eli. Ömrünün sonuna dek. Elleri buruş buruş olup titremeye başlayana dek. Kalbi son kez atana dek o eli tutmak istiyor Yazar. O el en çok yazara yakışır.
Kızın yeşil gözleri dükkandan çıkarken bir an Yazar'ın yorgun gözleri ile çarpışıyor. Kız kaşlarını çatıyor. Ne bakıyorsun der gibi. Yazar'ın bir türlü göremediği sağ elini kaldırıp gösteriş yapıyor. Yazar yaralanıyor. Kızın parmağında parlayan küçük yüzük kalbinin başka birine ait olduğunu anlatıyor. Yazar anlıyor. Bu sevdanın rengi kara. Katran karası.Bu aşk imkansız.