KARAN-1

93 15 0
                                    

Bazı aşklar ilk görüşte değildir bazen, sadece senin öyle bilmen gerekir. Altında yatan maziyi savurursun gazel misali bilincinin ücra köşelerinde... Ama mazidekiler hiçbir zaman kaybolmaz sevgileri yine bulur bizi, kaçınılmaz son işte, bumerang gibi ...

"Sen bir nefes aldığın her an sen bir özlem içimde pek buram buram kimse anlamaz bende aşkını sen bir çocuk gülen yerinde duramayan"

alarmıma gözlerim kapalı eşlik ederken gözlerimi açtım, gerçekten sabahları sevmemin tek nedeni bu diye düşünür oldum artık. Telefonu elime alıp alarmı kapattım ve oturur vaziyette gerindim yerimde, bu yine de esnememe engel olamadı tabii ki ama okula koşarken yeterince açılacağımdan eminim. Ayağa kalktığımda her zaman olduğu gibi sağ bacağımdaki geceliğin paçasını aşağı doğru çekiştirdim, nalet olası şey her gün inatla yukarı kıvrılıyordu. En son bacağıma 'biliyorum canım en sonunda ben kazanacağım bu savaşı' bakışı attıktan sonra lavaboya gidip günlük ihtiyaçlarımı karşıladım. Tam elimi sabunla yıkarken bi tarafın kaşınır ya ben de elim sabunlu olmasına rağmen tabii ki de kaşıntımı durduramayıp orası kıpkırmızı olana kadar kaşıdım. Sonra da elimde kalan çok az köpükle elimi yıkadım, aynaya baktığımda sola kayan topuzumu sağa doğru kaydırmakla epey bir efor sarfettim. Sanırım bu da sol tarafta yattığımın bir göstergesi 'Aferin sana bir FBI olayının daha sonuna geldik ' diyen iç sesimle işimi bitirip içeri girdim odam tabiri caizse ahırım farklı bir düzene sahipti. Yatağım mavinin tonlarını zikzak olarak sunan bir örtüm lila başlığa sahip, lambam ve halım siyah beyaz istanbul dekorlu gri küçük masam, beyaz sandalyem ve boydan aynam ile mini bir odaydı. Dolaplarım beyaz hafif bir nakışla zarifleştirilmişti. Tabii bu sevimli odayı tasarlayan ben değildim herkes gibi ebeveynlerim fikrimi almıyor ya da benim yeniden dekore edecek param da yok kısacası. Ama ben de bu odayı Fenerbahçe armaları, futbolcu posterleri ile kendi havamı oluşturmuştum. Ve şuan gördüğüm dağınıklıkları size anlatamayacağım çünki baş karakter olarak pasaklı diye anılmak istemem açıkçası. Neyse sabah soğuk olduğundan kollarımı sıvadım sonra da bir ceymins mond misali bakışlarımla kollarımdaki tüylere baktım gerçekten de dedikleri gibi üşüyünce diken diken oluyormuş bunlar vayy bunu yüz temel bilgi kitabıma aktaracağımı aklıma not ettim. Kızaran tarafımı kaşınmadığım halde tekrar birkaç kez kaşıdım ve nihayet dolabımı açtım. İçinden okul üniformamı çıkartıp üzerime geçirdim. Formamız gri bir lakos lacivert bir kumaş pantolondan oluşuyordu. Şahsen onu severim sevmem değil pek de takmıyorum forma formadır hacı. Saçlarımı da iki yana hafif atarak kendime boy aynasından bir baktım. Saçlarım uzun denecek kadardı ve düzdü bu yüzden çevrem ara sıra düzleştirici kullandığımı düşünse de gülüp geçiyordum sadece. Ela gözler, uzun kirpikler ve dolgun dudaklara sahiptim. Bunların yanı sıra kilolu olmam bunun dezavantajıydı. 1.65 olmama rağmen 58 kilo olmam bazen dalga konusu olabiyordu. Aslında zayıf olsam daha iyi belki ama bunu pek de taktığım söylenemez. Aynadan ayrılıp siyah fakat rengarenk kalpli çorabımı özenle giydim. Kim istemezdi ki siyah nike çorap fakat ablam sağolsun benim alışverişlerimi kendisi yaptığı için onun kurbanıyım affedin. Annemin odadan çıktığımdan beri yaptığı konferans sonrası hızlıca okul çantamı ve nike çakması siyah ceketimi usulca aldım kapıdan çıktığımda annemin odamı açıp beni aradığı ve bulamadığında bütün odaları gezip en sonunda söylenip pes ettiğine adım kadar eminim. Küçükken de böyleydi zaten beni yoldan çevirip elime peynirli domatesli bir sandviç verip ceketimin önünü kapatıp gönderen biri. Artık alışıyorum sanırım buna. Ama annem de yaşım gerekçesiyle bu çocuksu davranışlarından vazgeçmiş olmalı. Kulağımda çalan "Velet - Hara Lo" eşliğinde hafif tempolu yol ayrımına geldim, orada bana ellerini kavuşturarak bekleyen kardeşime bir gülümseme gönderdim. Gerçekten onunla arkadaş olduğum için çok şanslıydım.

PAMUK ŞEKER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin