Hikaye çoğunlukla Zayn'in ağzından olacak ama bu bölüm değil.
&
ZradfordboyZ ❤️
"Tanrım, bu kabus olsun!"
Gözlerimi alarm sesine açtığımda önümü bile göremiyordum ancak alarm sesine karışan bir bebek sesi hayattan ayrılma isteğimi körüklüyordu.
"Zayn," diye seslenirken omzundan dürttüm. "Zayn, Nicole ağlıyor."
"Tüm gece ben baktım, London. Haydi hayatım. Uyumak istiyorum."
"Anne."
Derince nefes aldım ve gözlerimi ovuşturarak yataktan kalktım. Tüm gece ben de uyumamıştım. O bebek bakıyor diye yan gelip yatmamıştım. Yine uykusuz uyandığım bir sabaha bebek ağlaması ile uyanmak cidden sinir bozucuydu. Aklımdaki düşüncelerle beşiğe geldim ve Nicole'ü beşiğinden aldım.
"Bebeğim, uyu. Haydi."
Salya ve sümüğü omzumu ıslatırken midem bulandı ama onu sakinleştirmeye devam ettim. "Ben üç tane doğuran beynime sokayım." Onu diğer omzuma yatırırken yatak odamızdan çıktım ve kızların odasına doğru yürümeye başladım. Kapıyı araladığımda hala uyuduklarını gördüm. Tabii bütün gece beşik sallamamışlardı.
"Kayla!"
Pembe örtüsü yerde topak olmuştu. Bacakları duvara yaslıydı. Üstü açılmıştı. "Anne, beş dakika daha." Sabrımın son boyutu daha uyanmamın beşinci dakikasına bile girmeden tükenmişti.
"Kayla, uyan! Okula geç kalacaksın!"
Nicole kendi kendine gülerken öteki yatağa geçtim. "Nina." diye seslendiğimde sesimi duyar duymaz kalktı.
"Günaydın anneciğim."
"Günaydın."
Yerde duran oyuncağa bastığında dengesini kaybedip yere düştü ve kucağımdaki Nicole ile aynı anda ağlamaya başladılar.
"Tanrım, bu bir kabus olmalı."
"Anne! Anne! Anne!" diye ağlamaya başlayan Nina, kucağıma gelmek için daha da ağlamaya başladı. Uykusuz halimle iki çocuğu taşımak dünyanın yükünü taşımakla eş değerdi. "Gel, gel annem sen de bana. London zaten alışkın."
"Kayla! Uyan sende!" diye son kez bağırdıktan sonra kucağımda iki çocukla birlikte odadan çıktım. Kahvaltı ve beslenme çantası hazırlamam gerekiyordu. Sıkılmıştım, bunalmıştım ama yapmak zorundaydım. İkisini koltuklarına oturttuktan sonra işe giriştim. Yarım saat içinde her şeyi hazırlamıştım. Kayla'nın salatasını, Nina'nın sandiviçini hazırlamanın yanında kahvaltılarını bile yedirmiştim.
"Anne, portakal suyu!"
"Hemen." dedim üstüne vurgulayarak. Anne değil, hizmetçiydim. Taze sıkılmış portakal suyunun olduğu sürahiden bardağı doldururken belimde hissettiğim ellerle irkildim. "Günaydın güzel karıcığım." Belimi kavrayan parmakları sıkı sıkıya yerleşirken boynuma öpücükler bırakmaya başladı. "Rahat dur!" diye söylenip ellerini belimden çektim. "Çocukların önünde." Portakal suyu bardağını masaya koydum. "Al, anneciğim."
"Anne! Ekmekler!"
"Ben hallederim." Zayn, soğuk bir sesle de olsa Nina'ya cevap verdi. İstediğim aile ortamı bu değildi. Şeytana uyup evlenmiştim. Genç yaşta anne olmuştum. Şimdi ise en büyüğü 8, ortancası 6 ve en küçüğü 2 olmak üzere üç tane kızım vardı. Henüz 27 yaşındaydım... Telefonum ise sabahtan beri susmuyordu. İş yerinden aranıp duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken but golden hearts || malik
Fanfiction"sana eğer gidersen hiçbir şeyin aynı kalmayacağını söylemiştim." zm || ©lueksbarbie 4718