Başlama tarihini ve saatini alayım?
•••
Kalbim çiğnenip tükürülmüş bir nesneydi. Sol yanımda taşıdığım bundan ibaretti. Hissediyordum dilime yayılan o zifiri kan tadını.
Kalbimin kanı; siyahtı, acıydı, küftü.
Taşıdığım bu nesnenin varlığı canımı sıkıyor, etlerimi lime lime parçalara ayırıyordu. Göğsüm mengeneyle sıkılıyordu ve bu durum canımı fazlasıyla yakıyordu.
Ölecek olmanın verdiği can sıkıntım; misliyleydi.
Esen her rüzgar içimden geçerek süzülüyordu. Bir zamanlar aynaya baktığımda gördüğüm harabeyi özlüyordum, çünkü artık göremiyordum. Bir gün aynayı da yitireceğim korkusu boğazıma bir hıçkırık gibi yerleșiyordu. Bir kalbim vardı evet, ama onun durumu belliydi. Gün geçtikçe eriyor, ben olmaktan uzaklaşıyordum.
"Kendini bugün nasıl hissediyorsun, Narin?" Gözüm koluma takılı serumdan damlayan küçük sıvıdaydı. Her gün aynı soruyu duymaktan sıkılmıştım.
"Ölmek üzere olan bir insan nasıl hissedebilir ki?" Gözümü baktığım yerden ayırmıyordum.
"Seni anlıyoru-" ruhsuz kahkaham odanın duvarlarına çarpıp, odada bulunan insanların kulağına dolduğunda irkildiklerini hissedecek kadar ilerlemiş duyulara sahiptim.
"Siz hiç ölümle aynı yastığa baş koydunuz mu?" Dedim ve kafamı saçına hafif aklar düşmüş, masmavi gözleriyle beni inceleyen doktora çevirdim. Gözlerinin içerisine baktım. İrkildi. "Ben söyleyeyim; koskoca bir hayır! Ama ben yıllardır, aynı yastığa baş koyuyorum. Nefesinin yüzüme çarpmasını, bana her dakika ölümü hatırlatmasını seyrediyorum." Bakışlarımı tekrar çektim ve serumdaki damlalara sabitledim. Kimse beni anladığını söyleyemezdi.
Ben yıllardır ölümle arkadaş olmuş o kızdım.
Posası çıkmış bir kalple yaşıyordum. Benim canım bana yetmezken, başkalarına can vermek için çabalamayı bırakalı bir kaç yıl olmuştu. Kendim alamadığım nefesi, başkalarına vermiştim. Sırtımda bir kambur gibi taşıdığım ömrümü bitiren hastalıkla mücadele etmek beni artık yoruyordu. Ölecek olduğumu bildiğim halde savaşmaktan bıkmıştım. Dünyanın hiçbir yolculuğu, bu kadar can yakıcı olmayacaktı. Kendimle birlikte yok ettiğim insanlaraydı artık canımın sızısı.
Ben kabullenmiştim, ölümü.
Vuran bir ayakkabıdan farkı yoktu göğsümün. Tüm şiddetiyle sarsarak sıkıyordu beni. Koşarak gitme isteği dolduruyordu her bir uzvumu.
Koştum, gittim!
Kapandı gözler, sustu dünya!
•••
Merhaba, yeni bir hikayeyle geldim. Diğer hikayelerimde olduğu gibi seveceğinizi Ümit ederek geldim.
Uzun bir zaman bölüm gelmeyecek. Toparlamak ve diğer hikayelerimi rayına oturttuktan sonra inşallah bu hikayede kavuşacağız.
Her hikayemde olduğu gibi bunda da desteklerinizi esirgemez yanımda olursunuz, inşallah.
Yorumlarınızı bekliyorum.
Kirpik uçlarınızdan öpüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELİMİ SANA BULADIM / Yakında
General Fiction"Aç kollarını, kaburgalarının arasındaki cehennemi sarmak istiyorum." Ölmekle yaşamak arasındaki o ince çizgide adımlayan gözleri soluk soluğaydı. "Yak beni alev alev, çekinmiyorum." Gök gürledi. "Gözlerinde bin bir sükut feryat ediyor. Derin ka...