Hayatım saçma bir düzen içindeydi. Kimilerine göre mutlu olmam gerekliydi ama değildim. Aptalca espriler yapan aslında komik olmayan çocuk olmayı seviyordum. Birilerinin bana gülmesini hep sevmiştim. Ama hayranlık duyanların olması başka bir boyuttu. Ve galiba buna asla alışamayacaktım. Belki de artık cidden yapmacıktım. Belki de bu dünyada hayatta kalmanın yolu buydu.
Bütün bunlar başladığında 16 yaşındaydım. Ünlülük zımbırtıları yani. Aslında ben istemeden olmuştu. Bunun için uğraşmamıştım. Sadece olmuştu işte. Ve geçen 2 yılda her şey değişmişti. Ya da çoğu şey. Artık tek yapabildiğim içinden çıkamadığım bu akıntıda yüzmeyi öğrenmek en azından boğulmamaya çalışmaktı. Ki bu lisede hayatta kalmaktan bile zordu.
"Şarkıyı hala değiştirmediğine göre başka alemlerdesin."
"Ne?"
"Senin şarkın çalıyor oğluşum. Genelde bu çirkin sesli de kim diyip değiştirirsin ya." dedi annem gülerek.
Odaklanmamla kendi sesim kulaklarıma doldu. Neden bir insan patatese şarkı yazardı ki? Ben bile buna cevap bulamıyordum. Yazmıştım işte.
"Patatesin altın olduğunu bu zamanlarda şarkın daha anlamlı geliyor." diye dalga geçti annem.
"Soğana da yazayım ister misin?"
"Yok sen yazınca değeri artıyor. Nurcanişkom canım diye şarkı yaz."
"Anne. Biraz normal olsana."
"Ne? İnsanlar annelerine şarkı yazmalı."
"Anam canım anam bir susta rahatıma bakam."
"Keske zekanı ve mizahını babandan almasaydın." dedi annem iğrenir gibi.
"Hani güzellik okey. Yetenek okey de. Onlar benden olduğundan yani. Gerisi fos be."
"Babama söylerim seni akşam."
"Söylersen söyle banane." demesine karşın göz devirdim. Bir de son derece tuhaf bir aileye sahip olma meselem vardı. Ona hiç girmeyecektim zira çıkamazdım.
Nihayet okuluma gelmemizle annemin yanağından hızlıca öpüp kendimi dışarı attım. Bir mezun olamamıştım şu lanet yerden!
Oflaya puflaya okula girdim. İlk zamanlar "Doğa sen ünlü mü oldun eheheheh?" diye gelenler çok olsada millet alışmıştı. Zengin çocukları olduklarından zaten birilerinin peşinde dolanmaktan hoşlanmıyorlardı zannımca. Sınıfıma girdiğimde Beste somurtarak bana bakmaya başladı. Beste asla sessizce küsmezdi. Küstüğünü belli etmek için elinden geleni yapardı. Gelecekteki eşine Allah sabır versindi yani.
"Ne oldu sana yine?" dedim çantamı sandalyeye atıp sıranın üstüne oturarak.
"Birde soruyor musun sen ya?" diye homurdandı.
"Ben gerizekalıyım. Tabi soracağım."
"Doğru öylesin." dedi Beste beni onaylayarak.
Bir süre neden bana küstüğü hakkında kritik yaptık çünkü kendisi de unutmuştu. Sonra da ders başlamıştı zaten.
"Doğa, daldın gittin. Söylesene bu bileşiğin sistematik okunuşu ne?" dedi sayın kimya hocamız.
"Bir şey alkan ama tam çıkaramadım."
"Alkolleri işliyoruz Doğa."
"Şanslıyım ki alkolik değilim." dedim dünyanın en kötü mizah faciasına imza atarak.
"Hocam çokta şaapmayın konseri gec bitmiş uyuyamamış." dedi Beste bana sert bir şekilde vurarak.
Genelde hocalar beni sevmezdi. Ya da severlerdi. Pek emin olamıyordum. En azından bedava konser şansları oluyordu. Bence sevmelilerdi.
Favori dersim olan Matematik ve beden eğitiminden sonra öğle arası için okul bahçesindeydik.
"Yazar mihazını kaybetmiş galiba. Boş yapıp yapıp siliyor." dedi telefonuna bakan Beste.
"Ne diyon Beste?" dedi Mehmet.
"Boşver sen anlamazsın."
"Ben de anlamadım."
"Sen de anlamazsın."
"Seni kimse anlamıyor." dedi Mehmet atarla.
"Of sussana sen."
Sessizce yakın arkadaşlarımın atışmalarını izledim. Tipik bir liseli gibi hissetmek. Galiba bunu seviyordum.
...
Yazamıyorum ey ahali ağlamak istiyorum
Ciddi manada depresyona girdim galiba anafora günde 2 kelime falan yazıyorum bir kac hikayemi silesim geliyor
DELİRDİM
BY
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APTAL (BOYXBOY // TEXTING)
ContoDoğa'nın alternatif evren hikayesidir. İsterseniz onu okumadan da bunu okuyabilirsiniz tabi.