Final

8.9K 562 260
                                    

Kamer

(Y.N: İlk ve son defa Kamer'in ağzından yazıyorum çok heyecanlıyım.)

İnsanlara güvenemiyordum. Arkadaşlıklar ve ilişkiler benim açımdan hep zor olmuştu o yüzden. Hep soğuk durduğum için insanlar benden kolay bıkardı. Nasıl ünlü ve etrafında bir sürü insan olan birini kendime çektim hiç bir fikrim yoktu.

Mesaj atarken kafamki şey aşağılamak değildi aslında ama cevap vermeyeceğini düşünüp saçmalamıştım. Doğa Alpay, dikkatimi çekmişti. Hayran olmak gibi değildi ama hoşuma giden bir tarzı vardı tabi bunu ona itiraf edemezdim.

Şimdiyse tamamen kendisi hoşuma gidiyordu. Doğal ve komikti. Rezil olduğunu düşündüğü saatlerde bile inanılmaz eğlenmiştim ve o da benden sıkılmamıştı.

Mekana giren sarışına bakıp gülümsedim. Sevimli bir şekilde sırıtıp yanıma geldi. Kollarını sarılmak istercesine açtığını ama hamle yapmaya çekindiği farkettim. Resmen hiç bir şeyden çekinmeyen Doğacan Alpay benden çekiniyordu. Sandalyeden kalkıp bir adım ileri attım ve kollarımı beline doladım. Anında o da bana sarılırken gülümsedim.

"Bu seferki randevumuz çok harika olacak." dedi geri çekilip yüzüme bakarak. Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.

"Bana şarkı söyleyeceğin için heyecanlıyım." dedi ve mekandan çıkmak için yürümeye başladı. Peşine takılıp ard arda sıraladığı cümleleri dinledim.

"Nereye gideceğiz?" diye sordum. Dün beni aramış planını anlatmıştı. Sadece  "Olur." demiştim.

"Bir çok yere."

"Olur."

Mekandan çıkıp markalı pahalı motorunun önüne kadar geldik. "Hala araba ehliyetim yok. Motor senin için sorun mu? İstersen senin arabanla gideriz. Ama bence gitmeyelim. Niye gidelim ki?"

"Sorun olmaz." dedim. "Saçları dağılsa  haber olacak sensin."

"Dağıtan rüzgarsa haber olmaz. Merak etme." diyerek göz kırpttı. Bagaj kısmından aldığı kasklardan birini bana uzatıp diğerini kendi taktı. Bir şey demeden kaskı taktım. Zaten aklıma diyecek tek kelime gelmiyordu. 18 yaşında birinin bana lisanımı unutturması son derece ilginçti.

İlk geldiğimiz durak ufak tefek, şirin bir cafeydi.

"Kendin pişir kendin ye temalı bir yer burası. Sana vasıfsız olmadığımı göstermek istedim yakışıklı prens."

"Yemek yapmakta pek iyi değilim." dediğimde sırıtarak elini yumruk yaparak havaya kaldırdı. "Bingo ben kazandım, şimdiden 1-0."

"Ödül var mıydı?"

"Evet. Öpücük falan filan."

"Her şekilde bir öpücük olacaksa kim kazanıyor ki?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Doğa gülümseyerek omuz silkti. "İşin eğlencesi de bu."

Cafeye girdiğimizde kimsenin garip bakışlarını çekmemiştik. Bu hoşuma gitmişti. Tuhaf tipte masamıza oturduk gelen menüde yemekler ve yapım süreleri vardı. Harbiden kendin yapıyordun.

"Gerçekten kendin yapıyorsun öyle mi?"

"Ben de onu dedim ya."

Kafamı sallayıp menüde göz gezdirdim. "Bir de pişmesini mi bekleyeceğiz yani?"

Kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Beklemek istemez misin?" Yüzündeki ifade ciddiydi.

"Sorun değil." dedim. "Birlikte bekliyoruz sonuçta."

"Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Az önce neler dedin sen?"

"Seninle flört ettim."

İnsanları unursamadan yüksek sesli konuşmaya başladı. Ellerini yanaklarına bastırmıştı. "Aman Allahım neler oluyor hayatta? Nerelere geldik biz?"

"Sakin olsana." dedim elimi dudaklarına bastırarak. "Rezil oluyoruz."

Elini elimin üstüne koyarak parmaklarımı öptü. Kaşlarımı çatıp baktım sadece. Oysa hoşuma gitmişti.

Elimi yavaşca elinin arasından çekip yutkunmamaya çabaladım. Sessizliğime karşın hafifçe kıkırdadı.

"Eee ne sipariş etmeliyim?" Diye sordum.

"Ne yapabilirsin?"

"Hiç bir şey."

Bir kez daha güldü. "O zaman kek al."

"Basit mi ki?"

"Yani. Pişiren de değilsin sadece malzemeleri alıp karıştıracaksın. Sonra süsleyeceksin tabi."

"Peki." Dedim sadece. Siparişi vermesinin ardından malzemeleri getirdiler. Gerçekten şu an burada oluş sebebimi sorguluyordum. Gram yemekten anlamıyordum ben. Pişiren ben olsam kesin yakardım mesela.

Doğa işine dikkatla yapmaya başladığında sessizleşmişti de. Bitmek bilmeyen sözleri duraksamıştı. Hiç düşünmeden önümdeki undan bir tutam alıp yüzüne attım. Çocukluktu bu ama bazen olgun olmak istemiyordum.

"Bana ergen diyene bak." Diye homurdanıp burnundaki unu elinin tersiyle sildi. "Baksana işine."

"Canım sıkıldı."

"Dengesiz birisin." Derken itinayla yaptığına devam ediyordu.

"Kurabiye mi yapıyorsun?"

"Evet."

"Peki." diyip ben de malzemeyi karıştırıp ufak tepsiye döktüm. Pişmesi için götürmelerinin ardından Doğa'ya baktım. Hala biraz un vardı yüzünde. Masadaki ıslak mendille elimi silip ellerimi masaya bastırdım. Başka bir mendille unu silesim gelmişti.

Az önceki ciddiyeti anında kaybolurken yine hızlı hızlı konuşarak bir şeyler anlatmaya başladı. Arkama yaslanıp dinledim.

Pişen tatlılarımızı ve süs malzemelerini üzerine koyup gittiler. Kekim tam kabarmamıştı ama.

"Seninki harika görünüyor." Dedim. "Ben niye onu yapmadım?"

"Benimkinden yersin." Dedi gülerek. "İçi ahududu sosu dolgulu kurabiye."

"Benimki de kek. Düz."

Masadaki pudra şekeri kutusunu alıp kurabiyelerine ekmeye başladı. Ben de rengarenk şekerleri rastgele kekimin üzerine serpiyordum.

Sandalyesini benim yanıma ittiğini duydum. Kafamı yana çevirip dibime girmiş bedene baktım. Elindeki kutuyu kaldırıp yüzümü bir hızla pudra şekerine buladı. "İntikam."

"Ben bir parça atmıştım insafsız. Kim temizleyecek bunu?"

Anlayamadığım bir şekilde etrafa baktı. "Ben temizlerim." Demesinin ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Dilini dudaklarımın üzerinde hissediyordum. Ne yapacağımı bilemeyerek öylece kalakaldım. Ellerimi beline dolayıp öpücüğü uzatma dürtüme karşı çıkıyordum. Bir cafedeydik ulan. Geri çekilip sırıttı.

"Dudağındakini hallettik."

"Yine pudra şekeri dökebilir miyiz?"

"Hallederiz." Derken sandalyesini geriye itti. "Pudra şekeri olmadan."

"Olur." Dedim.

"Olduk o zaman."


.... ....

Kim ne derse desin ben bu finali sevdim hem giderayak öbüştüler de nckskcks

Devam edemiyordum cok sorry

Yazın 3 tane text olmayan kurgum olacak bence cokzel olcaklar bi tanesi burada bi yerde olan bi karakterinki olabilirrrr yani insallah

GO AWAY ARTIK ZISAN

APTAL (BOYXBOY // TEXTING)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin