▪ 1. Bölüm ▪

68 6 2
                                    

¤ UMUT ETMEZSE İNSAN ÖLÜR ¤

“Deren!”

Evet, bendim? Kulağımda adım yankılanıyordu. Uyuyor muydum? Uyuyordum. Gözlerimi zorla yarım bir şekilde açtığımda, sesin annemden geldiğini anlamıştım. Annem panjurları yarıya kadar kaldırmıştı, güneş odamı aydınlatıyordu. Bu nedenle uyuyamıyordum. Neden her sabah aynısını yaşıyorum ben! Uyanmak istemiyordum. Uykumu terk edemiyordum, o da beni terk etmiyordu çünkü. Bir kere kaçtı mı kolay kolay gelmiyordu, bu nedenle uyanmak istemiyordum tatlı tatlı gelmişti işte. Okul yüzünden uyandırıyordu beni annem. O olmasa uyandırmazdı ki! Zar zor uyandığım yarım uykumu terk etmek zorunda idim. Yatağımda doğrulduktan sonra takvim çarptı gözüme. Hayatımda bir çok şey değişmişti. Meselâ Gökhan yoktu, artık. Sekiz yıl olmuştu gideli. Hepimiz büyümüştük. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Henüz on sekiz olmasam da, bende olgun biriyim! Gittiği günü unutamıyordum. Aklımdan çıkmıyordu, çıkmayacaktı da. Vedalaşmadan kaçmıştım oradan, arkamdan gelmesini istemiştim sanırım. Hatta beklemiştim ama gelmemişti. Her zaman yapmış olduğunu bu sefer yapmamıştı. Neden gelecekti ki? Başına bela olmaktan başka hiçbir şeye yaramıyorum. Yani yaramıyordum. Gitti işte, beni bırakıp gitti.. Şey yani bizi.

Geriye Dönüş

Daha yaşlarımız 9 ile 11 arasıydı. Okul günüydü. Sıramdan kalktığımda ayağım takıldı ve düştüm. Düşmek ne ki? İki seksen yığıldım yere. Evet, benim Bayan Sakar. Bir kere de olmasa şaşardım. Ben öyle yerde iki seksen uzanmışken, Caner geldi ve elimden tutup kaldırdı beni. Çocuk kibar ve nazik tabi. Caner elimi tuttu, Gökhan sakin kalabilir mi? Ona ne oluyorsa, Caner de benim arkadaşım.

“İyi misin?”

“İyiyim teşekkür ederim.”

“Bir dahaki sefere dikkatli ol.”

“Merak etme sana gerek kalmaz.”

Atlamasa olmazdı.

“Sakin.”

“Sana ne oluyor Gökhan, biz Deren ile konuşuyorduk.”

“Ne demek sana ne oluyor? Derenle sen ne zaman ‘siz’ oldunuz lan!”

Siz kelimesine baya vurgu yapmıştı.

“Düzgün konuşsan, lanlı lunlu yakışmıyor.

“Sana mı soracaktım?”

“Yeter artık! Kesin ikinizde sesinizi! Caner biz bahçeye inelim istersen.”

“Olur.”

“Hoopp! Sizli bizli böyle nereye, ne oluyor?”

“Sanane. Senin başına bela değil miydim ben? Uzaklaşıyorum işte rahat edersin!”

“Öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum?”, kaşlarını kaldırmıştı. O yaşta ne bu havalar anlamadım ki.

“İster de ister deme.”

“Öyle mi Deren Hanım?”

“Öyle Gökhan bey! Madem bıkmışsın benden, madem başına bela oluyorum o zaman hayatıma burnunu sokma! Karışma bana.”

“Nasıl istersen. Birşey olunca bulamazsın beni bak.” pişkin pişkin sırıttı.

Biz buna “piç smile" diyorduk galiba.

“Nerede o günler, keşke bulamasam!”

O an cevabını dinlemeden sınıftan çıkmıştım. Algılarımla oynuyordu resmen. Ama bir gün dediklerinin gerçek olacağını tahmin etmemiştim. Diyeceklerimden pişman olacağım aklımın ucundan geçmemişti. Ne demişler büyük lokma ye, büyük laf etme.

Karanlık Mazi (Tesadüfün Böylesi düzenlemesi)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt