Korktum…Varlığın yokluğunda karanlığın sessizliğinde tutunacak bir şey bulamamaktan çok korktum. Ama yine de Su’yu tehlikeye atmak istemiyordum. O benim tek arkadaşımdı.
“Su belki de gitmelisin.” Dedim.
“Saçmalama Mira, aptal söylentilere inanacağımı mı sandın” dedi.
Sert bir sesle “bilmediğin şeyler var” dedim ve karanlık beni buldu.
Zifiri karanlığın içindeydim. Yanımdan geçen rüzgar bedenimi titretti. Su’yun ellerimi tutan elleri buz kesti. Biliyordum, artık karşımdaki Su değildi Karanlıkların gölgesi benim için gelmişti. Gözlerim görmez, kulaklarım işitmez, tenim hissetmez oldu. Artık boşluktaydım. Zaman ve mekandan ayrı, bataklık çukurunda.
Su’yun çığlığıyla kendime geldim.
“Ne oldu?” dedim .
“Elektrikler kesildi.”
“Bütün mahallede.”
“Neden çığlık attın? Ne olur korktum de.”
“Ben çığlık atmadım ki.”
“Bir kayıp ruh daha. Bu gece biri ölecek. Keşke engel olabilsem.”
“Mira iyi misin? Şehirde olur bazen kesintiler, korkma.” dedi. “Şuraya bak kireç gibi oldun. Ellerinde titriyor. Ben buradayım tamam mı?” Başımı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşadı.
“Su” dedim “yardım et bana.”
“Hşş sen yoruldun, acıktın da. Önce karnını doyuralım sonra da bir güzel uyudun mu sabaha bir şeyin kalmaz. Hem sabah buraları gezmeye çıkarız.”
“Ben gördüm.” Dedim. O da biliyordu bir terslik olduğunu. Belki de korkuyordu. Ama cesur kız bana hiç belli etmiyor.
“Ne zaman gördün ,daha bu sabah geldik.” Ona anlatabileceğim kadarını anlatacaktım. Belki o zaman kendini koruyabilir belki bana yardım bile edebilir.
“Transtayken.” Dedim. Komik bir şey söylemişim gibi güldü. “ Bu sırayla birlikte üç mahalle daha var ardından geniş bir cadde. Caddenin karşısında fuar diğer tarafındaysa birkaç dükkan ve biraz ileride bir bar hatta barın adı Mavi Gece.” Beni bırakıp ayağa kalktı.
“Be-ben gidip bir şeyler hazırlasam iyi olacak.” Korktuğunu ilk defa gizleyememişti.
“Yardım edeceğini söylemiştin.”
“Neden bahsettiğini anlasam yapacağım.” Mutfağa gidip yemek yapmaya başladı. En azından kaçmamıştı. Babam bile beni bırakmamış mıydı? Bir süre sonra elindekileri bırakıp yanıma geldi “ Ne yapabilirim?”
“Bilmiyorum.” dedim. Biraz düşündüm. Belki birlikte yapabiliriz, onu kurtarabiliriz. “Bu gece biri ölecek”
“Ne! O duyduğun çığlık onun muydu?” Etrafıma baktım. Sanki biri bizi izliyordu. Başımı salladım.
“Yapabileceğimiz bir şey yok mu?”
Gözlerinin derinlerine baktım.” Korkuyorum.”
“Korkma ben yanındayım, yardım edeceğim.” dedi ve güç vermek istercesine ellerimi tuttu.
“Deneyeceğim.” Dedim.
“Nasıl yardım edebilirim?”
“Öncelikle sakın bana dokunma.” Hemen ellerini çekti. “Şimdi değil, transtayken.”
“Ne yapacaksın?”
“Onu bulup bedenine gireceğim, belki yapmaması gereken şey yapmadan önce onu durdurabilirim.”
“Ne!” diye çığlık attı.
“Merak etme daha önce yaptım.”
“Ne zaman? Ne oldu?”
Başımı eğdim. Olanları hatırlamak bana acı veriyordu “Başaramadım.”
Kafasını salladı “Onu nasıl bulacaksın?”
“O kolay zor olan sonrası. Onu bulana kadar seninle konuşabilir, seni duyabilirim ama bulduktan sonra sadece sen beni duyabilirsin. Ve içindeyken ona bir şey olursa bende…” sözlerimi bitirememiştim.
“Bir şey olmayacak ben yanında olacağım tamam mı? Bana güven” dedi.
Oturuşumu düzelttim, ellerimi dizime dayayıp avuç içim yukarı bakacak şekilde koydum. “Benimle zorunlu olmadıkça konuşma.” “Tamam” dedi.
“Pencereden ve kırılacak şeylerden uzak dur.”
“Ben, ben tehlikede miyim?”
“Bana dokunmadığın sürece hayır” dedim. Yüzü hala bembeyazdı. “Başlıyorum” derin bir nefes adım ve yavaşça bıraktım. Bu bedenime aldığım son nefesti. Gözlerimi kapadım ve ruhumun nefesimle birlikte süzülmesine izin verdim.