Arkadaşım Su ve ben şehre yeni taşınmıştık. Hayatımda ilk defa bu kadar kalabalık görüyordum. Ben etrafıma şaşkın şaşkın bakarken şair ismi verilmiş bir sokağa girip iki katlı bir evin önünde durduk.
Sokaktaki evlerin hepsi iki katlıydı ve önlerinde bahçeleri vardı.
“Su” dedim ellerimi uzatıp, panik yapmıştım.
“Tamam Mira, yok bir şey” deyip elimi sıktı ardından içeri girdik.
Evimiz eşyalıydı. Babamın bu evi benden uzaklaşmak için tuttuğuna emindim. Kalabalığa alışmam gerektiğini söyleyip beni bu şehre adeta sürmüştü. Neyse ki köyde insanlara biraz alışmıştım ve arkadaş edinmiştim. Su’yla da köyde tanışmıştık ve ona hemen ısınmıştım ama hala insanlar beni korkutuyordu. Keşke hep yeraltında kalsaydım. Koltuğa oturum gözlerimi kapattım ve ellerimi kulaklarıma koyup nefesimi yavaşlatmaya başladım. Bir süre kendimi dinledim. Sakinleşince gözlerimi açtım etrafa baktım ama Su’yu göremedim. Ne kadardır böyleyim kestiremiyordum. Kolumdaki saate baktım, yaklaşık 2 saattir burada oturuyordum. Su’ya seslendim ama cevap yoktu. Su uyarılmıştı. Transa girdiğimde bana dokunmayacaktı. Kalkıp etrafı gezdim. Bulunduğum yer salondu, önümde bir koridor ve o koridora bağlı bir oda, mutfak ve banyo vardı. Üst kata çıktım. Aşağıdaki koridorun aynısı ve üç oda vardı. Bu kat bana aitti ve Su ben çağırmadan giremezdi. Odaya girdim. Geniş duvarları siyah, tavan beyazdı. Odanın ortasında geniş bir yatak ve etrafı tülle çevrilmiş küçük bir pencere ve camdan bir kapıyla odaya bağlanan balkon vardı. Yatağın karşısında kırık beyaz bir dolap, dolabın yanında antikaya benzeyen bir ayna önünde onun boyutunda bir raf ve eski bir tabure.
Bu oda bana canlı gibi gelmişti ama sevmiştim. Pencereye gidip perdeyi araladım ve kolu çevirip balkona çıktım. Temiz havayı ciğerlerime doldurup etrafıma baktım. Evler, arabalar, ağaçlar… Küçük bir grup yan binanın önünde toplanmış konuşuyorlardı. ‘Korkmuyorum! Alışacağım!’ diye bağırmak istedim. Derin bir nefes alıp içeri girecekken Su’yu gördüm.
“Neredesin kızım! Kurtlar kapsa haberim olmayacak.” diye bağırdım. Elindeki torbaları gösterip “Alışverişe çıktım.” dedi.
Tam o sırada karşı binadan bir çocuk çıktı ve az önceki gruba katıldı. Sonra bana bakıp sırıttı. Çok utandım içeri girip pencereyi kapattım. Aşağı indiğimde Su daha yeni kapıdan giriyordu.
“Niye gelmedin!” diye bağırdım.
“Sakin ol. Transtaydın. Ne kadar süreceğini bilmiyordum. Hem şehirde kurt olmaz. İnsan kılığındakileri saymazsak tabi.”
Birlikte mutfağa geçtik. Poşetleri tezgaha koydu, derin bir iç çekti.
“Sanırım babanı arasak iyi olur.”
“Neden?”
“Burası…” yüzüme baktı “Pek tekin değil.”
“Anlamadım.” Yanıma gelip ellerimi tuttu.
“Bak korkma ama alışverişteyken pek iyi şeyler duymadım.” Neden böyle bir şey söylemişti?