Jisoo'dan...
Tüm gün yalnızlığımla baş başa kalmış ve havanın kararmasını beklemiştim.
Ev sessizdi. Ne bir kardeşim ne bir arkadaşım vardı.
Çoğu insan soğuk olduğumu söyleyerek benimle iletişim kurmuyordu.
Ailem öldüğünden beri tek'im. Hiçbir zaman yanımda kimse olmamıştı. Hiç dertlerimi dökecek bir arkadaşım olmamıştı.
Ben de bazen yıkılsamda, kendi ayaklarımın üzerinde durmaya çalışıyorum işte.
Kot ceketimi koluma asıp evden ayrıldım. Hava rüzgarlıydı. Ama bu rüzgar insanın içini ısıtıyordu sanki.
Sokak lambasıyla aydınlanan kaldırıma çıktım.
Bu sokak bu gece fazla sessizdi. Sadece benim ayakkabılarımın sesi yankılanıyordu sokakta...
...
Tren yoluna vardığımda, onun orada olmaması için dua ediyordum içten içe.
Hayatın bana vurduğu tekmelerle karşılaştırırsak, onun yaptığı hiçbir şeydi. Zaten beni itmesini pek de kafaya takmadım.
Evet, ağladım..
Ne var yani her insan ağlar~
Etrafıma göz gezdirdiğimde gördüğüm ruhsuz şahsiyetle içimden lanetler okumaya başlamıştım bile.
Yine oradaydı. Yine zıbarıp yatıyordu. Ve yine zıkkımlanıyordu. Yine ve yine bana bağırıp çağıracaktı.
Onu çekemeyeceğimden, fazla yaklaşmayarak yanından geçtim. Umarım uyanıp bana bağırmazdı bu ruhsuz psikopat!
Raylara yerleştim. Çantamı rayın kenarına koyup başımı ona yasladım.
Gözlerimi gökyüzüne diktiğimde zerre kadar yıldız olmadığını gördüm.
Şaşırmadım aslında...
Yıldızlar bile, gece görünüp etrafı biraz olsun aydınlatamıyorken, ben nasıl kendi karanlığımı aydınlatacağım ki..
O an ki düşüncem, gözlerimi kapatıp, kendimi uykuya bırakmaktı. Fakat yine o lanet sesi duydum.
"Sana gözüme gözükme demiştim."
Ne sanıyor bu kendini?
"O senin gözünün sorunu. Ne yapayım?"
"Burdan gidebilirsin mesela!"
"Niye buradan gitmemi istiyorsun?"
"Yanımda birisi istemiyorum."
Yanında değildim zaten. Arada mesafe bayağı vardı.
"Yanında olduğumu kim söylemiş?"
"Sen akıllanmadın galiba. Daha fazlasını ister misin?"
Cümlesine karşılık omuz silktim.
"Kaybedecek bir şeyim yok zaten. Yine beni itip kakabilirsin."
O birden yere yığıldığında, gözlerimi pörtletmiş ne yapmam gerektiğini düşünüyordum.
Uyuyor mu acaba?
Kafamdaki bu soruya cevap bulmak için yanına gitmeye karar verdim.
"Heyyy!!"
"Öldün mü yoksa?!"
"Tabii o kadar zıkkımlanırsan olacağı buydu!"
Yanına vardım ve yere çömeldim. Onu dürtmeye başladım. Uyanmayınca daha sert dürtmeye başladım.
"Yhaa uyansana seni ruhsuz psikopat!"
Yine uyanmadığı için bu sefer yüzünü hafifçe tokatlamaya başlamıştım.
En son sabrım taşıp şamarı geçirmiştim yüzüne.
Ve tanrıya şükür ki uyanmıştı.
Ne yani illa şamar mı atmam lazım?
"Ne yapıyorsun?!!"
Gorillerle dans ediyorum sen ne yapıyorsun?
"Ş-şey.. Yani.. Ben.. Öhhöm!! Başıma kalma diye seni uyandırmaya çalışıyorum işte!!"
"Niye üstümdesin?!"
Üstünde miydim?
Şöyle bi bakınca....
TANRIM! BEN BU NOKTAYA NASIL GELDİM?!!
"Şey.. Yani..öhhöm! Aman! Farketmemişiz be!"
"Niye bu kadar yakınsın?"
Yakın mıydım?
TANRIMM!! NE ARA YÜZÜNÜN 5CM YAKININA GELDİM BEN?!!
"Seni öpeyim diye mi?"
Ardından dudaklarımda biten dudaklar ve benim kalbimin durması..
Devam edecek..
Voteleyip yorum yapın lütfen.
Saraghaeyoo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Tren Yolu • vsoo ✓
FanfictionTren Yolu'nda ne yapıyorsunuz? \vsoo ©loliera'2018 #vsoo içinde 1