Gitmişti.. Dün gece beni öylece bırakıp gitmişti. Daha aynada kendime bakamazken bu utançla onun karşısına nasıl çıkardım. Çıkarsam da oradan anca ölüm çıkardı.Hala şokundaydım. Beni bilinçli öpmüştü. Kendi isteğiyle dudaklarımı kendininkilere değdirmişti.
Garip hissetmiştim, fazlasıyla garip.
İçimde kelebekler, böcekler, kuşlar, tüm hayvanlar tepiniyordu sanki.Tatil günü olduğu için, dünü unutup dinlenmem gerektiğini düşünürken elimdeki kahveyle koltuğa oturdum. Ne izleyecektim?
Çizgi film izlemeye karar verdiğimde kumandayla televizyonu açıp koltuğa biraz daha yerleştim ve kahveden bir yudum aldım.
Sırayla kanalları gezerken Hello Carbot filmini gördüm. Güzel filme benziyordu arabaların robota dönüşmesi falan..
...
Önümdeki masanın üstünde duran cips paketlerini alıp çöpe attıktan sonra geri yerime yerleştim. Tatil zamanları fazla üşengeç oluyordum.
Yeni başlayan diziyi izlerken gelen mesaj sesiyle gözüm telefonuma gitmişti.
İki seçenek var.
Ya patron ya da Tae..
Tırsak bakışlarla telefonu açıp mesaj yerine girdim.
Kahretsin kahretsin!
Aşırı yakışıklı ruhlu psikopat:
"Gece tren yoluna gel. Gelir misin bilmiyorum ama seni bekleyeceğim."Kendini telefona nasıl kaydettiğine mi şaşırsam yoksa attığı bu mesaja mı?
Elimi kalbimin üzerinde getirip yumruklarken içimden heyecanlanmamam gerektiğini söylüyordum.
Parmaklarımı klavyeye getirip yazabileceğim en mantıklı şeyi yazmaya çalıştım.
Chisu:
"Gelmeye çalışırım."Görüldü attığında telefonu koltuğa fırlatıp olduğum yerde tepinmeye başladım. Ben dünü unutayım diyordum ancak Tae bana mesaj atıyordu ve bu durum dünü unutmamı sağlamıyordu.
Çaresizce yerimden kalkıp odama yürüdüm. Onun karşısına çıkacağım gerçeği beynimi yerken dolabın kapağını açtım.
Güzel giyinmek gerekti.
...
Ayağını yerdeki çakıl taşlarına ileri geri sürten Tae'nin yanına gitmek için derince oksijeni ciğerlerime çektim.
Saçlarını sarıya boyatmıştı ve bu renk onu çekici yapıyordu.
Ellerimi önümde birleştirip yanına doğru yürüdüğümde, taş seslerinden dolayı benim geldiğimi anlamış olacak ki başını kaldırmıştı.
"Oh, selam."
Benim çekinmem gerektiği halde o niye çekinerek konuşuyordu?
"Selam. Ne söyleyecektin?"
Boğazını temizleyip raylara oturduğunda ben de durmayıp onun karşısına oturdum.
"Jisoo-ya.. Bu söyleyeceğimi hiç düşünmezdim. Hiç aşık olmam sanıyordum ama.."
Ne anlatıyordu?
"Ahh! Uzatmaya gerek yok aq! Jisoo-ya, seni seviyorum, benimle çıksana?!"
Kurduğu cümlenin sonunda farkına vardığımda çektiğim oksijenin bir boka yaramadığını anlamıştım.
Beni sevdiğini söylemişti, benimle çık demişti!
Hızlanan kalbimin yanında kızaran yanaklarımı, başımı eğerek saklamaya çalışıyordum.
Ama boşuna..
Tae, elini çeneme getirerek başımı kaldırmış ve gözlerine bakmamı sağlamıştı.
"Ş-şey y-ani bilmiyorum b-ben."
Neden kekeliyordum neden?!
"Hayır hayır. Bilmelisin. Jisoo, çık benimle, sevgilim ol, herşeyim ol!"
Ellerini belime sarıp beni kendine çektiğinde dudaklarımı dünki gibi hapsetmişti. O beni narince öperken, ben ona karşı geç farkettiğim hislerimi nasıl dile getireceğimi düşünüyordum.
Galiba bunun tek bir yolu var..
Ellerimi yüzüne getirip öpüşüne elimden geldiğince karşılık vermiştim. O ise bir elini saçlarıma daldırmış okşuyordu.
Artık gece gökyüzü, ilk günki gibi yıldızsız olmayacaktı. Hepsi teker teker koyu laciverte yerleşeceklerdi. Tıpkı Tae'nin kalbime bir ömür boyu yerleştiği gibi...
SON
Bu bölümde final yapacağımı ben de bilmiyordum. Aniden oldu.
Ahh duygulandım!
Beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim. Sizler olmasaydınız bu kitap belkide başlamadan bitecekti. Vaktinizi ayırıp kitabımı okuduğunuz için çoookkk teşekkür ederim iyi ki varsınız.
FZ_boz_2 en başından beri bana her türlü destek olduğun için çok teşekkür ederim. Seni seviyorum<33
Kendinize iyi bakın Sizi seviyorum❤️🙏🏻🙏🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• Tren Yolu • vsoo ✓
FanfictionTren Yolu'nda ne yapıyorsunuz? \vsoo ©loliera'2018 #vsoo içinde 1