Bu sesi duymayalı çok uzun zaman olmuştu. Bir anda yüzüm kızarmış ve gözlerim dolmuştu, kalbim çok hızlı atıyordu ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim. Komik bir durum aslında, melisa. Heycanlanmak, utanmak, pişman olmak ve ne yapacağını bilememek. Az kalsın unutuyordum birde korkmak. Bu duyguları ilk defa tadıyordu. Daha öncesinde her zaman başı dik kendinden yürüyen melisa şimdi kambur başı yerde ayaklarını sürüyerek ağır ağır yürüyordu. Herkesin ona bakıp güldüğü düşüncesi yiyip bitiriyordu onu. Derin bir nefes alıp arkasını döndü. Babası çoktan yanına gelmişti bile.
-Biletin. Umarım yolculuğun iyi geçer ve orada teyzeni bizden daha az utandırırsın.
Annesi hiçbirşey söylemeden eşinin koluna girdi ve onu orada bırakıp gittiler. Elinde biletle donakaldı orada. Kimsesiz ve tek başına. Gözleri dolmaya başlamıştı. Babası onun kahramanıyken, aralarındaki bağa bu kadar güvenirken nasıl bu hale gelebilmişti. O çocuk yüzündendi bunların hepsi. Tüm hayatının berbat olması. Bunları aklından silmeye çalıştı kulaklığını taktı ve uçağına zar zor yetişti. Yol boyunca uyudu. Tabi kabusları saymazsak güzeldi uykusu.
Hoster gelip onu dürttü. "Kemerinizi takmalısınız, iniyoruz" tarzı birşeyler geveledi kibarca. Doğrulup kemerini taktı, çalan şarkıyı değiştirdi. Bu onunla olan şarkısıydı, artık onu mutlu etmiyordu, tam tersi adam öldürme duygusu uyandırıyordu. Onu gördüğünde onu yapacaklarını hayal ederek uçaktan indi, yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Ve game of thrones sahnelerini aratmayacak işkenceler hayal ediyordu. Tabi ki de direk öldürmeyecekti!
O hayallerinde mutluyken sarışın, dolgun dudaklı daha ne renk olduğunu anlayamadığı renkli gözleri olan, 1.85 boylarındaki bir çocuk elindeki bavulları direk aldı. E tabi ki de boş dururmuyum direk bağırmaya başladım. Ona döndüğümde susa kaldım, yüzü çok tanıdıktı. Ve bir o kadar da yakışıklıydı, bu sefer hayalleri korku gerilimden romantiğe dönmeye başlamıştı. Çocuk birşeyler diyordu ama o onu duyamıyordu kulaklıkları yüzünden. Sadece suratına boş boş bakıyordu. Onu anlayamadığını anlayınca Elini saçlarıma değdirerek kulaklığımı çıkardı. Düğünün nerede olacağını, çocukların adını bile düşünmüştüm şimdiden.
-David. Sende melissa'sın galiba?
Garip bir aksanı vardı, alman olduğu için olabilir tabi ki de. Sesi çok erkeksiydi ve bir o kadar da umursamaz. Neler düşünüyordu böyle kural 1 ve kural 2yi ilk dakikadan unutmuştu.
-Evette sen kimsin?
-Üvey kuzenin. Anlatmadılar mı?
-Ailemin pekte konuşkan olduğu söylenemez.
Hayalleri yıkılmıştı. Kuzeniyle evlenemezdi, evlenseler bile çocukları büyük ihtimalle sorunlu olurdu. Aşağılama olarak söylemiyorum sadece hiçbir çocuğun öyle birşey yaşamasını istemem özellikle de benim çocuğumun. Bavullardan birisini ona verdim ve onu arabasına kadar takip ettim. Siyah bir Jaguar XK 150 S OTS'si vardı. Nerede görsem tanırdım. ve teyzem üvey oğluna bile bundan aldıysa, gerçekten çok zengin olmalı. Yol boyunca eski hayatımla ilgili birşeyler sordu. Bana biraz burasıyla ilgili özet geçti.
-Evde bana demir derler. Senin seçimin. Bir tek ister misin?
-Teşekkür ederim.
-İçtiğini söylemişlerdi.
-Bırakmaya karar verdim
-En iyisi. Adın melissa mı melisa mı?
-Fark etmez.
Benimle konuşmaya çalışıyordu. Benimse tüm yaptığım onu terslemekti. Salak kız! Belki de buradaki tek arkadaşın olacak ne biliyorsun. Hem üvey de olsa kuzenin terslememen gerekli.
UMARIM BEĞENİRSİNİZ ^_^

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sıfırdan
Novela JuvenilBelki daha iyisi gelecekti başına. Yada eskisini geri kazanabilmek için içi içini yiyecekti. Fark etmezdi, buraya alışmalı burada yaşamalıydı. Başka seçeneği yoktu.