Bacaklarımın sancısına aldırmadım, sadece koştum. Ciğerlerim yanıyordu. Kulak zarlarım patlayacak gibiydi, çünkü kalp atışlarımın çıkardığı ses kulaklarımda yankılanıyordu. Bodur çalılıkların dalları ve dikenleri, kollarım ve bacaklarımda yaralar açmıştı ama umurumda değildi. Nerede olduğumu, oradan ne kadar uzaklaştığımı artık kestiremeyene kadar koştum. Kimlerden kaçtığımı bilmiyordum. Artık bayılacak raddeye geldikten sonra nefeslenmek için durdum. En yakındaki ağacın önüne oturdum ve başımı dizlerime yasladım. Orada olanlara hala inanamıyordum. O, o kızı gözümün önünde öldürmüşlerdi. Bu dehşet vericiydi. Hiç tereddüt dahi etmeden kızın boğazını kesmişlerdi. Hepsi maskeliydi yüzlerini görememiştim. Oradan uzaklaşmak için geriye bir adım attığımda bir çalıya basmış ve beni fark etmelerini sağlamıştım. Şu an büyük tehlikedeydim. Gördüğüm kanlar aklımdan çıkmıyordu. O genç kız, onlara ölümüne sebep olacak ne yapmış olabilirdi ki? Telefonuma mesaj geldiğini bildiren ses beni düşüncelerimden uzaklaştırdı. Titreyen ellerimle telefonu çıkardım ve mesaja tıkladım. Bilinmeyen numaraydı. Mesajı gördüğüm an ciğerlerime zar zor biriktirdiğim hava birden boşaldı ve ben, nefessiz kaldım.
“Eski hayatına veda et. Karanlığa hoş geldin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK (Devam etmeyecek. )
General Fiction©Tüm hakları günlüğümün arasında saklıdır.