OYA
Onlar bizim hakkımızda her şeyi biliyorken biz onların akkında hiç bir şey bilmiyorduk. Hatta bize ait olan evin artık onlarınmış gibi kullanmaları? Kafam çok karışıktı, dün akşam masada her şeyi bir bir konuşmuştuk. Hepimizin bildiği şeylerdi. Ne bir eksik, ne bir fazla. Hakkımızda bu kadar fazla şeyi nerden öğrendiler? Anne-babamıza olanlar, nereden tanıyorlar? Bunlar kim? Güvenebilir miyiz? Bu sorulara hiç bir yanıt alamadık. Elimizden gelen tek şey bekleyip onlara güvenmekti sanırım. Güvenmek...
O masada nerden baksan 5 saat filan oturmştuk, gerçi 2 saat sessizik içinde geçti. Sessizliği bozan Bora olmuştu. Onlara merek ettiğimiz soruları sormaya başlamasıyla Poyraz'ın masadan kalkışı bir oldu.
Poyraz- Bence günlük dozu çoktan aştık. Bunlarıda zamanı gelince öğenirsiniz.
Bora silahları masanın üstünden yuvarlayarak gönderdi.
Bora- Tamam. Gerçekleri öğrenmek istiyorsak size güvenmekten başka şansımız yok. Anladım ama yarın bize öğrenmemiz gereken ne varsa alatıcaksınız. Sonra herkes kendi yoluna.
Poyraz alaycı bir şekilde gülümsedi.
Savaş- Ya... Gittiğimiz yollar aynı sokağa çıkıyorsa?
Oya- Hep böyle üstü kapalı konuşacaksanız devam etmeyelim konuşmaya.
Poyraz- Tamam anlatıcaz. Sadece nereden başlıyacağımızı bilmiyoruz, o kadar karışık ki herşey. Yarın hep beraber bu masada konuşuruz oldu mu? Şimdi ben dinlenmeye gidiyorum, size iyi geceler.
Bora, Savaş'a eşlik edercesine masadan bira alıp içmeye başladı. Ben ise odama çıktım etraftaki herşey tozlu, eskiydi. Hiç bir şeye dokunulmamış. Daha fazla duramayacaktım o odada her şey üstüme geliyodu sanki. Terasa çıktım, Poyraz'da ordaydı.
Oya- Sen uyumaya gitmemişmiydin?
Poyraz- Dinlenmeye diyelim. Pek fazla uyayabilen birisi değilim.
Oya- Demek seninle ilgili bir şeyler öğrenebiliyomuşuz. (Alaycı bir şekilde.) Vay bee...
Poyraz- Merak etme hikayem o kadar da iç açıcı değil.
Oya- Kimin ki iç açıcı ki?
Poyraz- Haklısın.
Telefonumun çalmasıyla irkildim. Özel numaraydı. Genelde açmam ama telefon ısrarla çalıyordu.
Poyraz- Belki önemlidir.
Oya- Pek sanmıyorum ama neyse.
Telefonu açıp bir kaç kez 'Alo!' dememe rağmen ses yoktu.
- Doğum günün kutlu olsun küçük kız.
Oya- Sen kimsin!?
- İnsan bir teşekkür eder ya hiç öğretmediler mi bunları sana? Haa... Gerçi öğretecek kişi yoktu ki pardon.
Oya- Ne diyorsun!? Kimsin sen!?
- Diyorum ki bu zamana kadar nasıl yetimhanede tek başına kaldıysan şimdide öyle kal. Hatta kalmak zorundasın. Aileni aramaktan vazgeç onlar önceden olmadıkları gibi şimdide yoklar. Onları ararken harcanacaksın, yada bulduktan sonra. Hem nereden bileceksin bellidir 2 önemsiz ceset için canından olacaksın.
Oya- Ney(bip)---
Nolduğunu anlamaya çalışırken gözyaşlarıma engel olamıyordum.
Poyraz- Şşş! İyi misin?
Poyraz yanıma oturup gözyaşlarını sildi.
Poyraz- Kendine gel. Ne oldu?
Hiçbir şeye cevap verebilecek durumda değildim. Poyraz'ın bunu fark etmesi zaman alsada fark ettiği sırada yanıma iyice yanaşıp kafamı omzuna koydu. Teselli edermişçsine saçlarımı seviyordu...
POYRAZ
~yarım saat önce~Masadan kalkıp hemen terasa çıktım. Telefondan numarayı bulmam biraz zaman almıştı.
Poyraz- Zamanı geldi birazdan ara kızı.
- Tamamdır.
Poyraz- Kusura bakma küçük kız bunu yapmak zorundayım.