Tesadüf mü Kader mi?

79 11 13
                                    

"Uyanmayı düşünmüyor musun, kök saldım burada." Lee Min'in sesiyle yanan gözlerimi aralarken sert zeminde öylece uzandığımı fark ettim. Öküz insan, insan yatağa taşır bari.

Kendimi tamamen toparlayıp yavaşça yattığım zeminden kalktım ve sandalyeye yayılmış Lee Min ile göz göze geldim. Eh en azından evin içine taşımıştı.

"Ne işin var senin burada?" 

"Geçiyordum uğrayayım dedim, uğramaz olaydım." 

"Evet uğramaz olsaydın. Evimi nereden biliyorsun sen?" Zorla yerden kalkıp iki elimi belime koyarak karşısına dikildim. 

"Bazı şeylerin benim için zor olmayacağını öğrenmen gerekli. Canımı çok sıkıyorsun." dedi dişlerini sıkarak. Korkmalı mıydım?

"Yani, korkmalı mıyım?" dedim aklımdakini ona dökerek. Kısa bir gülüş fırlattı ve hızla yerinden kalkıp dibime girdi.

"Bir daha milletin içinde bana argo sayılacak en ufacık bir kelime edersen seni rezil ederim anladın mı? Burayı dar eder, valizinle ilk Türkiye uçağına bindiririm."  Yahu sen karşındaki insana bir baksana, bir tehditinle titreyecek insan mıyım?

"Saçma kaprisini alıp evimden defol. Sana bulaşıp bir laf söylesem hadi diyeceğim bilerek yapıyor da senin asıl derdin ne bir dökül bana. Benden mi hoşlanıyorsun, yoksa ırkçı mısın? Irkçıysan da açık açık söyleyebilirsin." dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

"Ne ırkçıyım ne de senden hoşlanıyorum sevimsiz şey. Sadece fazlasın anladın mı? Fazlalık bir çöpsün." Boş boş ona baktığım da daha da sinirlerini bozduğumu biliyordum. Omuzlarımı silktim ve sakince yanından geçip mutfağıma ilerledim.

"İzninle kendime gelmem için bir kahve içmem gerek. Polis çağırmadan önce evimden gidersen sevinirim." Kahve makinesinin tuşuna basıp onu bir hayalet olarak varsaydım ve tezgahın üzerine oturarak fincanın dolmasını bekledim. Hiçbir şey demedi. Sadece uzunca bir süre yüzüme baktı ve hiçbir şey demeyip çıkış kapısına doğru ilerledi. Sonunda!

"Yavaş olsana be!" Soo Bin'in sesi şaşkınlıkla evi doldururken kapının sesi de peşinden gelmişti. Odaya göz atıp mutfakta beni gördüğünde şaşkınlığı devam ediyordu.

"Ne oluyor böyle, bu ruh hastası nereden çıktı?" İşte onun böyle olduğunu düşünen tek kişi ben değildim. Herkes onun farkındaydı ama kendinin farkında değildi.

"Ne bileyim geldiğimde terasta beni bekliyordu. Bayılınca fazla konuşmaya vaktimiz olmadı." dedim sıkıntıyla.

"Bayılınca mı? Vurdu mu yoksa sana, iyi misin?" dedi panikle.

"Hayır ya, hastaneye gittim kan aldırmaya. Kötü oluyorum sonra biliyorsun."

"Neden gittin ki? Ayrıca 40 mesaj ve 10 arama bildirimimi neden görmedin, insan bir döner çatladık burada." dedi konudan konuya atlayarak.

"İşte bunu bildiğim için bakmadım. Doktorun yanında rezil edeceksin beni." Kahvemi alıp minderlerin üstüne kendimi atıp ayaklarımı uzattım. O da heyecanla yanıma sıvışırken meraklı gözlerle bana baktı.

"Eee, gelelim şu pakete. Kızım ne şanslı insansın sen ya! Dersler süper, erkekler peşinde kuyruk. Kıskandım."

"Birincisi derslerim benim sayemde iyi. Senin gibi telefon da fan kavgalarına vakit ayırsam emin ol böyle olmazdım. Öbür konu içinse... Alt tarafı bir paket göndermiş, bu onu düşünceli biri yapmaktan başa bir şey yapmaz."

"Ona hediye getiren veya yardımcı olan her kızı böyle düşünseydi..." dedi lafını tamamlamadan. Tabi ki konuyu başka yöne çekecekti ama ben buna düşmeyecektim.

Let's Live Love with Together (BTS/ JİN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin