&.3

7 1 0
                                    

"Ha sen ciddisin yani?" kaşlarımı kaldırarak sordum.

"Sen cidden şaka yaptığımı falan mı düşünüyordun, Nazlı?" oflayarak cevap verdi. "Bugün bu evden çıkıyoruz, bitti! Bu duruma bir son veriyoruz artık." Tekrar, gözleri dağınık duran masada zar zor seçilen çizimlerime gitti. Tekrar, gözlerinin içinin aydınlanışına şahit oldum. "Sen olmuşsun kızım, baksana şunlara! Dehşet güzel olmuşlar." Duraksadı. "Pek anlamadım ama herhalde manalı bir şeydir diye düşünüyorum." Gülümsedim.

"Ben bile anlamadım ki ne çizdiğimi, ama sanırım evet, umduğumdan güzel bir şeyler çıktı ortaya." Gülümsememi engellemek için dudaklarımı ısırıp o her santimini ezberlediğim halımla bakışmaya başladım. Fakat aksine, içimde bir parti veriliyordu sanki, teması kesinlikle "hoş geldin"di.

Birden Doruk'un hareket eden gölgesine gözlerim takıldı ve ne olduğunu anlamadan önümde çömelmiş olduğunu gördüm. Gözlerini gözlerime sabitledi. Bu sefer ciddi olduğunu anlamıştım.

"Nazlı... Hadi be güzelim. Hadi artık aş şu aramızdaki sınırları. Bak biz hepimiz buradayız. Hepimiz senin yanındayız. Anlıyorum her şey çok zor, çok zor şartlar altında ilerledi. Ama bir buçuk yıl geçti be Nazlım. Şu an bana kızacaksın bunu dediğim için belki ama senin için en büyük engel senin çevrene ördüğün duvarlar ve etrafına sardığın zincirlerden başka hiçbir şey değil." Kızmadım, haklıydı. "Dışarda bir dünya var ve emin ol çok güzel şeyler de oluyor orada. Ya, Allah aşkına, o dünyada ben varım ben. Benden güzel bir şey var mı şu dünyada? Lütfen düşünmeden cevap verme."

Kahkaha attım. O esprisine güldüğümü düşünüyor olabilirdi fakat ben onun yanımdaki varlığına şükrettim kahkahamda. Onu hak etmek için tam olarak ne yaptığımı sorguladım. Kime nasıl bir iyilik etmiştim?

Gülmemle birlikte o da başlamıştı. Bir yandan gülüyor, bir yandan da yaptıkları hareketlerle ve mimiklerle beni daha çok güldürüyordu.

"Ha şöyle ya! Şu an inanamıyorum seni güldürdüğüme. Bir saniye dur telefonumu alıyorum annene atmam lazım. Bir dakika... Nereye koydum ben bu telefonu? Bir dakika Nazlı durma bak." Parkeden çıkan tiz ses... Uzaklaşan bağrışmaları... "Ahh." Sonrasında gelen tiz sesi... "Nazlı sen kafayı mı yedin bu askılığı kapının ağzına koyarken tam olarak ne düşündün bir söylesene!" Katıla katıla gülmeye başlamıştım şimdi, onu tanıyorsam beyaz ve oldukça hassas olan teni kızaracak ve şişecekti. Sesi yavaş yavaş yaklaşıyordu. Kameraya el salladım ve gülmeye devam ettim. "Tarih 5 Mart 2018. Nazlı Çetin saat 16 sularında kahkaha atıyor. En son ne zaman kahkaha attı hesaplanıyor. Hesaplanıyor. Hesaplanıyor. %46... %63... Sistem çalışmayı durdurdu." Gülmekten yanaklarım sızladığında o hala anneme robot sesleri çıkararak ve robot hareketleri yaparak "malumat" veriyordu. Videoyu çekmeyi bitirip anneme yolladığında yerimden doğrulmuş, ona fırlattığım yastıkları yerden almaya çalışıyordum.

"Bak senin için girmeyeceğim kılık yok şu hayatta. Gece yatarken annene bu videoyu çektiğim gerçeğiyle savaşacağımı bile bile gönder tuşuna bastım kızım ben. Bu hareketin üstüne bir kutlama şart yani. Hadi eski günlere dönelim artık."

Umutlu "ben demiştim" edasıyla devraldı yine benliğimi. Gülümsedim.

"Eee, hazırsan çıkalım."

GiriftHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin