Siyah elbisesinin üzerine sade ama fevkalade göz alıcı bir kolye takmış. Belki de göz alıcı olan neredeyse kolyesindeki gümüş taş kadar beyaz olan tenidir, bilinmez. Bilmemeye çalışmak gerekir bazı şeyleri. Bırakayım da zihnim, onun kıyafeti kadar duru kalsın.
"Giyinmeseydin daha makbule geçerdi!" deyip kahkahayı basmak istiyorum ama bunun yerine masada birbirine kesişmiş vaziyette duran çatal bıçağı paralel hale getirmekle yetiniyorum. "Garsonun acemiliği mi acaba?" diye düşünüyorum. "Belki de kolum çarpmıştır da çatal bıçak bu hale gelmiştir." Ufaktan ter basmaya başlıyor ve günün çorbası elinde, bize doğru adım atan garson beliriveriyor. Güzel. Onun çorba içmeyi sevdiğini biliyorum çünkü. Onu, sevdiği şeyleri yaparken izlemenin verdiği hissi tahmin bile edemezsiniz.
Şu kadınlar ne güzel varlıklar... Hele ki bunu diyen de bir kadınsa, etrafı yaldızlı peri tozu falan sarar. Ben, bir kadınım. Karşımda oturan, bir diğer kadın. Hiçbir zaman zıt kutupların birbirini çektiğine inanmadım. Gözlerine bakmaya çabaladığım kişi yanımda olduğu sürece de inandıramazlar. Gözler demişken; onun gözleri de çok güzel. Gözlerine bakabildiğim zamanlarda uçsuz bucaksız okyanuslar ile yakıcı güneşin altında iken bir söğüt ağacının kucaklayıcılığı aklıma gelir, ikisi arasında seçim yapamamanın keyfini sürerim.
-Çok şey olmuşsun... Şey gibi...Vampir.
-Vampir mi?
-E-evet. Böyle siyah elbise, kırmızı ruj, beyaz ten... Güzel olmuşsun ama. Vampirleri severim.
Güldü. Quasimodo'nun "Bana su verdi!" diye bağırdığı gibi bağırmak istiyorum. "Bana güldü!!!" Sanırım bu iyi bir şey. Umarım öyledir.
-Sen de güzel olmuşsun. Mor sana yakışıyor.
Mor bana yakışıyor mu??? Üzerine bu kadar anlam yüklediğim rengin bana yakıştığını söylemesi kadar olağanüstü bir iltifat olamazdı herhalde. Sana bir gün morun benim için ifade ettiği anlamdan bahsetmek istiyorum. Bunu deli gibi istiyorum. Şiirlerimdeki tüm morların anlamını... Şiirlerim. Hiçbiri iş olsun diye yazılmadı. İçinde mor olanların hepsi sana. Gerisi mühim değil zaten. Bu arada, aperatifler ve ara sıcakları çoktan yedik. Ana yemek geliyor.
Mordan hiç bahsetmeyecektin be güzelim! Şiirlerim... Onları yazarken kalbimi kaç kere parçalayıp daha sonra yeniden bir bütün haline getirdim... Sonsuz canım varmışçasına kaç kere öldüm... Canlarım sonsuz değil, her bir ölüşte geriye kalan diğer canlar da solmaya başlıyor. Şiirlerimin sahibinin sen olduğunu sana söylersem de canlarımdan geriye bir iz kalmayacak. Şuan kesişik halde duran çatal bıçağı düzeltmeye mecalim yok.
-Tatlıyı sana daha sonra ısmarlasam olur mu? Eve gitmem lazım da, pek iyi değilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kutup Gecesi
Historia CortaUçsuz bucaksız gecenin siyahına zihnin mor rengini ekleyip dolunaydan akıl hocalığı alarak oluşturulmuş kısa hikayeler.