Belki Bir Eylül Akşamı? Bir Deniz Kıyısında?

216 6 3
                                    

       Stor perdenin arasından güçlükle içeri sızan güneş ışıkları duvarda duran Beyoğlu manzaralı tablonun hemen üstüne düşüyordu. Aslına bakarsanız bu ışıklar odanın dumanlı ve iç karartıcı havasını bir nebze bile değiştirmiyordu. Ayaklarını masasının üzerine uzatmış,elinde henüz yardımcısına aldırdığı sigarasının ilk dalını tüttüren bir adam varken bu odanın havasının değişmesi de insanların barış içerisinde yaşaması kadar imkansız bir şeydi zaten. Ayakları ile hemen botlarının yanında duran kağıt dolu dosyayı masanın ortasına doğru ittirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra kafasını saate çevirdi. 12’ye yaklaşan akrebi görünce aldığı nefesi sıkıntıyla geri verdi. İşe geldiğinden beri aylak aylak tüttürdüğünü yeni fark etmiş olsa da henüz çok geç olmadığını düşünerek işe koyulmaya karar verdi.  Dosyanın içindeki bilgileri bilgisayara geçirirken bir yandan da aslında bu işi yapması gereken fakat tam da zamanında izne çıkan yardımcısına küfürler etmeyi de unutmuyordu. Bilgilerin yarısını bile geçirememişken kapının tıklanmasıyla kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. ‘Gir’ emrini verdikten sonra bekledi.

‘’Müsait misiniz amirim?’’ dedi tiz bir ses. Bir erkeğe göre fazla ince sesli olan yardımcısı onu her zaman güldürürdü. Üstelik böyle bir ses iri yarı bir adamın vücuduna sahip olunca iş daha da garipleşiyordu. Ciddiyetini bozmadan kafasını salladı.

‘’Elimizde yeni bir vaka var’’ dedi tiz sesli çocuk heyecanlı bir şekilde odaya girerken. İşe yeni başladığı her alinden belli oluyordu. Ne zaman yeni bir vaka gelse heyecanla kapıyı tıklar ve olayı anlatmaya başlardı. Bu durumun geçmesi için biçtiği süre 2 hafta iken bu çocuk için biraz daha uzatması gerekiyordu. Dumanı ciğerlerine teneffüs etmesiyle öksürmeye başlaması bir oldu.

‘’Yine mi sigara?’’

Yıkılmış omuzlarla ve anlamlı ifadelerle amirine baktı.

‘’Vakayı duyabilir miyim?’’ dedi onu duymamış gibi ve sigarasından bi nefes daha çekti. Dumanını gülümseyerek yardımcısının yüzüne doğru üfledi.

‘’İşime karışma ve anlat.’’

‘’Yeni bir cinayet. Sarıyer’de. Ünlü bir iş adamı. Akın Köse. Bir haftadır kayıptı. Bugünde Sarıyer sahilde bir bankın üzerinde cesedini bulmuşlar’’ dedi ve maktulün kendisi,ailesi ve yaşamı ile ilgili daha ince ayrıntıların olduğu mavi dosyayı masanın üzerine bıraktı.

Sağ elini kirli sakalları arasında birkaç kez gezdirdikten sonra dosyaya şöyle bir göz attı.

‘’Arabayı hazırla.Zeynep’e haber ver. Yarım saat içerisinde çıkıyoruz.’’

‘’Nereye gidiyoruz amirim?’’

‘’Soru sorabilirsin dediğimi hatırlamıyorum’’ dedi ve sandalyesinin sırtına asmış olduğu ceketini alıp kapıyı açtı. Tek kaşını kaldırıp yardımcısına döndü.

‘’Yarım saat’’

Söyleyecek çok bir şey yok aslında. Gördüğünüz üzere kurgu bir polisiye. Ama bunun içerisinde dozunda bir komedi ve dozunda bir romantiklik olacak. Belki arada bir dozu aşabilirim benim işime belli olmaz kdfndsgbeo. Sizden tek istediğim yorum. Eleştirin beni ! Kötü de olsa iyi de olsa beni eleştirin. Umarım çoook iyi anlaşırız ve bu hikaye ile birlikte güzen anılar yaşarız. Yorumlarınız için şimdiden çooook teşekkürler ^.^

Belki Bir Eylül Akşamı? Bir Deniz Kıyısında?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin