Güneş yeryüzündeki bütün kötülüklere kızgınlığını belli edercesine ışınlarını insanların tam da kafasına yolluyordu. Arabanın şöför koltuğunda çaylak dedektif Burak,hemen yanında ekibin sert kızı Zeynep ve makam koltuğunda ukala amir. Amirin yanındaki boşluk arabadaki herkesi rahatsız etse de bir süreliğine buna alışmaları gerektiğini biliyorlardı.
"Neyi bekliyoruz ?" dedi Burak tiz sesiyle şöför koltuğundan. Sarı kahkullü saçları gözlerinin önüne düşmüş,mavi gözleri saçlarına rağmen kendisini belli ediyordu. Elleriyle direksiyonu kavramış ve çenesini kolunun üzerine koymuştu.
"Yeni olduğundan bilmezsin. Kişilerle konuşmadan önce amir dış cepheyi gözden geçirir. Biz hala bunun mantığını anlamasakta,o bunu yapmakta ısrar ediyor. Zamanla alışırsın"
Ön tarafta Zeynep Burak'ı bilgilendirirken arka koltukta amirimiz önünde durdukları Köse ailesinin görkemli evini inceliyordu. Giriş kapısı uzundu ve parmaklıklar siyaha boyanmıştı. Asil bir görünüm elde etmek için siyah boya her zaman etkilidir. Giriş kapısının hemen ardında büyük ve bir o kadar da yeşil bir bahçe vardı. Bol ağaçlı ve köşesinde duran çay masası ile güzelliğine ufakta bir şirinlik katmıştı. Masanın etrafındaki 3 adet sandalye ailenin çokta kalabalık olmadığını belli ediyordu ister istemez. Bahçenin ortasında taşlarla ayrılmış yol sizi evin kapısına yönlendiriyordu. Büyük kahverengi bir kapı,bol pencereler,beyaz badana boyası ve pencerelerin önünde bulunan saksıdaki çiçekler ile Ziyagillerin köşkünü aratmayacak bir ev onları bekliyordu. Amirlerinin arabadan çıkmasıyla öndeki ikilide kendilerini arabadan dışarı attılar.
"Içeriyi iyi gözlemleyin"
"En ufak ayrıntı bile bizim için çok büyük bir ipucu olabilir."
"Hiçbir şeyi atlamayın"
"Aklınıza gelen her şeyi ama her şeyi not alın"
Bir yandan bahçede yürüyor bir yandan da çaylaklarına talimatlar veriyordu. Zeynep her vakada duyduğu klasik cümleleri dinlemek yerine bahçeyi gözlemlemeyi tercih etmişti. Burak ise dünyayı kurtaracak nasihatları dinliyormuş gibi kulaklarını ardına kadar açmış kahraman gibi gördüğü amirinin sözlerini dinliyor ve beynine kazıyordu.
Kapı çalındı ve beklendi. Kısa bir süre sonra açıldı ve beyaz önlüklü ,kısa boylu bir kadın kapının arkasından onları karşıladı. Siyah saçları kafasının ortasında özenle topuz haline getirilmişti.
‘’Buyrun’’
Ceketinin iç cebinde polis kimliğini çıkarttı ve kadına uzattı.
‘’Üsküdar Polis Karakolundan geliyoruz. Akın Köse cinayeti için soruşturma yapacağız’’
Kadının bir şey söylemesine müsaade etmeden içeri girdi. Ceketinin cebinden kimliği çıkartıp umursamaz bir tavırla istediği yere girebilmek mesleğinin en sevdiği kısımdı. Kendini adeta Sherlock Holmes gibi hissediyordu.
İçeri girdiklerinde şaşalı bir salon onları bekliyordu. Klasik antika koltuklar salona özenle dizilmiş,televizyonda evin acısını gösteren bir haber.
‘’Ünlü iş adamı Akın Köse sonsuzluk uykusuna daldı’’
Ölüm ancak bu kadar çekici adlandırılabilirdi diye düşündü ve merdivenlerden gelen topuklu ayakkabı sesi ile gözlerini sesin geldiği yöne çevirdi. Siyah dalgalı saçları omuzlarından aşağı düşmüş,ince fiziği,uzun boyu,ela gözleri ve minik suratlı bir kadın merdivenlerden aşağı iniyordu.. Kot pantolon ve salaş bir tişört giymiş fakat bu sadeliği onun güzelliğini bir nebze bile etkilememişti. Yüzünde hiç makyaj olmaması da dikkatten kaçmamıştı.