benzin istasyonuna girdiğimizde Sima arabadan indi.
"Zaraaaaaaaaa! çantayı kap aşkım, üstümü değiştirecem." diyerek gözlüklerini indirdi ve rastalının yanına gidip onunla öpüşmeye başladı.
"siktir git bebeğim, ben markete gidiyorum!" botlarımı ayağıma geçirip arabadan atladım ve yanlarından geçerken rastalının poposuna vurup markete girdim. Oha sıçtık! girdiğim gibi çıktım marketten ve arka taraftaki lavobolara gittim. Sima'ya haber vermek için ıslık çaldığımda anında bana bakıp ne olduğunu anlamıştı. bunu bekliyorduk zaten, koşarak arabadan çantayı kaptı. siyahlı adam onu şimdiye fark etmişti ve Sima istasyondan koşarak çıkarken arkasından gidiyordu. Sima bilerek hızlanmıyordu. hızlı koşanın o olduğunu anlarsa peşinden gitmeyecekti, emirleri böyleydi. kafamı çevirdiğimde rastalı bi şeyler döndüğünü anlamış bana doğru başı yana eğik şekilde bakıyordu. hızlı adımlarla yanına vardığımda beni gozleriyle takip etmek dışında bi şey yapmamıstı. zaten yol boyunca neredeyse hiç konuşmamıştı garip bi tipti.
"beni buraya en yakın medeniyete bırakmaya gönüllü müsün? acelem var!"
derken arabadan yere düşmüş hırkamı almaya çalışıyordum. ulaştığımda doğrulmuştum ki karşılaştığım yeşil gözlerle nefesimi tuttum. çok yakınımdaydı. nefesini yüzüme üfleyerek konuştu.
"siz ne sikik işlere bulaştınız!?" zaten hızlı hızlı atan kalbim sorusuyla iyice hızlanmıştı. ellerini bedenimin yanlarından arabaya yerleştirince onu iterek uzaklaştım nefes nefese çıkışa yürürken arabanın çalıştığını duydum. neredeyse ayaklarımı ezecek kadar yakınıma geldiğinde korna çalmasını beklerken hiç bir şey yapmadan beklemeye devam etmişti arkamda. normalde inandım tutardı ama zamanım azdı. bir dakika on altı saniye kadar. zıplayarak arabaya bindim ve anında gaza bastı. Düz yoldan sapmıştık sasıla sarsıla ilerliyorduk. gerginlikten hiç konusmuyordum. ya da her zamanki gibi gerek görmüyordum. Bu durumda ne söylenirdi?
on beş dakika sonra büyük bi köye gelmiştik.
"kilisenin önüne çek." dediğimde bana bi bakış atmıştı ama dediğimi yapmıştı. araba yavaşlar yavaşlamaz inip kiliseye koştum. kilisede kablolu telefondan ezberimdeki numarayı girdim. hat düştü.
"bulunduğum yere en yakın şubenizin numarasını alabilir miyim?"
"evet, doğru."
"tesekkürler! "
diyip telefonu kapattım. beni dikkatlice izleyen rastalının yanından hızla geçecek çıkışa giderken
"telefonunu çıkar!"
"ordan niye aramiyorsun?"
"onlara zaman kazandırmamak için. açıklama yapacak zamanım yok hadi numarayı gir!"
"başımı belaya sokmuyorsun dimi?"
"67856389366"
"hey yavaş! 856 dan sonrasını tekrar söyle."
arayacağından emin değildim. zekiydi.
"389366" arkamı dönüp telefonu elinden çektiğimde arabaya gelmiştik. şoför koltuğuna oturmak için kapıyı açarken omzumdan tutup geri çekti tam o anda da telefon açıldı.
"iyi gunler, ben ingiliz konsolosluğundan arıyorum. bayan Gwen'in sizle herhangi bir irtibata geçmesi halinde bu numaradan bize ulaşmasını söyler misiniz? ayrıca durumun baş Konsolosluğu kadar ulaştığını ve yirmi dört saat içinde teslim olmadığı sürece kaçak konumunda olduğunu ve dolayısıyla sizin de yardım ve yatakliktan tutuklanacağınızı belirtin" konuya direk giriş yapmam telefonun diğer ucundaki elemanı bir an afallasa da otoriter sesime telaşla yanıt verme girişimine geçti.
"e-elbette efendim. ismi y yeniden tekrar eder misiniz?"
"bayan Gwen. Teşekkürler." diyip telefonu yüzüne kapatmıştım. söylediklerim soru sormasını engelleyecek kadar korkutmuştu onu. Arabaya oturunca soracağı soruları bekliyordum vee...
"nereye?"
işte bunu beklemiyordum. neden beni sorguya çekmemişti? "biz yolumuza devam ediyoruz ama başka bi yol varsa oradan."
⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙⊙
bir buçuk saattir konuşmadan gitmiştik. ben arkada eski yerimde oturuyordum. hala kimse aramamıştı. kafamı dağıtmak pek benlik değildi ama konuşmak istemiştim. öne geçip bi bacağımı altıma alıp oturdum.
"bence aramasını beklemeden yola çıkmamalıydık."
Benden önce davranmıştı. ilk kimden bahsettiğini anlamasam da dank etti kısa sürede.
"neden dediklerimi yapıyorsun?"
"adamın onu yakalamadiğını nereden biliyorsun?"
"zeki birisin ama sessiz sorgu yapabilecek kadar mı gerçekten? ya senden daha zekiysem?"
"ikinci aramayı neden kiliseden yapmadın?"
"kimsin gerçekten? senden şüphelenmem gerek ama yapmıyorum."
"Sana kendimi tanıtacak kadar kendimi tanımıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
farklı bir yaşam tarzı
Aventura"ben bunu yapamam!! senin gibi değilim." "benim gibi olmayabilirsin ama onlardan olmadığın da belli. sıkıldığını söyleyen sendin."